İmralı sürecinde bugün itibariyle bir tıkanma yaşanıyor ancak, bunun uzun süreceğini, hatta bazılarının iddia ettiği gibi müzakereleri bloke edeceğini sanmıyorum.
PKK, gerillanın geri çekilebilmesi için yasal zeminin hazırlanmasını istiyor. Bu olmadan; yasal güvence sağlanmadan adım atmayacağını belirtiyor.
Hükümet ise Meclis kararına kapıyı kapatmış görünüyor.
Başbakan Erdoğan muhatabın Meclis değil, hükümet olduğunu söylüyor.
Konuya ilişkin tartışmalar devam ediyor. BDP heyetinin İmralı'ya gidişin bu nedenler ertelendiği de söyleniyor.
Kanımca Meclis şöyle ya da böyle devreye girecektir. Geri çekilme konusunda özel bir karar almasa bile sorunun geneli için çözüm iradesi gösterecektir. Bunun aksi mümkün değildir.
Süreç sonuç olarak Meclis'in inisiyatifindedir. Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümüne dönük yasal ve anayasal düzenlemeler nihayetinde oradan geçecektir.
Geri çekilme sürecine ilişkin tıkanma derinleşirse, AKP ve PKK ortak bir zeminde birleşemese ya Meclis'ten ya da İmralı'dan yeni bir çıkış, yeni bir öneri gelecektir.
Bu tıkanmanın gidebileceği son nokta da Meclis'in yapacağı, ya da bu aşamada taahhüd edeceği bir 'genel af' düzenlemesidir.
Böyle bir durumda geri çekilme değil, ülkeye 'geri dönme' gerçekleşecektir. Kalıcı çözüm için zaten bu da bir zarurettir. Demek istediğim girilen yoldan geriş dönüş mümkün görünmemektedir.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık'ın da belirttiği gibi sürecin, "başarıya gitme şansı çok yüksektir."
Sorunlara, rikslere, tıkanmalara ve dalgalanmalara rağmen süreç ilerleyecektir. Çünkü bunun alternatifi yine Bayık'ın dediği gibi, "büyük tehlikedir!"
Bunun da göze alınması kolay değildir. Sonuçta taraflar şöyle ya da orta bir yol bulacak, süreci ilerletmek durumunda kalacaklardır.
Gidişat buna işaret ediyor. Bunu bir yere kaydetmek ve buradan hareketle İmralı sürecinin de bir parçası olduğu resmin tamamına bakmak gerekiyor.
Resmin tamamıysa Kürt halkının 'kölelikten özgürlüğe geçiş' süreci yaşadığını gösteriyor.
Kürt halkı 200 yıllık direniş geleneğinin birikimi sayesinde köleliğin zincirlerini bir bir kırıyor ve tarih sahnesine çıkıyor. Kürdistan'ı bölen, Kürt halkını parçalayan sınırlar her geçen gün biraz aşınıyor, biraz daha anlamsızlaşıyor.
Güney ve Batı Kürdistan'da oluşan özyönetimler karşı karşıya kaldıkları zorluklara rağmen kurumlaşıyor. Kuzey Kürdistan'da halk kendi sistemini kurmanın ve bu sayede kendi kaderine sahip çıkmanın mücadelesi sayesinde ileri mevziler kazanmış bulunuyor.
Siyasi mücadelenin temel alınacağı yeni dönemde kazanımlarına nitelik kazandırması, kurumlarını hayatın her alanına yayması ve işlevsel kılması bekleniyor.
Doğu'da görünürde bir sessizlik yaşanıyor ancak, orası da içten içe kaynıyor. Yakın erimde orada bir serhildan kaçınılmaz görünüyor. Doğu Kürdistan özgürlük kervanına katılmak için deyim yerindeyse gün sayıyor.
Doğu, Batı ve Kuzey parçalarına PKK öncülük ediyor.
PKK aynı zamanda eşitsizliklerin ve yolsuzlukların kol gezdiği, kadın, basın ve sivil toplum özgürlüğünün engellendiği Güney'de iktidar alternatifi olarak yükseliyor.
Kürt halkı adına geleceği temsil hakkını bütün parçalardaki örgütlülüğü ve mücadelesi sayesinde PKK elinde tutuyor. Mahabat, Qamişlo ve elbette Hewlêr artık Amed'e bakıyor. Onun yarattığı özgürlükçü değerler etrafında ortak gelecek inşa etmeye hazırlanıyor
Dolayısıyla Türkiye'de silahlı mücadele sona eriyor diye, PKK'nin tasfiye olacağı ya da sisteme entegre olup ortadan kalkacağı düşüncesi nesnel sürecin gerçekliğiyle uyuşmuyor.
Aksine PKK'nin misyonu güçlenerek devam ediyor. PKK'nin milli özellikleri bazı aklı evellerin iddia ettikleri gibi yeni dönemde aşınmak bir yana daha güçlenecektir.
İster istemez güçlenecektir zira, Kürt halkı üretim ilişkileri temelinde gelişen, nesnel ve öznel süreçlerin kaçınılmaz kıldığı bir uluslaşmayı değil, özgürlük mücadelesinin tetiklediği daha çok' ruhi şekillenme' temelinde bir uluslaşmayı yaşıyor.
Tarih, toprak, dil, kültür, ekonomi birliğine dayalı uluslaşma esas olarak mücadele temelinde gelişiyor.
Ve bu henüz tamamlanmış, Kürt halkı onu dünya uluslar ailesi içinde eşit kılacak gerekli ulusal-demokratik birikimi yaratmış değil.
Bu yüzden de halk mücadeleye ve tek pro-Kürt hareketi olan PKK'nin öncülüğüne daha çok ihtiyaç duyuyor.
Sömürgeci işgal, talan, yağma ve sürgünle iç birikimi dağıtılmış, ulusal duyguları bastırılmış halk, bölünmüşlüğe ve köleliliğe ancak bu sayede son verileceğini görüyor.
PKK'nin etrafında bu nedenle kenetleniyor. Kürt halkı engin sağduyusu ve tarihsel tecrübesi sayesinde askeri, siyasi, ekonomik, kültürel gücü kadar özgür olacağını biliyor ve PKK'ye bunu sağlaması misyonunu biçiyor.
Özcesi; Türkiye'de sorunun silahlı zeminden siyasal zemine taşınması imkanı doğdu diye hiç bir şey bitmiyor, aksine çok şey yeni başlıyor!
*
Saygın Kürt aydınlarından, T-KDP'si mensuplarından, 49'lar davası sanıklarından, Dr.Şiwan'ın yakın arkadaşı, ağabeyimiz Faik Savaş geçirdiği beyin kanaması sonucu 4 aydır Almanya'da tedavi görüyor.
Faik Ağabeyime geçmiş olsun dileklerimi gönderiyor, acil şifalar diliyorum. Umarım ve dilerim tez zamanda eski sağlığına kavuşur!
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.