SİGARA üzerinde yeni bir uyarı daha yer almaya başlamıştı: Sigara içmek iktidarsızlığa sebep olur uyarısı. Ancak Bakanlık, bu uyarının fotoğrafından hoşnut kalmadı. Somurtmuş çiftin belden yukarısının göründüğü fotoğrafın açık saçık bulunduğu, “Türkiye gerçeklerine uygun olmadığı” haberlerini hafta içinde gördük, okuduk. İtiraz dikkate alınırsa sigara paketlerinde değişikliğe gidilecek.
Sağlık Bakanlığı’nın çalışmalarını genel olarak beğenen biriyim. Doktorların hem hastanede çalıştığı hem muayenehane işlettiği dönemlere bir sünger çekilmiş olması, hastanede hasta bakmayıp garibanları yüzüstü bırakan, az çok gürbüz olanlarını da muayenehaneye aktaran tüccar doktor vahşetine son verilmesi bile bir devrimdir. Aile hekimliğinin geliştirilmesi için atılan adımlar hakeza. Fakat keşke “sosyal” olgular konusunda biraz daha tutarlı olunsa.
Hatırlarsanız, aynı Sağlık Bakanlığı’ndan, Selma Aliye Kavaf eşcinsellik için “hastalık” ifadesini kullandığında itiraz gelmiş ve eşcinselleri bu şekilde tanımlamamak gerektiği ifade edilerek gayet liberal bir pozisyon alınmıştı. Şimdi bir fotoğrafa itiraz ediliyor. Oysa sigara kapağında yer alan çift, hiç değilse toplumda “meşru” kabul edilen bir ilişkinin tarafları olarak yer alıyorlar o fotoğrafta. Tam da “Yar bize bir bağlam medet!” denilesi bir durum. Romalı Stoa filozofu Marcus Aureilus, “Kanunlar, örümcek ağlarına benzerler; küçük sinekler yakalanır, büyük sinekler ağı delip geçer” demişti.
Aynı şeyi modernliğe sahici bir eleştiri geliştiremeyen “muhafazakârlık” için de söylemek mümkün sanırım. Büyük ve sahiden tartışmalı konulara geçit var, küçük ve önemsiz olanlar yakalanıyor.
Bunlar da oldu
KOMİK: Haftanın komiği, MHP’li Oktay Vural’ın akim kalan vuvuzela şovuydu. Vural grup toplantısına vuvuzela getirterek “Başbakan da bu alet kadar yüksek ama rahatsız edici sesler çıkarıyor” temasını işlemek istedi. Ama çalgıyı öttürtemedi. Vuvuzelayı çalmaya çalışan arkadaş, Allah hayrı için tek bir nota çıkaramadı, çıkardığı ses ağır astım hastasının aşırı nem ve yokuş yukarı yol yürürken tıkanıp da bir türlü çıkaramadığı imdat sesinden başka bir şey olamadı. Şov elde patladı, Vural’ın toparlama girişimi görülmeye değerdi: “Ses geliyor mu arkadaşlar, gelmiyor; işte iktidarın şeyleri filan...” Tabii tabii...
KORKUNÇ: Apartmanda 3 kişiyi öldürmekten yakalanan eski yönetici, haftanın korkuncu olmaya hak kazandı. Cinayetten sonra konuşulanlar tüyler ürperticiydi. Zanlının cinayetten önce de Caddebostan’daki apartmanın ahalisini esir aldığı, kelepçeyle gezdiği, beğenmediğini tehdit ettiği ortaya çıktı. Hukuk, hakkaniyet ve adaleti ara-yamayışın düzeyi bu boyutta iken, eşkıya siteye hükümran olmuş iken, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, HSYK’nın üyesi gibi tartışmalar, Hayrabolu bandosunun Beethoven’- ın 5. senfonisini çalma çabası gibi oluyor. Haydi hayırlısı...
PİŞKİN: Doğa Rutkay ile Şahan Bey- Doğa Hanım’lı konuşmaları dillere destan olan Şahan Gökbakar, seviyeli ilişkilerden sıkılmış görünüyor. Bir gün önce Ayşe Özyılmazel ile samimiyet tesis edip ertesi gün Berrak Tüzünataç’a yumuluyor. Recep İvedik’in kaldırıla kaldırıla tüketilemeyen mahsulü Susan Sontag’ın kitabının adını hatırlatıyor: “Böyle Yaşıyoruz Artık...”
SÜPER: Türkiye Nükleer Karşıtı Platformu üyeleri, vapur kaçıracaklarını söyleyerek gazetecileri ve polisi tufaya getirdi. Eylem saatinde Beşiktaş İskelesi’nde polis, karadan ve denizden sıkı güvenlik önlemleri aldı, gazeteciler kaçırılacağı söylenen vapura binmişti. Vapur iskeleden ayrılırken bir grup eylemci koşa koşa iskeleye gelerek “Gemiyi kaçırdık” diye bağırmaya başladılar. Eylemciler neden böyle bir eyleme başvurdukları sorulduğunda, ufak tefek güvenlik önlemleri bu kadar ciddiye alınırken geleceğimizi tehdit eden bir yasanın Meclis’- ten geçmek üzere olduğunu, bu duruma dikkat çekmek istediklerini söylediler. Eylem şahaneydi, basında da epey yer buldu. Hiçbir şeyi kaçırmamak için kaçırılacağı söylenen vapura binen ve her şeyi kaçıran basın mensuplarının hali hazindi.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.