Kobani, Kürt tarihinin herhalde en önemli, en büyük dönüşüm noktalarından biri oldu…
Belki de en büyüğü.
Her ulusun, devlet olma aşamasında bir ‘milli destana’ ihtiyacı vardır. Kobani, Kürtlerin etrafında toplanacağı o büyük destanı olağanüstü bir kahramanlıkla yarattı.
Sadece Rojava’nın değil, büyük bir ihtimalle Ortadoğu’nun tarihini değiştirecek büyük ‘destan’ Kobani’de yaşanırken, Kürtler dünyanın en gözde, en popüler halklarından biri olmayı başardı.
***
Kürtler, Filistinlilerle birlikte Ortadoğu’nun haksızlığa uğramış yitik çocukları olarak görülürdü ama dünyanın gönlünü kazanmayı becerememişlerdi.
Filistinlilere gösterilen yakınlık onlara gösterilmedi.
Kürtlere zulmedenlerin Müslüman olması, Yahudilerle dövüşen Filistinlilerin Ortadoğu’da bulduğu desteği Kürtlerin bulmasını önledi sanırım.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye, Kürtlerin ön plana çıkmasını hep engelledi.
Kürtler hep devletlerine karşı çıkan ‘teröristler’ olarak etiketlendi.
***
Kobani, iki çarpıcı tabloyu bir arada sundu dünyaya.
Birincisi siyasi ve askeri bir gerçekti.
IŞİD’in ilerleyişini hiç bir Müslüman devlet engelleyemezken ya da engellemezken, ‘laik’ Kürtler hayatları pahasına engellediler.
İkincisi ise cesareti kadar görselliği de çarpıcı olan bir savaş hikâyesiydi: Kobanili kadın gerillalar.
Elleri kalaşnikoflu, saçları örgülü, güler yüzlü, parlak gözlü kahraman kadınlar, şehirlerini, devletlerini, ailelerini hayatlarını ortaya koyarak koruyorlar ve bu uğurda gözlerini kırpmadan ölüyorlardı.
IŞİD’lilerin, ayağı terlikli, uzun sakallı, insanların kafalarını kesen gözleri kanlı ilkel askerlerinin karşısında aydınlık yüzlü cesur kadınlar.
Kobani’nin sembolü o kadınlar oldu ve dünya hiç duraksamadan o kadınların yanında yer aldı.
***
Bir gün bu savaşlar bittiğinde, Kürt kadın gerillalar evlerine dönecekler.
Yaşadıkları o tecrübelerden, geçtikleri o çetin sınavlardan, hayatlarını defalarca ortaya koyduktan sonra yeniden hayata karışacaklar.
Evleri, eşleri, çocukları, komşuları, işleri olacak.
Bu kadınlar ne evlerinde, ne işlerinde bir daha asla erkekler tarafından aşağılanamayacaklar, bu kadınların karşısında erkekler seslerini yükseltemeyecekler, ‘hayatı biz biliriz’ edalarıyla bu kadınlara hayatı öğretmeye kalkamayacaklar.
Bu kadınlara âşık olacaklar, bu kadınlara saygı duyacaklar.
Üstelik bu kadınlar bir tane, iki tane, üç tane değil, yüzlerce, binlerce kadın.
Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun o ‘erkek geleneği’ paramparça olacak, yepyeni bir hayat tarzı, yepyeni ilişki biçimleri kurulacak.
Ortadoğu’nun hırsızlığa, yolsuzluğa yatkın o gevşek erkekleri, kadın neymiş öğrenecek…
Dahası, erkek olmayı da bu kadınlardan öğrenecekler.
Hayat değişecek buralarda.
***
Ortadoğu’nun model ülkesi yakın zamana kadar Türkiye’ydi.
Müslüman, laik, demokrasi yolunda, zenginleşen, Avrupa üyeliğine aday bir ülke.
Tayyip Erdoğan’la adamlarının laiklikle demokrasiden saparak ‘Sünniliği’ kimlik olarak giyinmeleri, IŞİD’le içli dışlı ilişkiler kurmaları, içerde baskıcı bir yönetime geçmeleri, Batı’dan uzaklaşmaları, faşizm yolunda hızlanmaları, ‘halifelik’ ihtirasıyla bütün komşularıyla kavga etmeleri, cumhurbaşkanının İdi Amin türü alay konusu açıklamalar yapması, Türkiye’nin ‘model ülke’ olmasını kısa bir zamanda tedavülden kaldırdı.
Model olabilecek başka kimse de yoktu zaten Ortadoğu’da.
***
Kürtler, Kobani’de Ortadoğu’ya model olabilecek bir halk olarak ortaya çıktı.
Bu muhtemelen bilinçli bir tercih…
Aysel Tuğluk’un son iki yazısında arka arkaya ‘sekülerlik’ konusuna vurgu yapması, Selahattin Demirtaş’ın, Cemil Bayık’ın, Karayılan’ın, Duran Kalkan’ın, Mustafa Karasu’nun açıklamalarında ‘laiklik ve demokrasi’ sözlerinin artması, Kobani’den dünyaya yansıyan ‘kızlı erkekli’ laik ve demokrat görüntüsünün tesadüf olmadığını düşündürmekte…
***
Kadınların Kürt toplumu içindeki rolünü değiştirmenin öncülüğünü Abdullah Öcalan yaptı.
Kürt kadınını olduğu yerden alıp erkeklerle eşdeğer, hatta erkeklerin de üstünde bir konuma yerleştirdi.
PKK, kadınların erkekle eşit hatta üstün olduğu bir hareketti.
Kobanili Kürt kadınları da, bir sakallı erkekler kalabalığı olarak gözüken Ortadoğu’da belki de ilk kez kadının varlığını böylesine görünür kıldı, bütün dünyanın dikkatini buraya çekti.
Kürtler, kadınlı erkekli birlikte mücadele eden bir toplum olarak Ortadoğu’nun diğer halkları arasından hem gerçek olarak, hem de imaj olarak sıyrılıp ayrıldılar.
***
Ben Kobani kadınlarının Ortadoğu’nun bütün kadınları için bir ‘modele’ dönüştüğünü düşünüyorum.
Diğer toplumlarda kadınlar aşağılanır, evlerine hapsedilir, varlıkları ve önemleri inkâr edilirken, Kürtler kadınları yücelttiler, özellikle Kobani’de onları ön safa, en yiğitlerin, en kahramanların arasına koydular.
Kürtler, gelişmişliğin belki de en önemli göstergesi olan kadını saygıyla selamlayan tek ulus haline geldiler Ortadoğu’da.
Üstelik bu, Türkiye gelişmişlikten uzaklaşıp, Ortadoğulu bir Sünni erkekler ülkesi olma yolunda hızlı adımlar atarken gerçekleşti.
Bunun Kürtler açısından muhteşem bir zamanlama olduğunu söylemeliyiz.
Tarih belki buna yardımcı oldu ama Kürtler de doğrusu bu fırsatı olağanüstü iyi kullandı.
***
Amerika’nın, Türkiye ve Erdoğan ‘asla olmaz’ diye bağırırken Kobani’ye silah yardımı yapması, bir yandan IŞİD karşısında güçlü bir rakibi desteklemeyi amaçlıyorsa, bir yandan da herhalde bu modeli desteklemeyi hedefliyor.
Kadın erkek eşitliği kuran, Ortadoğu’daki diğer toplumlardan ayrılan, yiğit kadınlarla dolu Kürt halkı, şu sırada gelişmiş dünyanın Ortadoğu’da sadece siyaseten değil gönülden de desteklediği tek halk.
Kürtler, Kobani’de dünya sahnesine çıkan, bütün dünya medyasında yer alan bu duruşlarıyla, Ortadoğu’ya, özellikle de Ortadoğulu kadınlara model olacaklar.
***
Kobani, Kürtleri ‘model halk’ yaparken bir yandan da yepyeni siyasi bir alan açtı onlara.
Devletleşme imkânını ele geçirdiler.
Bir büyük Kürt devletinin nüvesini Kuzey Irak’ta Barzani oluşturamadı ama Kobani’de PKK ve PYD oluşturdu.
Bütün Kürtler Kobani’de bir araya geldiler, başta ayak sürümesine rağmen Barzani bile oraya asker göndermek zorunda kaldı.
Üstelik Batı dünyası da tümüyle yanlarında.
Ortadoğu’daki bütün demokratik güçlerin de desteğine ve hayranlığına sahipler.
***
Bu gelişme, Türkiye’deki AKP devletini hazırlıksız yakaladı, ne Kürtlerin ‘model’ olmasına ve bu rolü Türklerin elinden almasına hazırdılar, ne de müstakbel bir Kürt devleti için Kürtlerin biraraya gelmesine.
Rojava’da Erdoğan’la Davutoğlu’nun sinsice bir politikayla IŞİD’i Kürtlere karşı desteklemesinin bedelini Türkiye Ortadoğu’daki rolünü Kürtlere kaptırarak ödedi.
Türkiye’nin devlet olarak gücü ve imkânları şu anda Kürtlerden fazla olabilir ama psikolojik üstünlük kesinlikle Kürtlerin elinde.
Ortadoğu’nun modeli artık onlar.
Ortadoğu’daki demokratların destekleyeceği, peşinden gideceği, taklit edeceği halk da artık Kürtler.
***
Bu gelişme Türkiye’deki Kürt siyaseti arasında da farklılıklara yol açmış gibi.
Kürt siyasetçilerin bir kısmı, özellikle İmralı’ya gidenler, ‘barışı ve süreci’ ön plana çıkarıyorlar, siyasetin diğer alanlarına pek dokunmuyorlar, AKP’yle ilgili demokrasi ve laiklik eleştirilerini pek coşkulu dile getirmiyorlar.
Başka bir kısmı ise özellikle Demirtaş, Tuğluk ve Kandil’deki PKK liderleri ‘laiklik ve demokrasi’ vurgusunu daha kuvvetli yapıyor ve bunu barışın önemli bir şartı olarak masaya koyuyorlar.
Kürtler kendi aralarındaki ayrılıkların dile getirilmesinden hoşlanmıyorlar, bunu bir tür ‘fesat’ olarak görüyorlar, bunu bilmekle beraber gene de Türkiye’deki Kürt siyasetinde ‘yerel’ ve ‘entarnasyonalist’ iki akımın belirdiğini söyleyebiliriz.
Ayırım ‘laiklik ve demokrasi’ kavramlarında ortaya çıkıyor.
***
‘Yerel’ bir siyaset izlemeyi savunanlar, galiba ‘biz burada AKP’yle anlaşalım, laiklik ve demokrasi kavgasına pek girmeyelim, bazı haklar elde edelim, gerisini sonra düşünürüz’ türünden bir anlayışı savunuyorlar.
Enternasyonalistler ise dünyada alay konusu olmaya başlayan AKP ile aralarına mesafe koyup, daha dünyalı değerlere sahip çıkarak Ortadoğu’da başat bir rol oynamayı hedefliyorlar.
‘Yereller’, dini bir faşizmi ülkeye yerleştirmeye çalışan AKP’nin üstlerine düşen gölgesine pek aldırmazken, enternasyonalistler, AKP’nin eksikliklerinin altını çizerek, Türkiye’nin Ortadoğu’da ve dünyada kaybettiği rolü sahiplenmeyi savunuyorlar.
***
Eğer bu tespitler isabetliyse, Türkiye’deki Kürt siyaseti bir kırılma noktasına yaklaşıyor.
Çünkü çok ciddi bir anlayış ve siyaset farkı var arada.
Enternasyonalistler, Kobani’nin Kürtlere sunduğu imkânın mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini savunuyorlar.
Türkiye’yle anlaşırlarsa da bunu dünyanın alkışlayacağı bir zemin üzerinde gerçekleştirmek istiyorlar, bunun hem barış için hem de Kürtlerin Ortadoğu’daki rolü ve geleceği açısından daha önemli olduğunu düşünüyorlar.
***
Türkiye’nin model olmaktan vazgeçmesiyle birlikte Ortadoğu’da Kürtlerden başka bu modelliğe aday olabilecek bir toplum yok.
İmajını ve duruşunu son zamanlarda değiştirmeye uğraşsa da İran daha uzun zaman o model olamaz, Suudi Arabistan, Suriye, Irak, Mısır, Yemen zaten model olmaya adaylıklarını bile koyamazlar.
Galiba Kürt siyasetindeki ayrım da, Kürtlerin rolünün Kobani’de değişmesiyle derinleşti.
Kobani’ye kadar mesele Türkiye’deki barıştı ama Kobani’den sonra çok daha büyük bir alan açıldı Kürtlerin önünde.
***
Türkiye’deki Kürt siyasetiyle ilgili tespitler tartışılmaya açık olsa da, emin olunması gereken bir şey var:
Kobani’nin ve Kobani’nin kadın kahramanlarının Kürtlerin tarihini ve tarihteki rollerini değiştirdiği…
Ortadoğu’nun geleceğini belirlemeye aday olduğu.
Kobani’de olanları anlamadan siyaset yapmaya kalkanlar, Türkler de Kürtler de, tarihin duvarına çarparlar.
Kobani sadece Kürtler için değil Ortadoğu için de bir milat artık.
Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.