Yazının başlığını Kolombiya’lı eski bir (sol) belediye başkanının sözlerinden türettim. Domingo Perez şöyle diyordu: “Siz hiç vatandaşlarına barış konusunda anlaşıp anlaşmadıklarını soran bir ülke gördünüz mü?”
Ülkedeki referandum sonuçlarına ilişkin çok sayıdaki yorumlardan birisini daha ekleyeyim: “Bu insanlar hepten sorumsuz, demokrasinin bir zaferine daha bravo doğrusu!”
Evet, bildiğiniz gibi, Kolombiya’da FARC ve hükümet arasında Birleşmiş Milletler’den eski İspanya Kralı’na pek çok kuruluşun ve insanın teşvik ve desteğiyle imzalanan ateşkes mutabakatı çok az bir oy farkıyla da olsa referanduma takıldı.
Referandumda sandık başına gitmeyen seçmen oranının yüzde 40’lara ulaştığını da hatırlayalım. Aslında Kolombiya’da söz konusu barış anlaşmasının referanduma sunulması mecburiyeti yoktu.
Ancak anlaşmada imzası bulunan Cumhurbaşkanı Santos, işi daha sağlama bağlamak amacıyla (belki kamuoyu yoklamalarının %55-65 “Evet” beklentisinin de etkisiyle) referandum yolunu seçmişti.
Dolayısıyla -Santos ve de FARC lideri Timocchenko hâlâ altında imzaları olan sürecin peşini bırakmayacağını açıklıyor olsalar da- 50 yıldır süren kanlı bir sürecin bir ateşkes ile son bulup FARC’ın siyasi bir parti haline dönüşüp mücadelesini bu alanda sürdürmesinin yolunu açan bir barış umudu referanduma takılmış bulunuyor.
FARC bildiğiniz gibi 1964’de bir köylü ayaklanmasıyla doğan, bir zamanlar yirmi bin, bugün ise yedi bin civarında gerillası olan silahlı bir devrimci sol örgüt.
Örgütün ordu ve paramiliter birliklerle arasında geçen çatışmalarda yaklaşık 250 bin kişi ölürken milyonlarca insan da evlerinden yurtlarından olmuş.
Dolayısıyla referandumun “Hayır”la sonuçlanmasının arkasında sivil halkın bu kayıplarının unutmamasının tabii ki büyük payı var.
Ancak, ailesinden birkaç kişinin FARC’ın şiddetine maruz kalmış Kolombiyalı yazar Hektor Abad’ın söylediği gibi bu referanduma “Evet” dememek ‘barış’ kavramının bize abartıdan uzak olarak şu olumlu çerçevesini unutturmamalıdır: “Barış eksiksiz bir adaletin hüküm sürmesi için yapılmaz. Barış, geçmişin acılarını unutmak, bugünün acılarını azaltmak ve geleceğin acılarının önüne geçmek için yapılır.”
Dolayısıyla, Kolombiya’da sandığa çağrılan seçmenin seçimi ne FARC’ın elinden çıkan mermilerin yol açtığı acıları ne de devletin silahlı güçlerinin sebep olduğu acıları ölçmeye/hesaplamaya yönelmeliydi.
Sandıktan çıkacak “Evet”, Hektor Abad’ın altını çizdiği gibi, geçmişin acılarını unutmak, bugünün acılarını azaltmak ve geleceğin acılarının önüne geçmek gibi ‘mütevazi’ ama gerçekçi bir yol haritasının oluşmasını sağlayacaktı.
Yazının başlığını hatırlatarak söyleyecek olursak bu ‘referandum’ yönteminin de doğru bir yöntem olmadığını hatırlatmamız gerekiyor.
Gerçekten de ‘barış için referandum’ yapılır mı, yapılabilir mi? Üstelik bu ‘fikir alma’ seçmenlerinin yüzde 40’a yakınının sandık başına gitmediği bir ‘referandum’ ise.
Burada doğru seçimin ‘barış’ gibi hepten olumlu bir hedefin asla referandum konusu yapılamayacağını söylemek olduğunu savunabiliriz.
Seçmen toplamının yüzde altmışının yarısı olan yüzde otuzluk bir skorla ulaşılan “Barışa hayır” kararının yasal olsa bile meşru olabileceğini kim iddia edebilir?
Burada pek çok ülkede karşımıza çıkan seçime katılma oranlarındaki düşüş hatırlatılarak “Dünyada toplam seçmen sayısının yüzde 50’sinin bile katılmadığı seçimler yapılıyor, bu seçimler meşru değil mi?” türünden bir itiraz yapılabilir.
Ancak bu muhtemel itiraz yapılırken işin şu boyutu unutulmamalıdır: Başkanlık ya da parlamento seçimlerinde birçok ülkede gözlenen bu ‘sandıktan kaçış’ göreve talip siyasetçiler ve partiler düzeyi ile sınırlıdır.
Bu şartlarda ortaya çıkan sonucu (tamamen yanlış olarak) “Milli iradenin tecellisi” olarak yorumlayanlar çıkacaktır. Ama unutmayalım ki bu ‘tecelli’ münavebe kuralına (yani; bugün bana yarın sana) bağlanmıştır.
Peki, buraya kadar sabırla göz attığınız bu satırları niçin karaladım?
Belki de yersiz bir korkudan hareketle…
Kolombiya’da ‘barış’ oylandı ve reddedildi, ama biliyorsunuz, bizim de bir ‘barış süreci’miz var.
İster misiniz, Kolombiya örneği akla yatkın gelsin, esin kaynağı olsun ve bu ‘referandum’ yöntemi gelecekte bizim için de uygun görülsün?
‘Milli irade’ burada da araya girebilir mi dersiniz?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.