Katliamın üzerinden 1 yıl geçti. Ancak hala ne bir sonuç, ne de kayda değer bir izah yok ortada. Oysa Roboski katliamının nasıl gerçekleştiği ve faillerinin açığa çıkarılarak cezalandırılması çok önemliydi.
AKP, cumhuriyet tarihinin ötekileştirdiği bir kesimin sesi olarak iktidara geldi. Bir farklılıktı ve bu farklılık, Türkiye’de öteki konumundaki hemen her kesime cesaret verirken, geniş bir yelpazede destek bulmasını da sağladı. Ergenekon sürecinin gelişmesi ve ordunun çizgiye çekilmesiyle birlikte, kemalizm tabu olmaktan çıkınca, AKP iktidarın sağlamlaştığı düşüncesiyle hareket etmeye başladı. Ve olağan bir biçimde kendi içinde rengini belirginleştirmeye başladı. Bu döneme kadar önüne koyduğu demokrasi anlayışı, uluslararası standartlarda ve çerçevesi AKP’yi de aşan ölçülerde idi. Bu nedenle, asla birarada durmazlar denilebilecek kişi ve çevrelerin de desteğini alarak kemalizmin etkisini kırdı. Ancak, ardından gelişen süreçte kendi içinde milliyetçi damar, şah damarı haline geldi. AKP içinde de beliren farklılaşmalar, otoriteyi daha belirgin hale gelmeye mecbur kılarken, pratik uygulamada MHP ile kolkola bir yapı ortaya çıktı.
Türkiye’deki ‘azınlıklar’ konusunda ise, tebaalaştırma politikasına geçiş yapıldı. Yani Kürdistan sorunu zaten yok sayılırken, uluslararası demokrasi çerçevesinde çözüleceği söylenen Kürt Sorunu, Osmanlı dönemindeki kabulleniş sınırları içinde ele alınmaya başlandı. Halka da bu şekilde hitap edildi. Roboski Katliamı bu geçiş döneminde gerçekleşti. AKP’nin tebaalaştırma politikasına da darbe vurdu. Nedenlerine ilişkin çok çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Ve hala durum bunun ötesine geçmiş değil.
Bizim sorunumuz da nedeni olamaz. Hangi gerekçeyle olusa olsun, orada 34 sivil insan öldü. Ve hepsi de Kürt’tü. Bu katliamın soruşturulması ve faillerin açığa çıkarılması devlet için bir yılı alacak kadar zor değildi. Bu mümkün değil. Ancak gizlendi, üstü örtüldü. Hükümet içinden birilerine malolsa dahi durumun açıklıkla izah edilmesi, gerekenin yapılması Kürt Halkına karşı bir borçtu. Es geçildi, ciddiye alınmadı. Bu durum yaşanırken, Dersim İsyanını ve katliamını dillendirip, soruşturmak artık hiçbir güven ifade etmez ki, yarattığı kırılma net olarak ortadadır. Bu tavır da, eğer değiştirilmez ise geleceğe ödenecek bir vebal bırakmıştır. AKP, Muğlalı kışlasının adını değiştirdi, Dersim’i soruşturuyor. Elbet Roboski de sorulacaktır...
Ayrı bir yazı konusu olmasına rağmen Roboski’nin bir kez daha hissettirdiği bir konuyu da burada ele alacağım; Çok geniş bir nüfusa sahip olmamıza rağmen nüfuz sorunumuz var. Dünyanın her yerindeyiz ve her yerde ekonomik, politik sahanın içindeyiz. Ancak bu varlığımız ulusal varlık haline dönüşmüyor. Ne yazık ki, yaşadığımız parçalılık olağanüstü içselleşmiş, kanıksanmış durumda. Kendimizi ifade edişimiz sadece örgütler ve bu örgütlerin ideolojik- politik çerçeveleri dahilindedir. Oysa örrneğin lobiler üzeri yapılan ulusal çalışmaların ne kadar geçerli olduğunu, devletler üzerinde baskı oluşturduğunu biliyoruz.
Roboski gibi bir katliamın hesabını elbette herkes sormalı. - Ki ne kadar sorulduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Başı sonu belirsiz eylemlere canlar yatırılabiliyorken, insanımızın bu kadar ucuz bir şekilde katledildiği olaylara sorduğumuz hesap da ne yazık ki çok cılızdır.- Bir de ulusal bir kurumlaşmanın baskısı olsaydı, inanıyorum ki durum çok farklı olabilirdi. Roboski’nin, İran’da infaz kararı alınan Kürtlerin, Irak- Kürdistan geriliminin, Suriye’de Kürtlerin geleceğinin arkasında duran bir Kürt ulusal gücü açığa çıkamaz mı?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.