• BIST 9353.65
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 21 °C
  • Berlin 3 °C

Sessizlik yine de iyi

Nabi Yağcı

Hayra mı yoralım şerre mi bilinmez ama her durumda insana sessizlik iyi geliyor. Bir yılı aşkın süredir savaş tamtamlarından, kurşun vızıltılarından ve siyaset adına namluya sürülmüş kurşun gibi sözlerden sağırlaşmıştık. Aklımız da yüreklerimiz de büzüşmüştü.

İnsan için, hele zayıf omuzlarında aydın olmanın sorumluluğunu duyanlar için en kötü duygu çaresizlik duygusudur. Öfkelenirsin yine de iyidir bu, öfke baldan tatlıdır; seversin bu en iyisi, aşk için dağları delersin. Ama çaresizlik duygusu insanın tüm enerjisini emip yok eden tüketici bir duygu. Elin yetmez, seslensen erişmez, daha da kötüsü yeni bir söz de bulamazsın söyleyecek. Bu durumda tek tepki çaresizliğine lânet okumak olur.

Umut ateşi sönmeye görsün...

Yorumlar, analizler gelecek umudunun yerini alamayacağı gibi onu ateşleyemez de. Geleceğe umut insanın en insanca hasletlerinden biridir oysa. Sözün burasında kimse bana “yalnızca umutla olmaz” demesin, bilirim olmaz, demem o değil. İyi bir geleceğe dair umut, analizler, yorumlar, tasvirlerle olmuyor, arzu, istenç yoksa. Bunu öldürdüğünüz yerde istediğiniz kadar iyi bir gelecek tasviri yapın, hiçbir önemi yok bunun. Değiştirmeye olan arzu ve istek değişim enerjisini yaratandır, isterse öne koyduğunuz hedef yanlış olsun bu enerji varsa doğruyu bulursunuz; ama tersi doğru değildir, öne koyduğunuz amaçların doğruluğu değişim arzu ve istencini otomatikman doğurmaz.

2002-2007 yılları arasındaki Türkiye’yi anımsayalım. Bir yanda Bayrak Mitingleri yapılıyor, şeriat gelecek kara propagandası had safhada, AK Parti kapatılacak mı soruları her yanda, Güneydoğu’da yine askerî operasyonlar yapılıyor, yine PKK eylemleri var. Ama düşünelim bir, bu olumsuz koşullara rağmen toplumun genel ruh hâli nasıldı? Umutlu...

Çünkü önünde varılabileceğini düşündüğü ve varılmasını istediği hedefler vardı. Askerî vesayetten sivil demokrasiye geçilmesi, demokratik reformlar, yeni anayasa, Kürt sorununun, çözümü, Kıbrıs’ta çözümsüzlük çözümdür siyasetine son vermek, AB’ye tam üyelik hedefi vs.

Bugün umudun neresindeyiz?

Ekonomi iyi, bu tamam ama orada bile gelecek kuşkusu olduğu gibi, ekonomide genel göstergelerin iyiliği sokaktaki vatandaşın hoşnutluk içinde olduğunu göstermiyor. Şöyle de söylenebilir ekonomi dün daha kötüyken toplum geleceğe daha umutlu bakıyordu, çünkü bir şeylerin artık köklü biçimde değişeceğine inanıyordu. En önemlisi de yine Kürt meselesiydi, çocuklarına ölümü getiren bu zalim sorunun çözülebileceğine dair inancı vardı. Bugün yok. Karşılıklı olarak yok. Kürt halkı için de umutsuzluk var. Yoruldular.

Başbakan Dersim Katliamı nedeniyle özür dilemesi tarihî bir olay oldu, ama bir heyecan, yeni bir umut yarattı mı? Sanmıyorum. Hayır, yaratmadı. Yeni bir sayfa açılıyorken geçmişe yüzleşiyorsanız bu çözümleyici ivmeyi, enerjiyi müthiş arttırır, değilse etkisi işte bu kadar olur. Kürt açılımının sürdüğü, Habur girişinin kazaya uğramadığı koşulları hayâl edelim ve o koşullarda Dersim Katliamı özrünün yapıldığını düşünelim; bir de bugünü...

Başbakan’ın 2005 Diyarbakır konuşmasında devlet adına ilk özür dileme yapıldığını yazmıştım. Vahap Coşkun bu ifademden “Kürtlerden özür dilendi” dediğimi çıkarmış; haklı aslında, o cümleden o sonuç çıkarılabilir, fakat eğer öyle düşünseydim açıkça öyle söylerdim. Dediğim o konuşmanın geçmiş günahlarla ilgili devlet adına ilk özür dileme olduğuydu. Yoksa Başbakan Kürtlerden özür diledi demedim. Kuşkusuz, o sözlerin Diyarbakır’da söylenmiş olması, Kürtlere yapılan haksızlıklara gönderme içeriyordu ama elbette bu ima Kürtlerden açık biçimde özür dilemenin yerini tutamaz. Bir özür borcu duruyor yerli yerinde ama herhalde operasyonların, tutuklamaların sürdüğü bu koşullarda böyle bir özür beklenmiyordur!

Açık söylemek gerekirse Başbakan’ın 2005 Diyarbakır konuşması bende, Dersim özründen daha samimi bir etki bırakmıştı.

Ez cümle toplumsal ruh hâli dediğimiz şey önemli. Bir toplum geleceğe, değişime inancını bir kez yitirdi mi onu yeniden kazanmak hiç kolay değil. Hazır sessiz bir ortamda ruhumuz biraz sükûn bulmuşken bu fırsatı iyi değerlendirelim.

Süren sessizlik yeni bir hazırlığın ya da çift taraflı yorgunluğun eseri olabilir, ne olursa olsun bizlere soğukkanlı düşünebilmek için bir fırsat veriyor. Umarım bu süre uzar ve umutları yeniden ateşleyecek yollar bulabilme şansımız artar.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89