• BIST 9642.72
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • İstanbul 9 °C
  • Diyarbakır 8 °C
  • Ankara 2 °C
  • İzmir 10 °C
  • Berlin 12 °C

‘Şii Hilali’- Sünni Dolunayı

Nuray Mert

‘Şii Hilali’ terimini ilk kez, 2004’de Ürdün Kralı II. Abdullah kullanmıştı. Irak işgalinden sonra, hedeflendiği gibi, İran’ın bölgedeki etkinliğinin önü kesilememişti. İran İslam Devrimi ile başlayan kriz önceleri ‘radikal İslam veya köktendincilik’ çerçevesinde tanımlanıyordu, sonraları bu terim El-Kaide için kullanılmaya başlandı ve 11 Eylül’den sonra, bu terimin mahiyeti tamamen değişti. Batı dünyasında ve Batı yanlısı Sunni Arap rejimleri, ‘İran sorununu’ giderek daha fazla mezhepsel terimle ifade etmeye başladılar. Bölgede ‘Şii, Şiileşme tehlikesine’ işaret edilir oldu, özellikle de Irak işgalinden sonra ve de İran’ın etkisi Irak’a yansımaya başladıktan sonra. 

ABD neo-con’larının danışmanlarından Vali Nasr, ‘Şii yükselişi’ (The Shia Revival, 2006) başlıklı kitabında, Irak’da İran’a alternatif bir Şiiliğin yükselemesinin imkanlarını uzun uzun anlatmıştı. Irak işgalinin en önemli hedeflerinden biri İran’ın nüfuzunu kırmaktı ve bu hedefe bu kez ABD’nin Irak Şiilerileri ile yaptığı ittifak üzerinden varılması düşünülüyordu. Bu çerçevede, Şiiliğin merkezi Humeyni’nin alternatifi olarak görülen Ayetullah Sistani’nin etrafında ve Irak’a kayacak şekilde değişecekti. Neo-con yönetimin baş danışmanlarından Fuad Ajami, 2006’da “Irak’ın İngiliz dönemi Sünni idi, Amerikan döneminin ise ise Şii olacağı söylenebilir” diyordu (The Foreigner’s Gift, The Americans, the Arabs and Iraqıs in Iraq, Free Press). O zamandan bu zamana, Irak Sünnilerden Şiilere geçti ama İran etkisi azalacak yerde arttı. Dahası, İran’ın Lübnan’daki nüfuzu da, Hizbullah’ın 2006 İsrail savaşı ile arttı. Bu arada biliyorsunuz, bölgede olmayan kalmadı. Nihayetinde, savaş Suriye’ye kadar geldi, İran’a yönelik kıskaç daraldı, ama kriz henüz bitmedi. 

On yılı aşkın süredir, İran ekseni ve karşı cephe arasında sahne almayan kalmadı. Şimdilerde, bu sahnede beliren yeni bir ismi görünce tüm bunları hatırlamadan edemedim. ‘Lübnan’lı ünlü Şii din alimi Şeyh Ali Faddallah’, ‘İran Şiileri temsilcisi değil, onları kullanmak istiyor’ demiş (Zaman, 11 Nisan). Bunun üzerine Zaman yazarı Kerim Balcı’da, ‘Şii Hilali’nin zayıf halkaları’ başlıklı uzun bir analiz kaleme almış (12 Nisan). Ali Faddallah’ın babası Şeyh Hüseyin Faddallah, bir zamanlar Hizbullah’ın manevi lideri idi. Ama Balcı’dan öğreniyoruz ki, ‘Hizbullah kontrolündeki bir bölgede yaşadığı için’ böyleymiş. Oğlu kendini daha bağımsız hissediyor olmalı, özellikle de bölgede dengeler yeniden değişirken ve Suudi Arabistan Libnan’da son hükümet üzerinden etkisini bir adım ileriye taşınmışken.

Bunlar teferruat gibi gelebilir ama öyle değil, bölgede kriz derinleştikçe ve Suriye-İran hattına basınç arttıkça, Batı basınında da, bizim medyada ve özellikle muhafazakar basında, doğrudan veya dolaylı İran karşıtı haberler yoğunlaşıyor. Şii hilaline karşı tamamlanan Sünni dolunay’ının ışığında İran tam bir ‘kurt’a dönüşüyor. 

Evet, İran ve müttefikleri, Batı ittifak sistemi açısından tüm bölgede tam bir tehlike oluşturuyor. Nihayetinde, İran İslam Devrimi ile başlayan ve Soğuk Savaş’ın bitimiyle yeni bir gerilim hattı oluşturan cepheleşmede taraflar birbirleri ile boğuşup duruyor, ama bu bir güç siyaseti meselesi, ne Şiilik tartışmaları ile, ne İran’ın şeytanlaştırılması ile anlaşılacak bir konu değil. Biraz daha samimi ve açık olunsa ne iyi olur diyorum. 

Konu, siyasi gerçekleri ört bas etek için haberleri ters yüz etmeye gelmişken, kısa bir süre önce Şam’da bir bombalama ile hayatını kaybeden din adamı Ramazan el-Buti’ye, ilişkin çıkan haber ve yorumlara kısaca değinmeden edemeyeceğim. Buti, medyada da çokça yazıldığı gibi, İslami kesimin çok önem verdiği bir din adamı idi. Ama gelin görün ki, son kertede Esad rejimine destek veriyordu. Olabilir, din adamları illa çok isabetli veya bizim beğendiğimiz siyasi tercihler yapacaklar diye bir kaide yok. Dahası Buti’nin temel kaygısı Esad’a arka çıkmak değil, Suriye’nin göz göre göre savaş bataklığına sokulmasından sakınmaktı ki, bu noktada isabetsiz düşündüğünü kimse iddia edemez. Hal böyleyken, bizim muhafazakar basın, Buti’nin muhalif harekete itirazını bir türlü kabul etmek istemedi, hatta rejim tarafından öldürüldüğünü iddia etti. Bir buçuk yıl önce, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve bir grup gazeteci ile Şam’a gittiğimde Emevi Camiinde Cuma namazını bize Buti kıldırmış ve hutbe vermişti. Hutbesini muhafazakar basından bir çok arkadaşımız dinledi, ama sözünü eden olmadı. Sünni dolunay’ı böyle bir şey işte!

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89