Dört yıl önce Roboski’de 34 genci öldüren devlet önce yanlışlıkla öldürdüm dedi. Bu mümkün idi ve acı bir kaza olarak tarihe geçebilirdi. Fakat devlet özür dilemedi. Özür dilememekle bu toplu cinayeti işlediğini zımnen kabul etti. Devlet nedamet getirip ailelerinden özür dilemedikçe bu gençlerin katili olarak kalacaktır.
Roboski’de katledilen bu 34 köylü gencin hayatının hiç bir değerinin olmaması ile Kürd olmaları arasında maalesef bir bağ var. Kürd’ün hayatı, devlet adına ve uğruna feda edilmemişse önemsizdir. Devletin yoluna ve karşısına çıkan Kürd’ün hayatı, devletin yanına ve arkasına konumlanan Kürd’ün hayatına dair oluşturulan sahte eşitlikten hemencecik soyunur. Ölümü basit bir telef olmadır.
Burada katır ile insan eşitlenir. Bir Kürd’ün hayatı PKK ile ilişkilendirilmiş ise eksiye düşmüş demektir. Yazık oldu bile denmeyip, katırlara yazık oldu, insanlara az bile denmesinin norm haline gelmesi bu yüzdendi. Bunlar Roboski’nin hatırlattığı gerçeklerdir. Hala teba olan Kürdlere dair devletin sahip olduğu kibir, Miray bebeğin ve 80 yasındaki dedesinin ölümünde de görülebilir.
ÖZYÖNETİM NEDİR?
Özyönetim demokrasiden başka bir şey değildir. Hatta Öcalan’ın büyük bir keşif yaptığını sananlar yanılıyor. Özyönetim, demokrasinin tabandan tesis edilmesi demektir. İçinde özyönetim olmayan bir demokrasi demokrasi değildir. Hakiki bir demokraside her bölge, her şehir, her mahalle ve en önemlisi her bir birey özyönetime sahiptir.
Mevcut çatışma ortamından bağımsız olarak, HDP’lilerin özyönetim için teklif ettiği taleplerin hepsi de iyi bir demokrasi için olması gereken sıradan taleplerdir. Homojen bir toplumda demokrasiye zararı hissedilmeyebilen merkeziyetçiliğin, çoğunlukçu heterojen bir toplumda demokrasiye zarar veremeyecek şekilde kırılması ve terbiye edilmesi için gerekli ilacın adıdır özyönetim.
ÖZYÖNETİM AMA NASIL?
Peki, özyönetim ile ilgili ne tür sorunlar var? İki tür sorun var. Birincisi, öz’ün içeriği; ikincisi ise öz’ler arası ilişkilerin mahiyetidir. Evvela, öz’ün kim olduğunun demokratik olması şarttır. PKK’nin öz’ü demokratik olarak algılamaktan uzak olduğu açıktır. Maalesef Rojava’daki kimi pratikler ve hendek stratejisinde bu hassasiyet görülmüyor. İkinci olarak öz’ler arası ilişkiler nasıl olacak?
Bunun da demokratik olarak şekillenmesi gerekir. Eğer Türklerle Kürdler ya da A şehri ile D şehri bir arada yaşayacaksa bunun iki tarafın rızasıyla olması gerekir. Karşı tarafın rızası alınmadan bir arada yaşama mümkün olmaz. Türkiyelileşme politikası ile silahlı hendek politikasının bir arada olması mümkün değildir.
Silahla baskı rejimi yıkılabilir ama demokrasi inşası olmaz. İkinci alternatif ise ayrılmaktır. Buna hem Türklerin hem de Kürdlerin hakkı vardır. Ayrılma demokratik yollarla veya silahlı mücadele ile olabilir. Eğer taraflar medenice ayrılmayıp silaha sarılırsa bunun da uluslararası savaş kurallarına uygun olması gerekir. Başkasını zorla/silahla idaresi altında tutmak terörizm olduğu gibi rızası olmayan sivilleri çatışmanın hedefi yapmak da terörizmdir.
Kürdlerin Türkiye devletine karşı demokrasiyi tesis için mücadele etmesi şarttır. Hak ve egemenliklerini kazanmaları için başka alternatifleri yoktur. Ancak bu mücadelenin kitlesel bir sivil mücadele olması gerekir. Adalet ve demokrasi gibi meşru hedeflere meşru araçlarla varmak lazım. Savaşın bile meşrusu vardır. Aksi halde zulüm zinciri uzayıp gider. 2016'nın samimi bir barış ve hakiki bir adalet için ümidin belirdiği bir yıl olması temennisiyle… (Yeni Yüzyıl)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.