Dikkat geliştirme egzersizlerinden biri şöyledir: Üzerinde kalem, kağıt, kitaplar, biblolar vs. olan çalışma masanıza birkaç saniye bakıp sonra gözünüzü kapatıp o nesneleri sayarsınız. Sonra gözünüzü açıp masaya baktığınızda hatırlayamadığınız nesneleri görürsünüz. Bu egzersizi sürekli yaptığınızda dikkatinizin arttığını fark edersiniz. Önce size ayrıntı gibi göründüğü için dikkatinizi çekmeyen nesneler artık dikkat alanınızın içine girer. Siyasette de, ayrıntılar veya öncesinde ayrıntı gibi görünen olaylar üstüne konuşulmaya başlandığında dikkat melekesi gelişiyor demektir.
Ergenekon, Balyoz davaları gibi büyük sarsıntı yaratan olayların patladığı günlerde kimse YAŞ kararlarının bugünkü gibi son derecede hayati ve kritik bir anlam yükleneceğini düşünemezdi. O günlerdeki önemli olayların gelişimi içinde YAŞ kararları bir ayrıntı sayılırdı. Oysa, askeri vesayetin “teamülleri” gereği olarak Genelkurmay’ın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a “ kabul edin” diye sürdüğü listeleri onların kabul etmeyip “hayır” demeleri askere direnmeleri, etkilerini daha sonra daha açık göreceğimiz önemli sonuçlar doğurdu.
YAŞ yani Yüksek Askerî Şûra 12 Mart askeri müdahalesinde, daha önce söylediğim gibi askerî vesayeti güçlendirmek amacıyla anayasal bir kurul olarak yapılandırılmıştı. Görünüşte rutin bir işlevle, terfi, tayin ve emeklilik işleriyle ilgilenen bir kurul gibiydi. Fakat bu işlevi yanı sıra bir de “disiplin suçu” nedeniyle ordudan çıkarılması gerekenlerle ilgili kararlar alan bir kuruldu. Ayrıntı gibi duran bu işlev yakından bakılıp, dikkat alanı içine alınırsa çok önemli olduğu görülebilir.
Bir kurum kendi içinden ve kendi dışından denetime tabi değilse o kurum otarşik yani başına buyruk anlamında özerk ve içine kapalı bir özellik kazanır. Bu denetimsizlik bir süre sonra o kurumu içten çürütür. Bizde ordunun durumu budur. Eğer disiplin suçları adı altında cezalandırma eylemleri konusunda yargı yolu kapalıysa bu durumda ordunun kendi içindeki denetim mekanizmaları da işlemez. Askerin harcamaları da saydam değilse, sivil denetime tabi değilse, Sayıştay denetimi yoksa böyle bir yapı bütünüyle başına buyruk bir yapıdır. Silah tekelini elinde tutan bu başına buyruk yapıya bir de “Cumhuriyeti koruma-kollama misyonu” yüklenmiş olmasıyla demokrasiye askeri müdahale için bütün koşullar böylece hazırlanmış oluyor.
İşte son YAŞ toplantısı bu nedenle önemli oldu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan askerin dikte etmelerini kabul etmeyerek bu vesayeti fiilen kırmış oldular ve bu durumu hem asker hem sivil kamuoyu açıkça gördü. İkinci olarak böylece, ordunun iç işleyişi, terfi-tayin kararları üstünde sivil denetim mekanizması ilk kez çalıştırılmış oldu. Başka deyişle normal bir demokrasi de olması gerekenler oldu.
Ne var ki bu sivil denetim adımı Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın dik duruşuyla kazanıldı, yarın bir başka cumhurbaşkanı ya da başbakan bu dik duruşu göstermeyebilir, eski malum teamüllere uyabilir. Örneğin Kılıçdaroğlu başbakan olmuş olsaydı kendi sözlerinden de anlıyoruz ki askerin kendisine dikte ettiği kararlara “teamül gereği”evet diyecekti.
Bu nedenle demokrasi için zorunlu olan asker-sivil ilişkilerinin değişmesi, ordu üstünde sivil denetimin sağlanabilmesi için bu dik duruş, bu fiili durum anayasal güvenceye sahip olmalıdır. İşte referandumda oylanacak olan anayasa değişiklik paketinde yer alan ordudaki disiplin suçlarıyla ilgili yargı yolunun açılması hükmü bunu sağlayacak önemli adımlardan biridir.
Ayrıntı gibi görünen bu değişiklik orduda “emir demiri keser” zihniyetiyle işleyen hiyerarşik yapıda tepenin eylem ve işlemlerine karşı hesap sorulamazlık düşüncesini ortadan kaldıracaktır. “Nasılsa hesap sorulamaz” düşüncesiyle yapılan yanlışlara, ihmallere ses çıkarmayan alt rütbeli subaylar referandumda bu değişikliğin kabulü ile seslerini çıkarabilecektir. Pimi çekilmiş bombayı genç bir askere ceza diye veren ve dört askerin ölümüne neden olan komutanın olayını öğrenebilmemiz için cesaretli birilerinin gerçeği açıklamasına muhtaç olmayacağız. Aynı nedenle üst rütbeli subaylar da “nasıl olsa kimse bizden hesap sormaz” düşüncesiyle, bu rahatlıkla sorumsuz kararlar veremeyecek, emir verirken durup düşüneceklerdir. Ve belki de şimdiye dek duyup da şok yaşadığımız, gençlerimizin ölümlerine neden olan karakol baskınlarındaki ihmaller gibi ya da Heron görüntüleri gibi daha pek çok gerçeği öğrenebileceğiz.
Çift başlı yargılı kaldıran, askerlerin de sivil mahkemelerde yargılanması yolunu açan değişiklikle birlikte düşünüldüğünde, bu yeni anayasa değişikliğine evet dediğimizde artık ordu tepesinde birileri emir-komuta zinciri içinde sivil bir hükümeti devirmeyi hedefleyen planları kolay kolay yapamayacaktır. Tabandaki subaylar ise emir-komuta mekanizması nedeniyle bu tür karanlık planların aleti olmak zorunda kalmayacaklardır.
“Hayır” diyenler pakete bir de bu gözle bakmalılar.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.