Kürdistan Başkanı Mesut Barzani, gönüllü Pêşmerge, Pêşmerge komutanı Sait Çürükkaya’ya general ünvanı verdi. Bu davranışı kadir-kıymet bilirlik olarak değerlendirmek gerekir.
Geçmişte, 1946’da da Kürdistan hükümeti adına Cumhurbaşkanı Kadı Muhammed 4 Pêşmergeye general ünvanı vermişti. Bunlardan biri de Mele Mustafa Barzani idi. Bunu da kadir-kıymet bilirlik olarak anlamak gerekir. Şüphesiz, Mele Mustafa Barzani stratejik ve taktik askeri yeteneklere sahip üstün bir komutandır. Bu anlamda generalden daha üstün yeteneklere sahip olsa da ona asıl değerini veren esas unsur Mele Mustafa Barzani olması, Pêşmerge olmasıdır.
Mele Mustafa Barzani 1903 doğumludur. Mele Mustafa Barzani kanımca, Osmanlı Askeri Akademilerinde yetişse idi veya Bağdat’taki askeri akademilerde yetişse idi Mele Mustafa Barzani olamazdı. Bu durum, Barzan Medresesi’ni, bu medresedeki eğitim sürecini anlamayı, değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır. 19. Yüzyılın sonlarından, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden söz ediyoruz.
Taha Yasin Ramazan (1938-2007) bir Kürd’dü. Hatta Taha Yasin Ramazan’ın ailesi Şırnak yöresinden Güney Kürdistan’a göç eden bir ailedir. Buna rağmen Taha Yasin Ramazan Kürd karşıtı bir askerdi. Kürd karşıtlığı Taha Yasin Ramazan’ı anlatmakta yetersiz kalır. Taha Yasin Ramazan Kürd düşmanı bir askerdi. Bir Kürddü ama şüphesiz Pêşmerge değildi. Taha Yasin Ramazan, Enfal’in mimarlarındandı. Enfal’deki, Halepçe’deki, Kürd soykırımının yöneticilerindendi. Saddam Hüseyin’in sağ kolu idi. Resmi olarak da Saddam Hüseyin’in baş yardımcısı idi.
En zehirli gaz üretimi yolunda 1983’te deneyler başlamıştı. Bu deneylerde Kürd köyleri laboratuar, cezaevlerindeki Kürd mahkumlar kobay olarak kullanılıyordu. Bu sürecin mimarlarından biri de Taha Yasin Ramazan’dı. Böylesine Kürt düşmanı olan bir Kürd nerede yetişebilir? Bunlar ancak Baas Partisi okullarında, Bağdat’taki askeri akademilerde yetişebilir. Süleymaniye Merkez Güvenlik Karargahı’nı da bir Baas okulu olarak kabul etmek gerekir. Şüphesiz bu okulda da eğitim vardır. Bu eğitimin amacı Kürdlerin zihnini, Kürd kimliklerini tahrip etmektir. Kürdleri kendi öz kimliklerine karşı konumlandırmaktır. Kürd kalmakta direnenler, kimliklerini korumaya çalışanlar ise imha edilir. Bu yolda devlet şiddeti yoğun bir şekilde tırmandırılmaktadır. Bir nevi eğitim işini üstlenen gardiyanlar bu amaç doğrultusunda yetiştirilir. Baas okullarının Kürdlük konusundaki esas amacı da budur.
Barzan Medresesi ise her şeyden önce bir Kürd okuludur. Kürdçe’nin yaşandığı, yaşatıldığı bir okuldur.
Taha Yasin Ramazan için şöyle bir olay anlatılır. Saddam Hüseyin, devlet, hükümet ve Baas Partisi yöneticileri ile birlikte Süleymaniye’yi ziyaret etmektedir. Yanında başyardımcısı Taha Yasin Ramazan da vardır. Saddam Hüseyin, Süleymaniye’de çarşı-pazarda bir Kürdle konuşmaktadır. Kürdün konuşması Saddam Hüseyin’in dikkatini çeker. Taha Yasin’in Kürt olduğunu bildiği için ondan bu Kürdün neler söylediğini tercüme etmesini ister. Taha Yasin Ramazan ise şöyle der: “Başkomutanım, ben bu dili hiç konuşmamaya yemin ettim” Böyle Kürd düşmanı bir Kürd nerede yetişebilir?
Kürd okulu, Barzan Medresesi denildiği zaman şu konu da gündeme gelmektedir. Kürd/Kürdistan tarihinde iki kişinin, iki Kürdün hayatının, mücadelesinin incelenmesi önemlidir. Birisi Mir Bedirhan’ın torunu Abdurrezak Bedirhan’dır (1864-1918), diğeri Şeyh Abdusselam Barzani’dir. Şeyh Abdusselam Barzani’nin 1914’te Musul’da idam edildiğini biliyoruz. O zaman Musul valisi Süleyman Nazif’tir. Abdusselam Barzani, idam edildiğinde küçük kardeşleri Şeyh Ahmet Barzani’nin 18 yaşında, Mele Mustafa Barzani’nin 11 yaşında olduğunu biliyoruz. Abdusselam Barzani’nin doğum tarihi 1880’lerin sonları olmalıdır. Bu da gösteriyor ki çok genç yaşta idam edilmiştir.
Abdurrezak Bedirhan’ı incelemek için Rus arşivlerinde çalışmak, Şeyh Abdusselam Barzani içinse İngiliz ve Osmanlı arşivlerinde çalışmak önemlidir. Şeyh Abdusselam Barzani, “Kürtçe Kürdistan’da resmi dil olmalıdır” diyor. “Kürdistan’da Kürt valiler, Kürt kaymakamlar görev yapsın” demekte, ayrıca memurların Kürt olması gerektiğini dile getirmektedir. Eğitimin Kürtçe dili ile yapılmasını seslendiriyor. Kürdistan’da toprak reformu yapmaya çalışıyor. Doğayı, hayvanları, ağaçları korumaya çalışan bir kişiliğe sahiptir. Bu düşüncelerini daha sonraları Şeyh Ahmet Barzani ve Mele Mustafa Barzani’ye de ilettiği bilinmektedir. Çoman’daki Çoman-Hergurt Doğal Parkı’nın hayata geçirilmesinde Şeyh Ahmet Barzani’nin bu düşünce ve duyguları etkili olmuştur.
1907’de Şeyh Abdusselam Barzani, bu isteklerini öbür aşiretler ile birlikte Osmanlı Sarayına ulaştırmıştır. Bu nedenle takibat altına alınmış, özellikle İttihatçılar tarafından da hiç istenmeyen biri olmuştur.
Barzanlar, Barzan aşireti, Barzan Konfederasyonu, Barzan Medresesi dendiği zaman Şeyh Abdusselam Barzani’nin, Şeyh Ahmet Barzani’nin ve Mele Mustafa Barzani’nin doğup büyüdüğü ev akla gelmektedir. Özgürlük mücadelesi sırasında bu evin bombardımanlarda yakılıp yıkıldığı, içindeki eşyalarla yok edildiği bilinmektedir. O evin yerine yapılan yeni evin de aynı akıbete uğradığı onun yerine yapılan bir sonraki evin de yakılıp yıkıldığı, bu şekilde 5- 6 kez aynı evin yok edildiği görülmektedir. Bu evin son hali yakılıp yıkılmış bir şekilde korunmaktadır.
Bu evin, kurulduğu esas alana en yakın bir yerde tekrar yapılmasında yarar vardır. Ev 19. Yüzyılın sonlarında veya daha önce kullanılan malzemelerle aynı dönemin mimarisi ile tekrar inşa edilmelidir.
Günümüzde Barzan’da veya Kürdistan’da bir zamanlar, o evde yaşamış olanlar, o eve girip çıkanlar var mı, bilmiyoruz. Ama o evi bilenler mimari durumunu anlatabilecek olanlar var olduğu kanısındayım. Kaç odası vardı? Salonları, mutfağı ahırı nerede idi? Divan nerede idi? Bilenler vardır kanısındayım. Evin kaç kapısı vardı, ev kaç katlıydı? Tek katlı mıydı, iki katlı mıydı? Tarih bilincinin oluşmasında bu evin aynı malzeme ve mimari tarz ile tekrar kurulmasında büyük yarar vardır.
Böylece hem yıkılmış olarak korunan eski ev hem de aslına uygun yapılacak yeni ev bir arada durur.
Doktor Sait Çürükkaya, politik düşünceleri, sezgileri, öngörüleri gelişkin bir arkadaşımızdı. Stratejik taktik, askeri planları, askeri birikimleri de gelişkindi. Bu bakımdan bir generalden daha üstün bir birikime, yeteneğe sahip olduğu da söylenebilir. Ama Dr. Sait Çürükkaya’yı değerli kılan esas unsur gönüllü pêşmerge olmasıdır. Kendisi gibi arkadaşları ile birlikte gönüllü pêşmerge birliği oluşturmasıdır. Bu birliğin Kasım 2015’te Şengal’in kurtarılmasında, 17 Ekim 2016’da başlayan Musul operasyonunda çok büyük yararlılıklar gösterdiği biliniyor. Doktor Sait Çürükkaya’yı, arkadaşlarını değerli kılan esas olarak bu süreçtir. Bu arada Selim Çürükkaya’nın Kürdistan Hükümetine, Pêşmerge Bakanlığı’na, özellikle mayınlar hakkında yaptığı uyarıları da dikkate almak gerekir.
Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’nin Dr. Sait Çürükkaya’ya general ünvanı vermesini kadir-kıymet bilirlik olarak değerlendirmek gerekir. Mesut Barzani’nin, Kürdistan’ın öbür parçalarından gelen aydınlara, yazarlara, kişilere, kurumlara ilgisi büyüktür. Bu da önemli bir niteliktir.
Kürd/Kürdistan tarihinde Sait’lerle ilgili tezler geliştirmek de önemli olmalıdır. Şeyh Sait (1865-1925), Bediüzzaman Saidi Kurdi (1876-1960), Sait Elçi (1925-1971), Sait Kırmızıtoprak-Dr. Şivan (1935-1971), Sait Çürükkaya-Dr. Sait (1968-2016)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.