Böyle bir zeminde, dünyayı sadece militarist kodlarla okuyanlar, kendilerine yeniden çok geniş bir hareket alanı açabilirler.
Selahattin Demirtaş, Başbakan’ın sert konuşmasının ardından “PKK’nın intikamını BDP’den alıyor” şeklinde bir değerlendirmede bulundu. En kolay hedef (her zaman olduğu gibi) yasal alan. Hükümet de PKK da Öcalan da kızdıkları zaman öfkelerini yasal alandan çıkarıyorlar.
Yasal alandaki demokratik birikim, her seferinde ilk darbeyi alan oluyor ve dolayısıyla yeterince olgunluk ve derinlik kazanamıyor.
Başından beri, barışçı çözümün, yasal alandan (yani belediyelerden ve Meclis’ten) soyutlanamayacağına vurgu yapıyor ve yasal alanın meşrulaşmasının, inisiyatif kazanmasının, kendi iradesini oluşturabilmesinin önemine dikkat çekiyorum.
1993 yılında Bekaa Vadisi’nde Öcalan’la yaptığım söyleşi sırasında, aramızda bu açıdan ipuçları içeren bir diyalog geçmişti. PKK liderliğinin yasal alandaki siyasi partiye ve günlük gazeteye sürekli müdahalede bulunmasının bu alandaki gelişmeyi önlediğini ve kişilikli bir yapının ortaya çıkamadığını anlattığımda Öcalan, “Hayır müdahale etmiyoruz” demişti. Bunun gerçeği yansıtmadığını biliyordum.
Dağın ve silahlı örgütün siyaset algısıyla yasal alanda, yasal çerçevede siyaset yapanlarının algısının arasındaki farkı görmezlikten gelemeyiz. Belediyelerde yönetimde bulunanların ve Meclis’te görev yapanların, toplumun daha geniş kesimleriyle ilişki içinde oldukları açık. Yani bir adım atarken toplumun genel tepkilerini hesaba katabilme olanakları ve sorumlulukları daha fazla.
Yasal alan tahrip edildikçe
Şunu unutmayalım: Legal alanda siyaset yapan, ‘alan’ nedeniyle zaten bir tercihte bulunmuş oluyor. Legal alanda siyaset yapmanın esası, siyaseti barışçı araçlarla ve barışçı yöntemlerle yapmaktır.
Bu farklılık hiçbir zaman gerektiği gibi algılanmadı ve değerlendirilmedi. ‘Devlet içindeki çeteleşmeler’, en çok yasal alandaki yöneticilere saldırdılar. İşkence yaptılar, öldürdüler. Yargı kurumları yasal partileri kapatmakta, yasal siyasetçileri ağır cezalara çarptırarak mahkûm etmekte son derece ısrarlı bir duruş sergiledi. Hapishaneler PKK militanlarından çok, parti yöneticileriyle dolduruldu.
Eğer şimdi yine geniş tutuklamalar yapılacak, yasal alan iyice daraltılacak, belediye yönetimleri, Meclis grubu tasfiye edilecekse, geçmiştekinden farklı bir sonuç oluşmasını beklemek ne kadar anlamlı olabilir?
Bütün sorumluluk hükümetin değil
Hükümet içindeki militarist eğilimlere ‘dur’ demeliyiz. Çatışmayı tırmandıran her girişim, kopuşları hızlandırıcı etki yapacak. Böyle bir zeminde, dünyayı sadece militarist kodlarla okuyanlar, kendilerine yeniden çok geniş bir hareket alanı açabilirler. Bu da Türkiye’nin özellikle son 9 yıllık süreç içinde yakaladığı psikolojik, demokratik ve ekonomik olgunlaşmanın yitirilmesi ve ‘dar vizyonlu bir güvenlik devleti’ eğiliminin yeniden hayat bulması riskini beraberinde getirir.
Hükümet cephesini de anlamaya çalışmak şart. PKK hemen her gün askerleri, polisleri hedef alırken, sivilleri kaçırırken, hükümetin bunu sessizlikle karşılaması kolay da değil, mümkün de değil. PKK’nın son eylemleri, devlet içinde ağırlığını yitirmekte olan militarist yapıya yeniden can suyu verebilecek özellikler taşıyor.
Şimdi yasal alanın ve demokratik kamuoyunun harekete geçme zamanı. Öncelikle ve zaman geçirmeden PKK’nın eylemlerine son vermesini istemek gerekiyor. BDP’nin Meclis’e gireceğini ve sürece aktif olarak dahil olacağını ifade etmesi şart. Eğer yasal alan harekete geçmez, ciddi adımlar atmazsa, belli ki silahı olanlar konuşacak. Onlar konuştuğu zaman, ‘sivil alan’ın da ‘insan aklı’nın da bir kıymeti harbiyesi kalmıyor.
Militarizmin tasfiye edilmesinin koşullarının oluştuğu şu günlerde, sivil alan bir an önce hareketlenmeli ve her iki tarafı da yeniden düşünmeye yönlendirebilecek bir cesaretle ortaya çıkmalı.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.