Barış olacaksa, 30 yıllık mücadelenin içine katılmış veya karşısında mücadele etmiş insanların; hataları ve sevaplarıyla bu insanların amaçlarını, enerjilerini ve sevgilerini bu topraklar için birleştirmelerine yardımcı olmalıyız. Öcalan'ın hitabıyla 'Saygıdeğer Türkiye Halkına' yakışan budur!
Öcalan, milyonları ekrana kilitledi, heyecanlandırdı; asıl önemlisi güven verdi. Kürtlerin öz benliklerini ve kimliklerini yeniden kazandıklarını ilan etti. Başlangıçtan beri kavgasının hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmadığını açıkladı. Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşmanın zamanıydı; Kürtlerden ve Türklerden helalleşme istiyordu, herkese ve kendine! Öcalan sürecin çerçevesini de çizdi:
Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşadığımızı söyledi; mücadele bırakılmıyor; fikir, ideoloji ve demokratik siyasetle yürütülecek mücadele, büyük bir demokratik hamle başlıyordu. Öcalan kendi deyimiyle, silahlı direniş kapısını kapattı; demokratik siyaset sürecine milyonların birlikte geçebileceği büyük bir kapıyı açtı. Şimdi şu soruyu sormalıyız kendimize; yöneticileri dışında silahlı mücadelenin sıcak veya soğuk bir yerinde bulunmuş, kişisel kararıyla suç işlememiş mensuplarını, sınır ötesindeki dağ başlarında ve mağaralarda yaşamaya mı mahkûm edeceğiz; yoksa kendi vatanlarında, hepimiz gibi eşit haklara sahip yurttaş olmalarına yardımcı mı olacağız?
Barış olacaksa, 30 yıllık mücadelenin içine katılmış veya karşısında mücadele etmiş insanların; hataları ve sevaplarıyla bu insanların amaçlarını, enerjilerini ve sevgilerini bu topraklar için birleştirmelerine yardımcı olmalıyız. Öcalan’ın hitabıyla ‘Saygıdeğer Türkiye Halkına’ yakışan budur!
Dün ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır; hepimize hayırlı olsun, kutlu olsun; bu süreci yaratanların ve yaşatacakların hepsine selam olsun!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.