Türkiye her geçen gün cumhurbaşkanlığı seçim sath-ı mailine biraz daha giriyor. Muhalefet partileri çatı adayla seçime girmeye hazırlanırken, AK Parti’de Tayyip Erdoğan’ın adaylığı neredeyse kesin gibi.
Günü geldiğinde oturur konuşuruz dediği şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geleceği ise belirsizliğini koruyor. Bugünün fotoğrafında görünen o ki, Tayyip Erdoğan gelecek denkleminde Abdullah Gül’ün parti ya da ülke yönetiminde etkin bir rol oynamasını çok da istemiyor.
30 Mart seçimleri cumhurbaşkanlığı seçimlerini de çok ilginç bir noktaya götürdü ve çıkan sonuç Kürtleri bu seçimlerin en kritik oyuncusu haline getirdi. Şu anda HDP neredeyse seçilecek cumhurbaşkanının kim olacağını belirleyecek bir noktada duruyor. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayını desteklerse -ki 30 Mart seçimlerinde yurdun büyük bir bölümünde ittifak etmişlerdi- kazandırmaları söz konusu olabilecek. Yok eğer muhalefetle hareket ederlerse ne Tayyip Erdoğan’ın ne de göstereceği adayın kazanabilmesi mümkün olmayacak.
Son zamanlarda Güneydoğu’da olan olaylara bir de bu gözle bakmakta fayda var. Bu seçimlerin en kritik oyuncusu haline geldiklerinin farkına varan Kürtler, barış sürecinin artık ete kemiğe bürünmesini istiyor. Bugüne kadar kamuoyunun içeriğini çok da bilmediği ancak dışarıya silahların susması olarak yansıyan bu sürecin detaylarında neler var, bunlar neden vatandaşla yeterince paylaşılmıyor belli değil. Ancak Tayyip Erdoğan’ın ihtiyacı kalmadıklarına ‘ben artık seninle oynamıyorum’ sözünü çok kolay bir şekilde söylediğini Kürtler iyi biliyor. Bu yüzden seçimlerden önce istediklerini almak istiyorlar.
Tayyip Erdoğan’ın siyasi serüvenini dikkatle izleyen Kürt siyasetçiler, onun ittifaklarının dönemsel olduğunu, ihtiyacı bittiği anda gerekirse eski müttefikleriyle ölümüne bir savaşa girdiğini görebiliyor. Hakikaten de Erdoğan, Amerika ve İsrail ile iktidarının ilk dönemlerinde çok iyi ilişkiler içindeydi. Suriye, İran ve Kaddafi yönetimindeki Libya ile çok yakın ilişkileri vardı. Hatta Beşar Esed ve eşiyle ev ziyaretleri yapacak kadar yakın aile dostu olduklarını hatırlayalım. Ama daha sonra gücünün yettiği ölçüde bunlarla kanlı bıçaklı hale geldi. Türkiye içinde de ihtiyacı olduğu zaman ittifak halinde bulunduğu Hizmet Hareketi’ne ihtiyacı kalmayınca savaş açtı ve ağza alınmayacak söz ve hakaretlerle itham etti. Dikkatle bakıldığında Tayyip Erdoğan’ın sadece hizmet hareketini değil eski AK Parti’yi ve AK Parti’yi kuran ekibi de tasfiye ettiğini, tasfiyeye direnenlere amansız bir savaş açtığını göreceksiniz.
Bütün bunları gözlemleyen Kürtlerin, seçim ittifakına hazırlandıkları Tayyip Erdoğan için, “İhtiyacının bittiği kesimlere yaptıklarını bize niçin yapmasın?” diye kendi kendilerine sormadıklarını kimse zannetmesin. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendisine lazım olan Kürt oylarını aldıktan sonra ‘Ben sizinle oynamıyorum, siz kimsiniz?’ demeyeceğini kim garanti edebilir?
Bu durumu tahmin edebilen PKK ve onun etkilediği Kürt siyaseti, istediğini alabilmek için böylesine tarihi bir fırsatı kaçırmayacaktır. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok. PKK barış süreci konusunda da, sonradan inkar edilmemesi için kamuoyunun bileceği şekilde somut adım atılmasını istiyor. Önümüzdeki günlerde hükümeti buna zorlamak amacıyla daha çok gerginlik çıkaracaktır. Gerçi Güneydoğu’daki gerginliğin hükümetle danışıklı bir şey olma ihtimali de var ancak Başbakan’ın bu konuda sahici tepkiler veriyor olması ‘danışıklı bir şey var’ tezini zayıflatıyor.
Tayyip Erdoğan barış sürecinde vaat edilenlere karşı Batı’da ve Karadeniz’de oluşacak tepkinin oya yansımasından korkuyor. Şu anda kamuoyu önünde bunları konuşmak istemiyor olması bu yüzden... Kürtler ise Başbakan’ın, işi bitince ‘sizinle oynamıyorum’ demesinden ve vaat ettiklerini vermemek için daha öncekilere yaptığı gibi bu uğurda savaşı göze almasından korkuyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.