Geçen gün, çok eski ve çok ünlü bir yazarımızın televizyonda “hiçbir dönemde tutukluluklar bu kadar çok olmadı” dediğini duydum.
Dünyanın en hoş insanlarından biridir, bilerek yalan söyleyeceğini de hiç sanmam.
Söylediğine gerçekten inanıyor.
Korkunç olan da bu zaten.
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili olarak “sistemin merkezinden” insanlar tutuklanmaya başlayınca, bu gelişme onda “ilk kez bu kadar çok insan tutuklanmaya başladı” duygusu yaratmış belli ki.
İçeride benim bilebildiğim kadarıyla 50 bine yakın tutuklu insan bulunuyor.
En azından 48 bin tanesinin Ergenekon’la ya da Balyoz’la ilişkisi yok.
O 48 bin kişinin epeycesi, dindarlarla Kemalistlerin “ortak kör noktaları” olan “milliyetçiliğe” denk geldiği için varlıkları ne iktidar tarafından ne de muhalefet tarafından fark ediliyor.
14 yıldan beri tutuklu yatan PKK sanığı var içerde.
Onun için ayağa kalkan kimseyi görmedim.
Ya “gittikçe küçülüyorum” diyen, kemik erimesi nedeniyle boyu yedi santim kısalan Yasemin Karadağ için sesini yükselten kimse var mı?
“Sol” bir örgütten olunca sahip çıkanı da olmuyor tabii.
Adalet Bakanlığı, gerek Bakan’ın hassasiyetinden gerekse basın danışmanlarının duyarlılığından böyle konularda derhal bir açıklama yapıyor ve gelişmeleri anlatıyor.
Karadağ’ın da daha önce defalarca hastaneye götürüldüğünü ve muayene olmayı reddettiğini bildirdiler.
İyi de, Karadağ’ın hastaneye değil, evine gönderilmesi gerekiyor.
Bu durumdaki birinin hapishanede tutulmasının mantığı ne?
Hangi davadan sanık olursa olsun, ister sol, ister PKK, ister Ergenekon, ister Balyoz, sağlık durumu böylesine zorlayıcı hale gelen herkes evine gönderilmeli bence.
Yasalar nedeniyle Adalet Bakanlığı’nın bu konuda yapabileceği bir şey yoktur belki ama savcılar, yargıçlar tutukluluk kararının kaldırılması için harekete geçebilirler.
Karadağ’ı tutuklama yetkisine sahip olanın, onun serbest bırakma yetkisi de vardır, o yetkisini kullanır.
Buna bir engel var mı?
İktidarın, muhalefetin, medyanın, yargının, her insan için aynı duyarlılıkla harekete geçen bir vicdanı olması yeter bunun için.
Ne yazık ki öyle ortak bir vicdan yok burada.
PKK’lı olmaktan sanıksanız, dindarlarla Kemalistlerin vicdanı aynı katılıkta durur karşınızda.
Onlar, o milliyetçilik zehrini “aynı kaptan” içmişlerdir.
Siz, onların “adalet” anlayışının dışında kalırsınız.
Size her şey yapılabilir.
Zaten o “ortaklık” nedeniyle otuz yıldır paylaştıkları iktidar boyunca 12 Eylül’ün getirdiği sistemi değiştirmediler, zaten o yüzden bugün bile o sistemi değiştirmek için ayak sürüyorlar.
Mahkemeye çıkarılacak olan Kenan Evren, “bu sistemin kurucusu benim, beni nasıl yargılarsınız” diyor.
Haksız mı?
Otuz yıldır darbeci bir adamın kurduğu sistemin içinde gül gibi geçiniyorsunuz, bırakın Anayasa’yı, siyasetin çerçevesini çizen yasalarına bile dokunmamışsınız.
Evren de, “benim sistemime bu kadar sahip çıkıyorsanız beni niye yargılıyorsunuz” demeye getiriyor.
Bizim çocuklardan biri, Evren’in sözlerini daha “edebî” bir şekilde yorumlayarak, “Rus edebiyatı Gogol’ün paltosundan çıktı” sözüne atıfla, “Evren, ‘hepiniz benim paltomdan çıktınız’ demek istiyor” dedi.
Bugünkü siyasetçilerin hepsi Evren’in paltosundan çıktı, otuz yıl boyunca onun Anayasa’sıyla siyaset yaptı, onun Siyasi Partiler Yasası’na göre parti yönetti.
Şimdi, Anayasa’sını değiştiremedikleri adamı yargılayacaklar.
Anayasa’yı da olduğu gibi bırakacak gibi gözüküyorlar.
Evren’in zamanında olanlar bugün de aynen var, başörtülülerin üniversiteye girmesi hâlâ “yasalara” göre yasak, Kürtler hâlâ çocuklarını anadilde eğitemiyorlar, hâlâ “büyük kahraman” olarak görülen Denktaş’ın ruhu Kıbrıs politikamızı belirliyor, hâlâ Avrupa Birliği’nden uzağız.
Evren’in “anayasal” çocukları da Evren’i yargılıyor.
Unutulmaması gereken gerçek şudur, biz bugün de Evren’in sistemiyle yönetiliyoruz, otuz yıl boyunca ne dindarı, ne Kemalist’i değiştirdi bu sistemi.
Kürtleri elbirliğiyle ezdiler, hâlâ aynen Evren gibi elbirliğiyle anadilde eğitime karşı çıkıyorlar.
Yasemin Karadağ’ı Evren de içeride tutardı, bugünküler de tutuyor.
İçinden çıktıkları “paltoyu” da şimdi mahkemeye gönderiyorlar.
Palto da kızıp 160 sayfalık savunmasında özetle, “benim sistemimin çocuklarısınız, beni neden mahkemeye gönderiyorsunuz nankörler” diyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.