• BIST 9724.5
  • Altın 2975.528
  • Dolar 35.0159
  • Euro 36.7713
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır -2 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 13 °C
  • Berlin 6 °C

Şerden nasıl hayır çıkar?

Aslı Aydıntaşbaş

Türkiye kolayca bir ruh halinden başka birine savrulabilen bir ülke. Darbe sonrası aşırı bir karamsarlık vardı. 
Şimdi bakıyorum, yavaş yavaş bir iyimserlik yayılmaya başladı. Bunda CHP’nin darbe sonrası duruşu ve Taksim mitingi, dönüm noktası oldu. Ardından Beştepe’deki buluşma. Ana akım medya, darbe sonrası süreçte yatıştırıcı rol oynadı. Ardından iktidar bloğunun akıllıca jestlerle toplumu yumuşatan söylemleri geldi; Gülen hareketinin darbedeki rolü toplum nezdinde adeta “birleştirici” bir “ortak düşman” algısına dönüştü. 

Velhasıl kelam, bir anda herkesin ağzında “Her musibetten bir hayır çıkar” gibisinden laflar var. Daha düne kadar iktidara çok sert eleştiriler yöneltmiş yazarlar, bir anda hükümete bir kredi açmış görünüyor. Laik ve muhalif kesimlerde “Belki devletin yeniden yapılandırılmasında laiklerin önü açılır” diye bir beklenti oluştu. Medya, memnun. Eski mağdurlar memnun. İş dünyası, gaza gelmiş durumda. Geziciler ve endişeli modernler bile Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkacak tek bir tatlı söze tav olmaya hazır... 

İklim böyleyken, aşağıda sıralayacağım uyarılar hiç kimsenin hoşuna gitmeyebilir. Hepimizden istenen, sadece her şeyin güzel olacağını tekrarlamamız, iç ve dış düşmanlara karşı meydanlara koşmamız. Ancak sevgili dostlar, o zaman aydın olmanın bir anlamı kalmazdı. Bizim işimiz, biraz da öküzün altında buzağı aramak, şeytanın avukatlığını yapmak. 

Geçmiş tecrübelerden biliyoruz ki Türkiye’de iyimser ruh halleri çok kalıcı olmaz. Bu iklimi değerlendirebilmek için şimdi bazı adımlar atmak önemli: 

1- Devlet inşası ve demokrasi: Başımıza gelen her şeyin asıl nedeninin devlette “liyakatin” esas alınmaması olduğunu anlamayan kalmadı. 

Başta ordu ve yargı olmak üzere artık iyi olanın yükseldiği bir devlet yapısına geçmek şart. Ancak bu, Türkiye’nin mevcut koşullarında kolay olmaz. Tökezler; iki güne kalmadan siyasilerin ayağına dolanır, sonra yeniden “Bizim çocuklar gelsin ”havasına geçilir. Mevcut iyimserliği “kurumsallaştırmak” ve kalıcı kılmak için daha demokratik bir anayasa, daha şeffaf bir devlet ve kurumların güçlendirilmesi şart. 

2- Orduda reform ve küçülme: Orduyla ilgili ciddi bir reform şart. Bunu şimdi değil, yıllardır söylüyoruz. Mesele sadece “ona bağlama, buna bağlama” olayı değil. TSK, Soğuk Savaş şartlarına göre şekillendirilmiş ve günümüz koşullarında fazla hantal bir yapı. Zaten yıllardır profesyonel orduya geçilmesi, müşterek komuta vs. gibi konular gündemde. Yaşanan darbe girişimi, bir fırsattır. Türkiye’nin 350 general ve 600 bin askere ihtiyacı yok. Hele de bu kadar dökülen bir komuta kademesi varsa! Bunu bütün askeri uzmanlar yıllardır söylüyor. Daha çevik, daha dinamik, “toplum mühendisliği” yerine bölgesel ve günümüz tehditlerine karşı donanımlı daha modern bir orduya ihtiyacı var. 

3- Kürt meselesi: Kürt meselesinin çözümü, kendi içinde demokrasi getirmez. Ancak Kürt meselesi çözülmezse de, Türkiye’ye demokrasi gelmez. Maalesef son günlerde bu anlamda herhangi bir açılım göze çarpmıyor. Muhalefette, kamuoyunda, Kürtler arasında ve hatta AKP içinde bile böyle bir beklenti var; istek var; ancak adım yok. PKK’nin son günlerde yeniden silaha sarılması, adım atılmasını daha da zorlaştırıyor. Ama her şeye rağmen acilen HDP’nin de içinde olduğu (ve gerekirse PKK’nin ateşkese ikna edilmesine katkı sunacağı) bir süreci başlatmak lazım. 

4- Adli süreç, soruşturmalar demokratik olmalı: Batı kamuoyunda Türkiye’de büyük bir cadı avı başladığı algısı var. Maalesef ki soruşturmaların hızı, kapsamı ve yapılan bazı hatalar bu algıyı besliyor. 

Çok örnek var ama ben birkaç tanesinden söz edeyim. Agos yazdı; kapatılan kurumlar arasında Ermeni bir doktorun tüp bebek kliniği de var. 

Polisler gelip kilit vurmuş, embriyolar ve bütün medikal aletlere el koymuş. Nedeni, kliniğin küçük ortaklarının Gülenci olduğu kuşkusu. Yahu şu anda meselemiz embriyolar mı? Olay kendi içinde Aziz Nesin’lik. Ama bu gibi olaylar ve de gazetecilerin (fikirleri ne olursa olsun) ters kelepçe gözaltına alınması, yapılan işlere gölge düşürüyor.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89