İki hafta önce ‘Kürt devletinin diyeti ya da barışın ücreti’ başlıklı bir yazı yazmış, Türk devleti ile Güney Kürdistan arasında yaşanan ‘barış havasına’ dikkat çekmiştim.
Güney liderliğinin Türk devletiyle petrol başta olmak üzere birçok alanda ‘stratejik işbirliğine’ gittiğini belirtmiş, bunun olası sonuçlarını irdelemiştim.
Ayrıca Güney Kürdistan petrolünü alacak olan Türk devletinin PKK’ye ‘barış diyeti’ ödemek zorunda kalacağını, aksi durumda sürecin çökeceğini iddia etmiştim.
Bazı okurlar, ‘bu da nereden çıktı?‘ diye sormuş, bazıları yazımı zamansız, bazıları ise gerçek dışı bulmuştu.
Ne var ki aradan geçen on gün içinde bu konuda önemli gelişmeler yaşandı.
Güney liderliği, Türkiye’ye günde 1 milyon varil petrol taşıyacak bir boru hattının inşa edileceğini açıkladı.
Güney’in petrol denizi olan Taktak bölgesinden Adana’ya uzanacak olan boru hattının beş ayda tamamlanacağı ve petrol sevkiyatının 2013 yazında başlanacağı bilgisi kamuoyuyla paylaşıldı.
Güney Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani ise Hewler ile Bağdat hükümetleri arasındaki gerilimin giderilememesi halinde Talabani’nin Irak Cumhurbaşkanlığı görevinden istifa edeceğini söyledi.
Kürt başbakanı ayrıca, Maliki hükümetinin Saddam döneminde olduğu gibi Kürdistan’a ekonomik ambargo uyguladığını da iddia etti.
Bağdat’ın Kürdistan’dan çıkarılan ham petrolden günde 140 bin varil Kürdistan’a vermesi gerektiğini ancak, şimdiye kadar günde sadece 33 bin varil verdiğini ve geçen haftadan bu yana da bu rakamı 15 bine indirdiğini belirtti.
Irak‘ın Kürdistan petrolünün adil bir biçimde paylaşılmasından yana olmadığını söyleyen Barzani, Türkiye’yle gelişen ekonomik ve siyasi ilişkilerin altını çizdikten sonra da, ilişkilerin ‘kötü’ye gittiği Irak’a karşılık olarak ilişkilerin ‘iyiye‘ gittiği Türkiye’yi alternatif gösterdi.
Güney Kürdistan’dan günde bir milyon varil petrol alacak olan Türkiye’nin günlük tüketim ihtiyacı 500 bin varil civarında. Geri kalan 500 bin varilse Avrupa’ya gönderilecek.
Sadece petrol değil, doğal gaz da aynı yoldan Türkiye’ye ve oradan da Avrupa’ya gidecek.
Hatırlayacaksınız; Güney Kürdistan 2010 yazında, Orta Asya’nın gaz ve petrolünü Avrupa’ya taşıyacak olan Nabucco Enerji Projesi’ne katılmıştı.
Bu amaçla 8 milyar Dolarlık yatırım da yapılmıştı. Nabucco 2014 yılında devreye giriyor. Güney Kürdistan’ın Türkiye’ye günde bir milyon varil petrol vereceğine dair anlaşma aslında Nabucco’nun Kürdistan ayağının açılması anlamına geliyor!
Nabucco boru hattından yılda 30 milyar metreküp doğal gaz, günde ise 2 milyon varil petrol sevk edilmesi planlanıyor.
Gaz ve petrolün yarısına yakınını Güney Kürdistan tek başına sağlıyor. Kürdistan’daki rezervlerin Avrupa’nın 25 yıllık ihtiyacanı karşılayacağı söyleniyor!
Rusya’nın enerji alanındaki tekelini kırmaya çalışan Amerika ve Avrupa Birliği Nabucco’ya büyük önem veriyor. Güney Kürdistan’dan gidecek petrole ve gaza bu amlanda çok ihtiyaç duyuluyor!
Nabucco’dan gidecek petrol ve gaz Amerika ve Avrupa siyasetinde önemli bir yer tutuyor. Bu durum Kürdistan’ın ve Kürtlerin gelececeğini de yakından ilgilendiriyor.
Türkiye gibi Avrupa’nın da Kürdistan’dan doğal gaz ve petrol alması, Kürdistan’ın Türkiye’yle olduğu gibi Avrupa’yla da ilişkilerinin yeniden düzenleneceği anlamına geliyor. İlişkilerin iyileşmesi ve gelişmesi mümkün görünüyor.
Öte yandan gaz ve petrol akışının sorunsuz sağlanabilmesi için herşeyden önce Türkiye’nin Kürtlerle olan savaşının sona ermesi, PKK’yle sorunun siyasi yoldan çözülmesini gerekli kılıyor!
Zira yalnız Güney Kürdistan petrolü değil, Azerbaycan ve Türkmenistan gaz ve petrolü de Kuzey Kürdistan’dan geçiyor.
Çok bileşenli ve 3 bin 300 kilometre de mesafeli Nabucco boru hattının kuzey ayağı Erzurum’dan, güney ayağı ise Şırnak’tan içeri giriyor ve kuzeyi boydan boya geçiyor.
Savaşın devam etmesi halinde boru hattı ister istemez tehlikeye girecektir. Yatırımlar, anlaşmalar ve bekentiler boşa gidecektir.
Dolayısıyla iş dönüp dolaşıp PKK’nin muhatap alınmasına ve Kürt sorununun kalıcı olarak çözülmesine geliyor.
Nabucco yaklaştıkça Avrupa ve Amerika da hareketleniyor. Şimdiye kadar PKK ve Öcalan konusunda Türkiye’nin tezlerine yakın duran Avrupa’dan değişim sinyalleri geliyor.
Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi 202 milletvekilinin Türkiye’ye Kürt sorununun çözümü için PKK ve lideri Öcalan‘la görüşme çağrısı yapması bunu gösteriyor.
Aynı şekilde AP Başkanı Schulz’un Ankara’ya ‘Kürt çıkışı‘ yapması ve sert eleştiriler yollaması da buradan kaynaklanıyor.
Geçen gün Yeni Özgür Politika’ya açıklamalarda bulunan AB-Türkiye Sivil Komisyonu’nun Genel Sekreteri Michael Gunter de PKK’yle müzakerelerin başlaması gerektiğini söylüyor.
Avrupa Birliği, Amerika ve Birleşmiş Milletlerin yeni müzakere sürecinde ‘arabulucu‘ rolü üstlenebileceklerini de belirtiyor.
Savaş şiddetleniyor ama, buna rağmen şartlar da Türkiye’yi PKK’yle yeniden masaya oturmaya zorluyor.
Petrolün yolu PKK’den geçiyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.