Son günlerde Irak Kürdistan’ındaki Barzani güçleriyle Kuzey Suriye’de Kürt bölgelerinde hâkimiyet kuran ve PKK ile yakın ilişkileri olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasında artan gerginlik endişe yaratıyor. Bu son kriz 74 Barzani yanlısı olduğu iddia edilen Suriyeli Kürt’ün Irak sınırında PYD güçleri tarafından gözaltına alınıp sorgulanmasıyla ile tetiklendi. Olayın akabinde Mesut Barzani’nin başkanlık ettiği Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Suriye sınırından geçişleri yasakladı. Irak Kürdistanı gıda, akaryakıt ve diğer temel ihtiyaçların temini açısından Suriyeli Kürtler için hayati önem atfediyor. Sözkonusu malların dağıtımı üzerinden iktidarını güçlendiren PYD için de öyle.
Olayın perde arkasını PYD lideri Salih Müslim’e sorduk. Skype aracılığıyla ve Türkçe yaptığımız mülakatta Müslim Kürt açılımı, Suriye krizi, PKK ve Türkiye ile ilişkileri de değerlendirdi. Mülakat boyunca Müslim’in geçmişin aksine Türkiye konusunda kullandığı temkinli ve zaman zaman şaşırtıcı dil Ankara ile diyalog kurma arzusunu teyit eder nitelikteydi. Ama yine de Ankara’ya dokunduran ifadeleri de vardı. Esad rejimine karşı tutumlarında ise İmralı sürecine rağmen değişiklik yok gibi. İşbirliği yok ama rejime karşı savaşmıyorlar. Sadece gerektiğinde savunma amaçlı rejim güçleriyle çatışmaya giriyorlar. İşte Salih Müslim ile yaptığımız mülakatın satır başları:
Geçtiğimiz temmuz ayında Mesut Barzani’nin himayesinde aralarında sizin de bulunduğunuz Suriyeli Kürt gruplar biraraya gelip bir anlaşma imzalayarak Yüksek Kürt Konseyi’ni kurmuşlardı. Aranız neden bozuldu?
Biliyorsunuz Irak Kürdistan’ıyla ortak sınırımızda iki tane resmî geçiş noktası var. Bunlar, hem (Iraklı Kürt) peşmergeler hem de Yüksek Kürt Konseyi’ne (YKK) bağlı güçler tarafından denetleniyor. Altını çiziyorum PYD’ye bağlı güçler tarafından değil. Zaman zaman kaçak geçen gruplar oluyor. Selefiler, Cihatçılar filan... Yetkilerimiz dâhilinde yakalıyoruz onları. İşte üç gün önce 74 kişi kaçak yoldan girerken yakalandı. KDP’ye bağlı olduklarını KDP tarafından üç ay boyunca siyasi ve askerî eğitim aldıklarını sorgulamaları sırasında itiraf ettiler. Buralara gizlice yerleşip gelecek emirleri beklemeleri söylenmiş. Anlayacağınız bir tür uyuyan hücre bunlar. Hepsi buranın çocukları. Suriyeli Kürt. Silahsızdılar, sorgularından sonra serbest bıraktık. Planları açığa çıktıktan sonra yapacakları bir şey yok zaten.
Bahsettiğiniz planın maksadı neydi?
Bu insanlar iktidar heveslileri, iktidar sahibi olmak istiyorlar. (Barzani’ye yakın ve kaydadeğer varlık gösteremeyen diğer Suriyeli Kürt partileri kastediyor). Ama beceremiyorlar. O yüzden bu tür yöntemlere başvuruyorlar. Bizim ise herhangi bir iktidar hırsımız yok. Bizim programımıza göre halk komiteler kuruyor, kendi kendimizi yönetiyoruz. Halkın istekleri doğrultusunda çalışıyoruz.
Barzani yönetimi Türkiye’ye çok yaklaştı. Bu bahsettiğiniz planda Türkiye’nin bir rolü var mı?
O kadar uzaklara gitmek istemiyoruz. Öyle görünen bir şey yok. Ancak Güney hükümetinde (Irak Kürdistanı’nı kastediyor) bazı çevreler bizleri sevmezler. Onlardan kaynaklanan sorunlarımız var. Bu çevreler Türkiye ile direk ilişkiye girmişler.
Neçirvan Barzani’den mi söz ediyorsunuz? Zira aldığımız bazı duyumlara göre Mesut Barzani, Neçirvan’ın Türkiye ile bu denli sıkı fıkı olmasından rahatsız. Bütün yumurtaların Türkiye sepetine konulmasını sağlıklı bulmadığı iddia ediliyor.
Olabilir. Tabii bunu siz söylediniz. Ben değil. (Gülüyor)
İmralı görüşmeleri çerçevesinde Abdullah Öcalan ile PYD’nin de ele alındığı iddia ediliyor. Hatta Türkiye’den çekilen PKK’lıların Suriye’de YPG saflarına katıldığı söyleniyor.
İmralı süreciyle PYD arasında herhangi bir ilişki sözkonusu değil. PKK’lı gerillaların batıya (Suriye’ye) geldiği yalan. Tek bir kişi dahi gelmedi. Ne Türkiye’den ne de başka yerden (Irak Kürdistanı’nı kastediyor). YPG 2- 2,5 senedir buradaki çocukların kurduğu bir güç. Geri çekilenler Kuzey’de belirlenen yerlere yerleşecekler. Buraları Zap’tır, Kandil’dir...
Ama sizin Türkiye’de gelip MİT ile defalarca gizli görüşme yaptığınız hükümete yakın bazı kaynaklar tarafından dillendiriliyor.
(Gülüyor) Keşke doğru olsaydı. Biz MİT’le görüşmeyi çok isteriz. Ankara’da bir yerde oturup çay içip dertleşiriz. Barışı dostluğu konuşuruz. Aramızda ne varsa uzun uzun tartışırız. İnşallah ileride olur. Ama hayır şu ânâ kadar hiçbir görüşmemiz olmadı.
Avrupa veya Erbil’de herhangi bir Türk devlet yetkilisiyle görüşmediniz mi yani?
Hayır.
Açılımdan sonra da mı?
Hayır. Ama açılımdan sonra Türkiye bize karşı tehditkâr dilini terk etti. Açılımda samimi görünüyor. Başladığından beri hükümetin söylemi tutarlı. Gerilla çekilirken TSK’nin bazı tasarrufları oldu. Bölgedeki askerlerin yerleri değiştirildi. KCK davasında tahliyelere devam ediliyor. Türkiye Kürtlerin varlığını kabul etti. Ortadoğu’nun şartları bunu dayatıyor zaten.
Yani diyorsunuz ki resmi temaslarınız olmasa da Türkiye ile aranız düzeldi. PYD’nin varlığı güvenlik tehdidi oluşturduğu gerekçesiyle Suriye’de sizlere karşı askeri müdahalede bulunma olasılığı kalktı.
Kendi Kürtleriyle barışın, varlıklarını kabul eden bir Türkiye hangi gerekçeyle komşu ülkenin Kürtlerine saldırabilir ki? Bizim tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Başından beri Türkiye’yle herhangi bir problemimiz olmadığını aksine Türkiye’nin Suriye’deki Kürtlere sahip çıkması gerektiğini söyledik. Ama Türkiye ne yaptı? Güdümündeki muhalif grupların Kürtlerin haklarını tanımalarını engelledi. Varlığını kabul etmeyin dedi. Ama artık kendi kabul ettiğine göre başkasına da kabul etmeyin diyemez artık.
Daha bu yılın başına kadar Türkiye’nin başta El Nusra cephesi olmak üzere Suriyeli muhalifleri üzerinize saldığını iddia ediyordunuz.
Doğrudur. Serekaniye’de (Ceylanpınar’ın karşısında) bize karşı savaş açmışlardı. El Nusra Türkiye üzerinden giriyordu. Esir aldıklarımızı Türkiye’de eğitim gördüklerini Türklerin silah verdiklerini söylediler. Artık Kürtlerin yaşadığı bölgelerden uzaklaştılar. Serekaniye’de şimdilik sorun yok, Arap aşiretleriyle anlaştık. Daha çok Arap muhalifler kendi aralarında çatışıyorlar, rant için. Mesela Gurab el Şam ile El Nusra, Akçakale sınır kapısının kontrolü için sürekli kapışıyor. Türkiye’nin bize yönelik bu tür faaliyetleri artık durdu.
Kürtlere haklarını iade ediyoruz
Halkın dayatmacı davranışlarından bezdiği söyleniyor. Erbil anlaşmasına rağmen gücünüzü diğer gruplarla paylaşmadığınız söyleniyor.
Bunlar doğru değil. Halk ne istiyorsa onu yapıyoruz. Rejimin yıllarca zulüm ettiği Kürtlere haklarını iade ediyoruz. Dillerini öğretiyoruz. Hizmet ediyoruz. Halkı koruyoruz. Bazı bölgelerde, Haseke’de, Serekaniye’de Arap aşiretlerle ortak komiteler düzenledik. İktidarı zaptetmemiz söz konusu değil.
Esad ve İran’ı dışlayarak barış gelmez
Esad ile işbirliğiniz olduğunu ret ediyorsunuz. Rejimle çatışmalarınızda kayıp verdiğinizi söylüyorsunuz. Peki, Muhalefete neden katılmadınız hâlâ?
Muhalefet dediğiniz o kadar parçalı, birbiriyle o kadar kavgalı ki muhatap bulamıyoruz. Rejimle kendimiz baş ediyor, kendimizi savunuyoruz. Ancak şu gerçeği görmemiz lazım, Suriye’de barış Esad’ın çekilmesini ön koşarak İran’ı dışlayarak asla mümkün değil.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.