Türkiye’nin tehdit algısı müttefiklerince giderek daha anlaşılmaz hale geliyor. Ve bunun önemli sonuçları oluyor/olmaya devam edecek.
Bugün devlet ve PKK yeniden bir çatışmanın içinde. Bu nedenleTürkiye’nin PKK’ya yönelik tehdit algısının tavan yapması normal.
Fakat PKK ile çatışmasızlık varken, Öcalan ile müzakereler yürütülürken dahi Türkiye’nin, tüm dünyanın ‘katil çetesi’ olarak gördüğü IŞİD’i değil de onlara karşı mücadele eden Kürtleri daha büyük bir tehdit olarak görmesi kafaları karıştırıyordu.
Kafaları karıştırmanın ötesinde Türkiye’nin Kürt korkusu Batılı müttefiklerince anlamsız bulundu.
Amerika, Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen Kobani’de IŞİD ile savaşan PYD’ye silah yardımı yaptı.
Washington daha da ileri gidip PYD’yi koalisyon güçlerinin kara gücü haline getirdi.
2 milyon Suriyeli’yi barındıran, IŞİD’in sınırları içinde cirit attığı, Reyhanlı gibi bir saldırının ardından dahi Türkiye’nin IŞİD’i tehdit olarak görmemesi, Batı’da ‘Türkiye’nin ulusal güvenlik körlüğü’ olarak görüldü.
Batı’nın tüm ısrarlarına rağmen, IŞİD’e karşı atması gereken adımları atmaması, Ankara’nın tehdit algısında ciddi sorunlar olduğu inancını güçlendirdi.
Batı’nın anlamakta güçlük çektiği son durum, bugüne kadar tüm sorunlara rağmen sağlıklı seyretmiş Türk-İranilişkilerinin bugün geldiği nokta.
Tüm dünyanın İran’ı angaje etmeye çalıştığı bir dönemde iktidar medyası İran’ı ‘Haçlı seferleri’ ve ‘yeni Mekke Savaşı’nı başlatmaya çalışmakla itham ediyor.
Yeni Şafak, tüm dünyayı İran’a karşı şu sözlerle uyarıyor:
‘Çok geçmeden, tanklar Kabe’ye dayanmadan, Basra Körfezi’nde başlayan kriz Mekke Savaşı’na dönüşmeden bu ihtirasın (İran’ın yayılmacı ihtirasının) dizginlenmesi lazımdır.’
Oysa İran etki alanını, tanklarını Kabe’ye dayamadan, yeni bir Mekke savaşı kurgulamadan genişletmeye çalışacak kadar akıllıca bir politika izliyor.
Türkiye PYD’yi rejimin ve İran’ın kollarına iterken, Tahran PYD’yi angaje ederek kendi saflarına çekmeye çalışıyor.
Türk hükümeti Kürtlere karşı ırkçı bir söylem içine girmişken Ruhani, ‘Kürt açılımı’ndan, Kürtlere daha fazla hak vermekten bahsediyor.
Türkiye bölgesel inisiyatiflerde gittikçe etkisiz hale gelirken İran, Suriye konusunda yürütülen diplomatik çalışmaların içinde yer alarak Batı’ya güven telkin ediyor.
Türkiye Suudilerin Yemen müdahalesini desteklerken İran, Suudilerin Yemen’e kara gücü göndermesine rağmenYemen’deki askeri angajmanını minimumda tutuyor.
Belli ki İran, Yeni Şafak’ın ve diğer hükümet çevrelerinin iddia ettiğinden çok daha ayağı yere basan bir siyaset izliyor, tehdit algısını çok daha gerçekçi temeller üzerine inşa ediyor.
Türkiye ise ulusal çıkarlar perspektifinden bakan hiç kimsenin anlam veremediği bir politika yürütüyor.
Bu durum Batılı müttefiklerinin gözünde Türkiye’nin güvenilirliğini yerle bir ediyor. Türkiye’nin güvenlik kaygılarının Batılı başkentlerde ciddiye alınmamasına neden oluyor.
Bunun en son tezahürü Almanya ve Amerika’nın 2013’te Türkiye’nin talebi üzerine konuşlandırdığı Patriotları çekme kararı.
Türkiye Patriotları ‘Esad rejiminden gelebilecek balistik füze saldırısı tehdidine karşı’ istemişti.
Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, Patriotları çekme kararını ‘Türkiye’ye asıl tehdit Esad değil IŞİD’diyerek açıklıyor.
Almanya’da kararı destekleyen pek çok siyasetçi, PKK’ya karşı yürütülen operasyonlara işaret ederek ‘Türkiye’nin Batı ile askeri ittifakını Erdoğan’ın iç siyasi emellerini gerçekleştirmek için kullanmasından’ dem vuruyor.
Obama, İran ile nükleer müzakerelerden endişe eden Körfez ülkelerini yatıştırmak için Körfez liderlerini Camp David’de ağırlamıştı.
Körfez’e ‘güvenlik kaygılarınızı anlıyoruz ve arkanızdayız’ mesajı vermek için Suudiler’in Yemen müdahalesini bile desteklemiş, Körfez ülkelerine onlarca güvenlik garantisi vermişti.
Aynı Obama, Türkiye’nin tüm feryatlarına rağmen Patriotları çekmekte bir beis görmüyor.
Tüm bunlar şunu gösteriyor: Batılı müttefikleri ve Türkiye arasında bir güven problemi var. Batı, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını, Ankara’nın istediği kadar ciddiye almıyor.
Hiç kimse bunu ‘emperyalist güçler Türkiye’yi bölmeye uğraşıyor’ klişesiyle açıklamaya kalkmasın.
Türkiye Batı’nın gözünde ‘yalancı çoban’a dönmüş durumda.
Birazcık olayları takip eden ve sağduyusu olan herkes, Esad’ın Türkiye’yi balistik füzelerle vurma, Türkiye’nin güneyinde Akdeniz’e açılan bir Kürt koridorunun yakın zamanda kurulma, İran’ın tankla tüfekle Kabe’ye dayanıp, yeni bir Mekke savaşı çıkarma ihtimalinin olmadığını görür.
Türkiye’yi tehdit eden temel şeyler bunlar değil.
Asıl tehdit iki gün evvel videolu bir mesajla Türkiye’yi Tunus’taki otel saldırısına benzer saldırılarla tehdit eden IŞİD.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.