Yapılan saha çalışmalarının hepsinde aynı sonuç var: Fikri olmayanları bir kenara koyduğumuz anda toplumun üçte ikisi aynı anda hem yolsuzlukların var olduğuna hem de AKP’ye bir yargı darbesi yapıldığına inanıyor.
Ancak kritik bir nokta var, bu üçte ikilerin sosyolojik içeriği aynı değil. Eğer İslami/laik kimlik oranının kabaca yüzde 65’e 35 olduğunu düşünürsek ve laik kesimin yüzde doksanının yolsuzlukların varlığına inandığını varsayarsak, toplamda ‘yolsuzluklar var’ diyen yüzde 65’in 32’sinin laik kesimden geldiğini kabul etmemiz gerek. Bu durumda geri kalan 33 puan da İslami kesimden gelmeli… Demek ki toplam yüzde 65 olan İslami kesimin yarısı yolsuzlukların varlığına inanmakta… Bu hiç de küçük bir oran değil ve iktidarın ‘yolsuzluk yoktur’ türünden bir tezde yargıdan kaçarak ısrar etmesi halinde oy tabanının yüzde 32’ye doğru çekilebileceğini akla getiriyor. Daha fazla ilerlemeden hemen bir noktanın altını çizelim. Son bir ay içindeki anketlere baktığımızda AKP oyunun yüzde 43-48 arasında oynadığı görülmekte. Ortalama olarak kabaca yüzde 45 dersek, bunun anlamı büyük ihtimalle çoğunluğu İslami kesimden olan yüzde 13 kadar bir seçmenin, iktidarın yolsuzluğa bulaşmış olduğuna inanmasına rağmen AKP’ye oy vereceğidir…
Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne. Hükümetin bir yargı darbesine maruz kaldığını ve bu darbenin Hizmet Hareketi ile bağlantılı olduğunu düşünenlerin oranı da kabaca yüzde 65. Bu noktada Hizmet Hareketi’nin kendisi ikincil önemde, çünkü seçime girecek olan aktör bu olaya maruz kalan AKP ve seçmen de tercihini AKP’yi ve onun durumunu dikkate alarak yapıyor. Saha çalışmalarında CHP’ye oy verecek olanların tutumuna bakarak bir ilerleme sağlayabiliriz, çünkü bu partiye oy verecek kişilerin yüksek oranla laik kesimden olmaları beklenir. Böyle bakıldığında laik kesimin kabaca beşte dördünün bir yargı darbesinin olmadığını düşündüğü anlaşılıyor. Diğer bir deyişle kabaca yüzde 28’e göre böyle bir müdahale yokken, yüzde 7 söz konusu türden bir müdahalenin olduğunu söylüyor. Demek ki yargı darbesi vardır diyen yüzde 65’in 7 puanı laik kesimden, yani geri kalan 58 puan da İslami kesimden gelmekte. Tüm İslami kesimin de yüzde 65 gibi bir oran olduğunu akılda tutarsak, ortaya şu çarpıcı sonuç çıkıyor: İslami kesimin 65’te 58’i, yani yüzde 90’ı AKP’ye karşı bir darbe girişimi olduğunu kabul etmekte. Bu noktada yukarda yaptığımız gibi yine ‘tersten’ bakalım… AKP oyunun ortalama yüzde 45 olduğunu düşünürsek, demek ki İslami kesimde AKP’ye karşı darbe yapıldığını düşünmesine rağmen ona oy vermeyen de 13 puanlık bir kesim bulunuyor.
Toparlarsak yolsuzlukların varlığına laik kesimin yüzde yüzüne karşılık İslami kesimin yüzde ellisi inanırken, darbe meselesinde laik kesimin yüzde yirmisine karşılık İslami kesimin yüzde doksanı böyle bir girişimin gerçek olduğunu düşünmekte. İslami kesimin içine baktığımızda ise yolsuzluk olduğunu düşünmelerine rağmen AKP’ye oy vereceklerle, darbe olduğunu düşünmelerine rağmen AKP’ye oy vermeyeceklerin aynı oranda (yüzde 13) olduğu çıkarsanabiliyor. Bu tablo AKP’nin niçin oy kaybetmediğini ve muhtemelen kaybetmeyeceğini ortaya koyuyor. Seçime yaklaşılırken yolsuzlukları ima eden her yeni bilginin, açıklanan tapelerin, deşifre edilmiş konuşmaların AKP’yi yıpratmayabileceğini, aksine iktidar partisinin lehine olabileceğini idrak etmekte yarar var. Bunun nedeni bu tür hamlelerin İslami kesimde “AKP’ye darbe” bağlamında değerlendirilme ve darbe girişiminin sahihliğine dair kanaati güçlendirme ihtimalinin çok yüksek olmasıdır. Buna karşılık iktidar yanlılarının ortaya attığı benzer iddiaların da iktidarın oyunu artırmayabileceğini, aksine düşürebileceğini tasavvur edebiliriz.
Şu sırada her iki taraf da aynı taktiklerle savaşıyor ve basit mantık karşınızdaki rakip size belirli silahlarla saldırırken sizin de aynı silahlarla cevap vermenizi ima ediyor. Bu denge halinin karşılığı ise AKP’nin değişmeyen bir oranla yerli yerinde durması. Toplumsal psikoloji bu tür ‘ahlak-sız’ çatışmalarda mağdur olarak algılanan tarafın lehine bir sempati kayması olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle hangi taraf sakinleşir ve savunmada olduğuna toplumu ikna edebilirse o taraf seçime giderken göreceli bir avantaj kazanacak.
Denklem aslında basit: Mesele İslami kesimin algısına hitap etmekten geçiyor. Ve eğer “darbe yoktur ama yolsuzluk vardır” söylemi sürerse bunun tek sonucu AKP oyunun konsolidasyonu olur. Demokrasi bir söylem ‘açılımına’, gerçek siyasi konuların konuşulmasına muhtaç… Bu ise ancak ‘her ikisi de var’ denebilirse mümkün.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.