Önceki gün İsveç’in başkenti Stockholm de düzenlenen 17. İskandinavya Kürt Kültür Festival’inde söz alan Suriyeli Kürt lider Salih Müslim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelik çok sert ithamlarda bulunmuştu. PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi PYD’nin eş başkanlığını yürüten Müslim AK Parti iktidarını son aylarda Kürtlerle çatışan cihatçı gruplara destek verdiğini belirterek şöyle seslenmişti: “Bir yandan bizimle görüşmeler yapacaksın öte yandan da kendi köpeklerini, çakallarını ve tilkilerini üzerimize salacaksın. Biz kendi savunmamızı özgür irademizle, halkımızla yapacağız ve zafere ulaşacağız.” Taraf’ta da yer alan bu satırları okuduğumda geçen ay Türkiye’nin resmî daveti üzerine ikinci kez gelen Müslim’in neden bu kadar ağır konuştuğunu merak ettim. Zira, Müslim, özellikle Türkiye’ye resmî olarak gelmeye başladığından beri, son derece temkinli ve ılımlı bir dil kullanmaya özen gösteriyordu. İlişkilerin sağlıklı bir zemine oturacağı ümidini besliyordu. Ancak dün Cenevre’de ulaştığım PYD liderinin Türkiye’ye karşı öfkesi sürüyordu.
Neden bu kadar kızgınsınız?
Vallahi hükümetinizin yaptıkları ortada. Suriye’deki çeteleri üzerimize sürmeye devam ediyorlar. Bakın Serekaniye’nin doğusundaki bölgede dikenli telleri açtılar, mayınlı arazide yol açtılar çeteler rahat girip çıkabilsinler diye.
Tam olarak kimlerden söz ediyorsunuz?
Ahrar Es Şam örgütü, Jabat el Nusra, El Kaide, bunlara yol açılıyor bize karşı savaşmaları için. Alok köyü var, karışık Arap-Kürt köyü. Ceylanpınar’ın batısına düşüyor. Bir de Susik köyü var. Burada iki gündür yoğun çatışmalar yaşanıyor. Türkiye bize karşı çeteleri savaştırıyor. Top veriyorlar, mermi veriyorlar. Hepsini belgeledik. Gündüz gözüyle yapılıyor bunlar. İnsanların kafalarını satırla kesen, yüreklerini söküp yiyen, kadınlarımıza tecavüz eden, kaçıran bu çetelere destek veriyor. Bütün dünya susup seyrediyor.
Türkiye ile diyalog başlatmıştınız, cihatçılara destek vermiyor eskisi kadar demiştiniz. Rojava gerçeğini kabulleniyorlar demiştiniz. Ne oldu?
Biz de anlamıyoruz. Demek ki samimi değillermiş. Çünkü Türkiye’ye geldiğimizde Türk yetkililerine çetelerin Türkiye üzerinden yürüttükleri kirli savaş hakkında dosya sunmuştuk. Türkiye’de yardım kuruluşu, sivil toplum örgütü tabelası altında bunlara yardım edenleri de ifşa etmiştik. Türk tarafı da “bizim bilgimiz dışında oluyor” demişti. Biz de “yeni bir sayfa açıldı” diyerek samimi olduklarını umut etmiştik. Ama değillermiş. Bizimle savaşta yaralananları Türk devleti tedavi ediyor. Vergilerinizle sizler, vatandaşlar ödüyorsunuz. Gittiniz Urfa’daki devlet hastanesinde yatan yaralı çetecileri kendi gözlerinizle gördünüz, yazdınız Amberin Hanım. Bizim siviller yaralanıyor, Türkiye’de hiçbir yardım görmüyorlar. Daha geçen gün üç insanımız zamanında tedavi olamadığı için Viranşehir’de öldü. Bu arada biliyorsunuzdur, TC kimlikli vatandaşlar, bunların arasında Kürtler de var, çetelere katılıyor. Cenazeleri Türkiye’ye geri yollanıyor ama basına pek yansımıyor. En son Türk uyruklu üç kişi daha bizimkilerle çatışırken öldü. Cenazeleri ya teslim edildi ya edilecek.
Türkiye hangi maksatla PYD’ye karşı tarif ettiğiniz şekilde davranıyor?
Maksat belli. Kürtleri zayıflatmak. Yok etmek. Türkler [iktidarı kast ediyor] son zamanlarda daha hırçın hâle geldiler çünkü Amerika’nın Esad’ı vuracağını zannediyorlardı. Kürtlerin de zayıflayacağını hesaplıyorlardı herhalde. Ama işler tersine dönünce hırçınlaştılar. Bize daha fazla yüklenmeye başladılar. Türkiye’nin politikasını anlamak zor. Bir yandan çetelere silah veriyor bir yandan bizimle konuşuyor. Biz de hayret ediyorduk.
Türkiye’yle görüşmeleriniz sürüyor mu peki? Türkiye’ye tekrar gelecek misiniz? Yoksa diyalogunuz koptu mu?
Vallahi şu an için ayarlanmış herhangi bir görüşme yok. Biz her zaman görüşmeye hazırız. “Diyalog koptu” demek istemiyoruz. Tam tersi diyalog devam etsin istiyoruz. Türkiye ile iyi dost ve kardeşlik ilişkilerimiz olsun istiyoruz. Türkiye’ye bizim tarafımızdan bir tek fiske dahi atılmadı bugüne kadar. O yüzden Türkiye’nin bu tutumunu anlamakta gerçekten zorluk çekiyoruz. Bakın sınırlar hâlâ kapalı. Bir aya yakındır tek bir yardım konvoyu geçmedi bizim tarafımıza. Halkımız savaş koşullarında büyük zorluk içerisinde yaşıyor. Elektrik, su, akaryakıt, ilaç sıkıntısı had safhada. Bize yönelik ambargo sürüyor. Türkiye’den ileride görüşme çağırısı olursa biz buna kapalı değiliz. Ama belirtiler hiç de iyi değil...
Müslim’i dinledikçe ben de “belirtilerin hiç de iyi olmadığını” seziyorum. Abartılı ve karamsar da gelse... acaba ateşkes dediğimiz şey bir aldatmaca mı? Savaş Türkiye’den, güneye, Suriye’ye mi kaydı? Daha kimler kandırılıyor ve kimler tarafından? Ne hesaplar dönüyor? İmralı süreci bunun tam olarak neresinde? İnanın bilmiyorum. Ama evet, Müslim’e katılıyorum: “Belirtiler hiç de iyi değil.”
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.