Diyebilirsiniz ki:
“Boş laf bunlar...
Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’nin askerî harekâtından dolayı endişe duyduğunu açıklaması klasik bir diplomatik manevradır.
TSK’nın Suriye’de Rusya’nın izniyle hava operasyonu yapabildiği ortada.
Madem endişe duyacaktın, neden izin verdin?”
İtirazınızı haksız ve dayanaksız bulmadığımı baştan belirteyim.
Ama her şey o kadar basit değil.
Bu cümleyi de hiç sevmem: “Her şey o kadar basit değil.”
Genellikle dolambaçlı sözlere başvuranların sığındığı bir cümledir.
O halde konuya açıklık kazandırmaya, Rusya’nın TSK operasyonuna nasıl olup da yeşil ışık yaktığını anlamaya çalışalım.
* * *
Türkiye dün fiilen bir savaşa başladı.
Ve bu adımı atarken yanında kendisini destekleyen tek bir önemli uluslararası güç, tek bir dünya ve bölge devleti yoktu.
Rusya da dâhil.
* * *
Rusya’nın derdi başka.
* İki yılı aşkındır var gücüyle asıldığı Suriye savaşında konumunun sarsılmasını istemiyor.
* Bölgede işbirliği yaptığı Türkiye ve İran’la arasının bozulmasını, Astana Süreci’nin bitmesini istemiyor.
* Ay sonunda Soçi’de toplayacağı Suriye Ulusal Kongresihamlesinin suya düşmesini istemiyor.
* ABD karşısında zor durumda kalmayı, son dönemde Suriye sayesinde kanıtladığı “dünya devleti” statüsünün zedelenmesini istemiyor.
Ve çok önemli bir şey daha:
* 18 Mart 2018’de yapılacak – ve güçlü bir rakip bulunmaması nedeniyle galibi bugünden belli olan – Rusya devlet başkanlığı seçimlerinin üzerine gölge düşsün, seçim öncesi bir prestij kaybı yaşansın istemiyor.
Bunun için Moskova ile Ankara arasındaki işbirliğini sürdürmeye çalışıyor.
* * *
Kaldı ki, Rusya “uçak hadisesi” sonrasındaki barışma süreci içinde, özellikle de 15 Temmuz sonrasında Türkiye’yi uluslararası planda kendi çıkarları doğrultusunda kolayca kullanabildiğini gördüğü için, iki devlet arasındaki ilişkilerin soğumamasına gayret ediyor.
Dahası, kendisi açısından önemli bir dizi devletle ilişkisini, neredeyse tümüyle söz konusu ülkelerdeki güçlü iktidarlarlarla yürütme; farklı siyasi, ekonomik, etnik vs. unsurları fazla önemsememe alışkanlığına sahip olan Kremlin açısından, Türkiye’de Erdoğan’ın yönetimde olması tercih edilir ve gerektiğinde desteklenebilir bir seçenektir.
Dolayısıyla özellikle referandum süreciyle birlikte iç politikada zorlanan Erdoğan’ın “Zeytin Dalı Harekâtı” ile güçlenerek başkanlık rejimine geçişi kolaylaştırması, Rusya’ya en azından ters gelmez.
Moskova, her ne kadar uçağının düşürülmesi, Büyükelçisi’nin öldürülmesi gibi vahim olayları “asla unutmama” gibi geleneksel Rus özelliklerini korusa ve zaman zaman bir dizi araçla (kimi siyasiler, gazeteciler ve araştırmacılar aracılığıyla) “Ankara’ya sonuna kadar güvenilmeyeceğinin” dile getirilmesini sağlasa da, pragmatik yaklaşım şu anda ağır basıyor.
Bu da Erdoğan yönetimiyle iyi ilişkilerin mümkün olduğu kadar geniş bir alanda ve mümkün olduğu kadar uzun süre devam ettirilmesi gerektiği anlamına geliyor.
Her şey bir yana, Kremlin açısından Batı ittifakını, NATO’yu kendi içinden bölmek gibi son derece cazip bir amaç bakımından, günümüzün Erdoğan’ı kadar “uygun bir partner” bulmak neredeyse imkânsız gibidir.
* * *
Elbette bütün bunlar Türkiye ile Rusya arasındaki tablonun pespembe olduğu anlamına gelmiyor.
Moskova, Ankara’nın her alanda olduğu gibi Ortadoğu’da da kendi amaçları ve hırsları olduğunu iyi biliyor.
Rusya açısından Suriye içindeki temel yerel güç olan Esad’ın, Erdoğan için hâlâ “terörist” ve “savaş suçlusu” olması, Moskova yönetiminin ana endişelerinden biridir.
Ayrıca Ankara’nın bazı silahlı İslamcı örgütlerle ilişkileri – her ne kadar Astana Süreci’ne göre Türkiye’nin Suriye’deki işlevsel görevlerinin zeminini oluştursa da – Moskova’yı sürekli huzursuz ediyor.
Evet, Türkiye IŞİD’e karşı tavır değiştirdi, ama ya çoğu El Kaide kökenli örgütler?
Ya Rusya açısından son derece güvenilmez bir kuruluş olan Özgür Suriye Ordusu?
Son dönemde Suriye’deki üsleri saldırılara uğrayan Rusya’nın İdlib’te tüm bu güçlere karşı acımasız saldırılar gerçekleştirdiğini sağır sultan bile duydu.
Dün Türkiye’nin Afrin’e karşı harekâta başladığı sıralarda Suriye (ve Rusya) güçlerinin İdlib’e yönelik ataklarını yoğunlaştırması acaba tesadüf müydü?
Moskova, Suriye Kürtleri konusunda da Ankara ile bir türlü anlaşamıyor.
Vaktiyle hazırlanan “Rus taslağı Suriye Anayasası” Kürtlere özerk statü tanınmasını öngörüyordu.
Her zaman Suriye barış sürecine Kürtlerin de katılması gerektiğini vurgulayan Rusya yönetimi, Soçi’deki Suriye Ulusal Kongresi’nde de şu ya da bu şekilde Kürtlerin yer almasını istiyor.
Çünkü Kremlin, bölgede önemli bir siyasi ve askerî güç olan Kürtler olmadan Suriye’de barışı kurmayı mümkün görmüyor.
Zaten resmî olarak Moskova, PKK ve PYD’yi terörist örgüt olarak kabul etmiyor.
Belki Suriye Kürtlerinin ABD ile son zamanlarda “aşırı derecede yakınlaştığı” izleniminde olan Rusya, Kürtleri bundan dolayı “bir süre cezalandırmayı” uygun görebilir.
Ama Kürtlerden radikal biçimde ve uzun süre vazgeçmesi söz konusu değildir.
* * *
O halde ne oluyor?
Türkiye’nin yoğun ısrarları karşısında Rusya Afrin operasyonuna razı oldu.
Ama Rusya öyle ısrarlarla, ricalarla tutum değiştirmez.
Karşılığında çok ciddi tavizler alması şarttır.
Ve Türkiye’ye Suriye’de hava harekâtına girişme izni karşılığında Moskova’nın Ankara’dan ciddi taviz veya tavizler kopardığına hiç kuşku yoktur.
Hangi konuda veya konularda?
Kapalı kapılar arkasında neler konuşulduğunu bilmediğim için bu konuda kesin bir şey diyemem.
Ama taviz konusu veya konuları, muhtemelen bu yazının içinde geçen cümlelerden biri ya da birkaçı ile ilgili olacaktır.
* * *
Rusya “Zeytin Dalı Harekâtı”nın başlamasına yeşil ışık yaktı.
Ancak Türkiye’yi sahada her zaman istediği gibi kontrol edebileceğinden emin değil.
Bundan dolayı operasyondan endişe duyduğunu dile getirdi.
Hatta harekâtın bitirilmesi için – Rusya Federasyon Konseyi Savunma ve Güvenlik Komitesi Başkan Yardımcısı Frants Klintseviç’in ağzından – meseleyi BM’ye götürebileceğinisöyledi.
Türkiye ile Suriye silahlı kuvvetler arasında çatışma çıkması ihtimaline dikkat çekti.
Böyle bir çatışma olabilir mi?
Elbette.
Bilinçli olarak veya kazara.
Aynı şekilde Türkiye ile İran karşı karşıya gelebilir mi?
Ya Türkiye ile ABD?
Ve nihayet:
Türkiye ile Rusya kapışabilir mi?
Bilinçli olarak olmasa da kazara?
Veya başka güçlerin (mesela ABD’nin, İran’ın ya da Esad’ın) “yardımıyla”?
Her şey olabilir.
Savaş alanı bu!..
Türkiye çok riskli bir adım attı.
Öngörülmez sonuçlarla karşılaşabilir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.