Çeşitli Avrupa ülkeleri, Türkiye’de yaşayan veya Türkiye’yi ziyaret edecek vatandaşlarına Irak ve Suriye’deki askeri operasyonlar nedeniyle güvenlik uyarısında bulunmuştu. Son olarak, Reuters’ın haberine göre, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, IŞİD’e yönelik hava saldırısının ardından misilleme olarak olası terör olaylarına karşı Türkiye’deki vatandaşlarını uyardı.
Gazetelerde bu tür haberlerle sık sık karşılaşırız ve kimi zaman anlam veremeyiz, Batılı devletlerin bazen olayları çok abarttıklarını düşünürüz. Ama en azından bu sefer söz konusu uyarıları dikkate almakta yarar olabilir. Zira (IŞ)İD’in inisiyatifi ele geçirmesiyle birlikte bambaşka bir hal alan bölgemizdeki savaş her an Türkiye topraklarına da sirayet edebilir.
Koalisyon olsa da olmasa da
Bunun ilk akla gelen nedeni, (IŞ)İD’in ABD liderliğindeki “gönüllüler koalisyonu”nun bombardımanlarına misilleme yapmak istemesi olacaktır. Önce bir noktanın altını çizelim: Yakın bir zamana kadar, koalisyona girmeyeceğini net bir şekilde deklare etmiş olduğu için Türkiye’nin (IŞ)İD kaynaklı terör saldırılarından muaf kalacağı düşünülüyordu. Halbuki böyle bir garanti asla söz konusu değildi. Örneğin ABD’nin Irak işgaline, 1 Mart 2003 günü TBMM’nin aldığı kararla dahil olmayan ve dünya çapındaki savaş karşıtlarının övgüsünü kazanan Türkiye topraklarında daha bir yıl geçmeden El Kaide’nin dört intihar saldırısı yaşandı. Gerekçe de Irak’ın işgalini protestoydu.
Koalisyona girmemesine rağmen (IŞ)İD’in saldırılarına maruz kalma ihtimali bulunan Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koalisyona yeşil ışık yakan açıklamalarından sonra daha fazla risk altında olduğu muhakkak. Hele bu sözler pratiğe geçer ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin dediği gibi Türkiye “cephenin ön saflarında” yer alırsa neler olabileceğini tahmin etmek zor olmaz.
(IŞ)İD’in operasyonel gücü
Acaba (IŞ)İD Türkiye’de etkili terör eylemleri düzenleyebilir mi? Bu sorunun cevabı hiç tartışmasız “evet” olacaktır. Çünkü (IŞ)İD’in, yeni eleman, mali ve lojistik destek temini için ülkenin dört bir tarafına yayılan bir ağ oluşturmuş olduğu anlaşılıyor. Daha önce farklı gruplarda yer alan bazı radikal İslamcıları grupların, ki buna El Kaide için faaliyet yürütenlerin ciddi bir bölümünü de eklemek lazım, özellikle Musul’un düşmesi ve hilafet ilanının ardından (IŞ)İD’e geçmiş olmalarının bu ağı daha da kuvvetlendirdiği ortada.
Ancak şu nokta önemli: (IŞ)İD misilleme eylemleri savaşı topraklarına taşırsa, her durumda lojistik açıdan kendisi için hayati bir değere sahip olan Türkiye’yi tam anlamıyla kaybedip karşısına alabilir. İktidarda AKP olduğu için, (IŞ)İD’in saldırılarına toplumsal destek bulabilmesi de pek mümkün gözükmüyor; tam tersine belli çevrelerde kendisine yönelik sempatiyi de riske atar. Hatta (IŞ)İD saflarındaki Türkiye kökenli gönüllülerin bir kısmının da AKP iktidarını istikrarsızlaştıracak bu türden saldırılara karşı çıkması şaşırtıcı olmaz.
PKK-(IŞ)İD çatışması
(IŞ)İD sırtını çoğunlukla Sünni Araplara dayadığı için ilk başta mezhebi yönü güçlü bir hareket olarak görülmüştü. Fakat son dönemde esas olarak Kürtlere saldırıyor. Bunlardan sonuncusu Kobani’de günlerce süren kuşatma. (IŞ)İD’in içinde Türkiye kökenli çok kişi var ki bunların hatırı sayılır bir bölümü Kürt. Onlara karşı Kobani’yi savunan YPG saflarında da çok sayıda Türkiye’den giden Kürt gencinin bulunduğunu, memleketlerinde kaldırılan cenazelerinden anlıyoruz. Kobani’de her geçen gün daha da keskinleşen ve Kürdistan’ın diğer bölgelerine de taşması mümkün olan bu savaş pekala, aynı şiddette olmasa da Türkiye’ye de sirayet edebilir.
Daha şimdiden İstanbul, Adana gibi metropollerin varoşlarında PKK yanlısı milislerin (IŞ)İD ile ilişkili olduklarını düşündükleri kişilere karşı seferber olduklarını duyuyoruz. Kobani’deki savaşın tırmanmasına paralel olarak (IŞ)İD ve PKK yanlıları arasında zaten var olan gerilimin, 1990 başlarındaki PKK-Hizbullah çatışmasını andırır bir şekilde metropollerde ve Kürt illerinde kapsamlı bir çatışmaya dönüşme ihtimalini de akılda tutmak gerekiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.