“Seçimlerin sonucunu esas itibariyle iki büyük parti değil MHP ve HDP belirleyecek. Seçim sisteminin, seçim aritmetiğinin teknik sonucu olarak bu iki partinin her bir puanlık oy artışının milletvekili sayısı karşılığı bir puandan fazla olacak.”
Son yazıyı yukarıdaki iki cümleyle bitirmiştim. Gelen sorulardan bu öngörüyü açmak gerektiğini anlıyorum.
Bu öngörünün iki nedeni var. Birinci neden, seçim sistemi ve milletvekili hesaplama yönteminin üreteceği olası sonuçlar.
7 Haziran seçimlerinin olası sonuçları, esas itibariyle, partilerin her ilde kazandıkları son sıra milletvekilliğinin yer değiştirmesine neden olacak. Bu kapsamda önemli ve oldukça teknik ayrıntılara dayanan bir çalışma, Demokrasi Denetçileri isimli sivil platform tarafından yayınlandı.
Demokrasi Denetçileri’nin 2015 Genel Seçim Analizi başlıklı çalışmasındaki örnek ile açıklamak gerekirse: “Konya ilinde Ak Parti ile en yakın takipçisi MHP arasındaki oy farkı yüzde 56,5’tir. Toplam 14 milletvekili çıkartan Konya’da AK Parti 11, MHP 2 ve CHP 1 sandalye kazanmıştı. Fakat buradaki ilginç nokta sadece %2,4 daha fazla oy alabilseydi CHP’nin Konya’daki sandalye sayısı 2 olacak, Ak Parti’nin 1 azalacaktı.
"Çünkü D’hondt sisteminde Konya’da son sıradan seçilen Ak Parti’nin 11. sıra adayının katsayısı hesaplanırken partisinin aldığı oy sayısı 11’e bölünüyor. Oysa hemen arkasındaki, seçilemeyen CHP’nin ikinci sıra adayında ise partisinin aldığı oy 2’ye bölünüyor. Yani 2015 seçimlerinde, Konya’da CHP’nin aldığı ilave her 2 oy, AK Parti’nin aldığı 11 oya denk olacak diyebiliriz."
Bu rapora göre, 2011’de son sıradan meclise giren vekillerin 47’si AK Parti, 23’ü CHP, 10’u MHP ve 5’i HDP’lidir. MHP il bazında 0 ile yüzde 3 arasında bir oy artışı ile 19 ilde bir vekil fazla çıkartabilir; aynı oranda artışlarla CHP 7, AK Parti 4 vekil fazla kazanabilir. 24 ilde 24 milletvekilliğini, o illerdeki ikinci sıra partilerinin yüzde 3’ün altında bir oy artışıyla birinci partinin elinden alması mümkün.
2011 seçimlerinde Ak Parti yalnızca 2 ilde yüzde 20'nin altında oy alırken, CHP 41 ilde yüzde 20’nin, MHP 23 ilde yüzde 10’un altında oy aldı. Ak Parti tüm ülkede rekabetin içinde iken, üç ayrı coğrafyada 3 ayrı parti ile rekabet ediyordu. Bu coğrafi asimetrik dağılım ya da marjinal fayda şimdiye dek Ak Parti lehine çalıştı.
Fakat şimdi HDP’nin barajı geçmesi, yani 2011 seçimine göre 3,5 puandan fazla oy artışı, MHP’nin 2 puanlık oy artışı olasılığı, marjinal faydanın bu iki parti lehine, Ak Parti’nin aleyhine dönmesi sonucunu üretecek.
Bu durum da başlangıçtaki öngörümün ikinci nedeninden kaynaklanıyor. Bu neden ise siyasi.
Oy geçişkenlikleri üzerinden bakıldığında şunu söylemek mümkün. Ak Parti ile MHP seçmenleri, sosyolojik ve kültürel bakımdan benzeş ve bu benzerlik iki parti arasındaki oy geçişgenliğinin yüksek olması sonucunu üretiyor. Yani MHP, Ak Parti ile rekabet ettiği illerde oy artışının büyük kısmını Ak Parti’den alacak. Bir başka deyişle 17 Aralık sürecinden bu yana Ak Parti’den vazgeçen seçmen oldu ise bunların önemli kısmı MHP’ye gidecek. Nitekim yerel seçimlerde böyle oldu.
Bir diğer unsur, Kürt seçmen içinde siyasi rekabet yalnızca Ak Parti ile HDP arasında. HDP barajı geçerse artırdığı oyların muhtemelen yarıya yakını ve özellikle Güney Doğu’da tamamı, Ak Parti’li Kürt seçmenden gelecek.
Bu siyasi geçişkenlik, seçim aritmetiğinin olasılıkları ile birleşince şöyle bir sonuç çıkıyor. MHP veya HDP’nin 1 puanlık oy artışlarının milletvekili sayısı karşılığı, toplam milletvekillerinin yüzde 1’i olan 5-6 milletvekilliğinin el değiştirmesi değil, 8-10 milletvekilliğinin el değiştirmesi sonucunu üretiyor.
Şimdiye kadar coğrafi bakımdan asimetrik olan siyasi rekabet Ak Parti lehine çalışırken, şimdi terse dönebilir görünüyor. Ayrı coğrafyalarda ayrı partilerle rekabet ederken, şimdi üçüncü ve dördüncü partilerdeki küçük oy artışları bile doğrudan Ak Parti’nin kaybı anlamına gelecek.
Bu nedenle seçimde hem HDP’nin barajı geçmesi hem de MHP’nin bazı illerde Ak Parti’yi sıkıştırması, beklenenden daha ciddi siyasi sonuçları olan bir tabloyu ortaya çıkarabilir.
Bu olasılığın iktidar partisince de en azından son haftada görüldüğü de anlaşılıyor. Aday listeleri üzerinde Cumhurbaşkanı ile parti arasında varılan zorunlu uzlaşma, Cumhurbaşkanı'nın mitinglerinin iptal edilmesi, 400 milletvekili hedefinin 335’e indirilmesi gibi alametler de bunu gösteriyor.
Ak Parti’nin seçim stratejisinin bir yandan HDP’yi baraj altında bırakmak, bir yandan da MHP tarafından oy hırpalanmasının önüne geçmek olacağı açık. Bu nedenle Ak Parti’nin seçim kampanyasının şoven bir yaklaşım ve dil taşıyacağı beklenebilir. Elbette HDP ve MHP’nin buna cevaplarının ne olacağı önemli.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.