• BIST 9549.89
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 17 °C
  • Diyarbakır 11 °C
  • Ankara 16 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 2 °C

Organ nakli

Murat Belge

Perihan Taraf’ta ilk “kadrolu-nizamî” yazısını yayımladı. Bunun “üç” rakam üstünden esoterik yorumunu da yaptı. “Herrr ilk yazı gibi karışık oldu. Toparlayacağız yavaş yavaş” demiş. Perihan hem toparlar, hem karıştırır. Bu ilk yazıda üzerinden sektiği konular arasında en ağırlıklı olanının “Kemalist Tek Parti Rejimi” olduğu izlenimini edindim. Çünkü “Ergenekon” olsun, “organ hırsızlığı” olsun, değindiği öteki temalar bu temel sorunun garnitürü gibiydi –ya da ben bu izlenimi edinmek istedim, çünkü kendi kafamda öncelikle bu konu var.

Bu sabah (cumartesi) Emre Aköz’ün yazısına bakıyorum Sabah’ta. Meclis’te geçmiş bir olayı onun bu yazısından öğreniyorum. Bir Kürt milletvekili Cumhuriyet rejiminin kuruluşundan beri Kürtler’i asimile etmek için çalıştığını, İslâmcılar’ı da dışladığını söylüyor. Bir CHP’li ayaklara fırlayıp hadise çıkarıyor. Şöyle bir cümle söylediği aktarılmış: “Vatandaş olarak kimliğine saygı duyarım ama Cumhuriyet’e laf söyletmem”!

Emre Aköz, yazısının ilerisinde “Hakikaten hiç kitap okumuyor mu bu 6 Okçular? Bin kere yazıldı çizildi Aydoğan’ın söyledikleri” demiş; “Hadi diyelim kitap okumuyorlar... Çevrelerine de mi bakmıyorlar?”

12 Eylül yıllarında “Türkiye’de Kürt vardır” sözünü telaffuz etmek, adlî kovuşturma ve yargılama konusu haline getirilmişti. Bunu, CHP’nin Meclis’e getirdiği adam bilmiyor mu, duymamış mı? Herhalde biliyor. Peki, “asimilasyon” ne demek, onun ne anlama geldiğini biliyor mu? Nasıl “asimile edersin” bir halkı –önce “öyle bir halk zaten yoktur”dan başlamaz mısın? “Sen Kürt’sün, ama vazgeç bundan, gel Türk ol” mu dersin, yoksa “Burada Kürt diye bir şey yoktur. Seni kandırıyorlar. Sen dağda yolunu şaşırmış bir Türk’sün” diye mi girersin lafa? Şurada üç gün öncesine kadar bu yapılıyordu, daha bilmem kaç bin benzer uygulamanın yanında. Bu adamın bundan haberi olmadı mı?

Soruyu böyle sormak, doğru değil. Çünkü bu konu hatırlamak/ hatırlamamak, bilmek/ bilmemek gibi fiillerle ilgili bir soru olmaktan çıktı.

Perihan Mağden şu kısa paragrafında durumu özetliyor: “Can çekişmekte olan Kemalist resmî ideoloji yaşasın diye–”

“Kemalist resmî ideoloji” ile birlikte, o ideolojiden başka bir şey bilmeden ve aramadan yaşamış, her boydan ve her mertebeden insanların zihnî yetileri de bir “can çekişme” sürecine girdi. Artık Alzheimer analojisi mi yaparız, durumu anlamak için, ne yaparız, bilemiyorum. Ama sözü geçen adamın davranışları bu sendromun tipik arazını ortaya koyuyor. “Cumhuriyet’e laf ettirmem” diye bir cümle var. Ne demek bu? Ne hakkında “laf ettirilmez”? Özal zamanında “semavî dinler” hakkında böyle bir laf ettirmeme yasası çıkmıştı. “Semavî din” deyince, böyle bir yasanın yararını kabul etmeseniz de ne demek olduğunu anlıyorsunuz. Peki, Cumhuriyet, laiklik ve Kemalizm de mi “semavî dinler” arasına karıştı ki, laf ettirilmiyor? Yani “laiklik” ilkesi sonunda buraya mı geldi?

“Ettirmem” ne demek? Sen kimsin? Ettirme veya ettirmeme yetkisini sana kim verdi? Cevabı belli: Kemalizm kutsal olduğuna göre, Kemalizm’in imamları da onun aleyhinde konuşanları bağırarak, çağırarak, ellerini kollarını sallayarak, gerekirse daha ciddi zora da başvurarak susturmak hakkına sahiptirler, dahası bu onlar için bir yükümlülüktür.

Tartışmasını yasak ettikleri bir şeyi korumakla yükümlüdürler. O şeyin doğruluğu, yanlışlığı önemli değildir, insan aklının ötesinde bir şeydir. Kürtler’i asimile etmeyi tasarlamışsa, demek ki Kürtler’i asimile etmek gerekiyordur. Ama bir yerlerden aklında “vatandaş olarak kimliğine saygı göstermek” diye bir lakırdı parçası kalmıştır. Onu da araya sıkıştırırsın.

Bütün bunlar içinden çürüyen bir şeyin belirtileri. Bir elma üç beş günde çürür, kurur. Gelgelelim toplum hayatında çürüme kolay kolay tamamlanmıyor. Hele bir de böyle koşullanmış, bir beyin sahibi olmayı reddederek yaşamayı kabullenmiş kalabalıklar varsa.

Perihan Mağden, kurduğu metaforda, bu yapının sağ kalabilmek için bizim organlarımızı gaspetmek durumunda kaldığını söylemiş, ama orada bir yanlışı var; ihtiyaç duydukları organları şöyle sıralıyor: “... karaciğer, böbrek, kalp, beyin, kornea nakillerine ihtiyaçları var...”

Hayır, beyin nakline ihtiyaçları yok.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89