Mısır'daki askeri darbe, ilke olarak kabul edilmezliği yanında, fiili olarak da tehlikeli bir sayfa açtı.
Mısır ve bölge için yeniden as- keri nitelikli rejim, Selefi akımların güçlenmesi ve Suriye'den Türkiye'ye kadar uzanan bir hattı etkilemesi, İslam-siyaset temasında çoğulcu iddianın darbe yemesi, iç çatışma gibi riskler bu sayfanın satır başları…
Evet, mesele sadece Mısır değil…
Mısır'da yaşananlar, (demokrasi rüzgarlarının estiği) 2011'de de, (ilk demokratik seçimle- rin yapıldığı) 2012'de de, (son askeri darbe esnasında) 2013'de de sadece Mısır'ı değil, tüm bölgeyi, hatta dünyayı ilgilendiren gelişmelerdir.
Neden?
Sorunun yanıtını, Mursi'nin bir yıllık performansına ve buna yönelik tepkilere sıkıştıran, dar açılı yorumların dışında, 'Arap Baharı'nın derin anlamı'nda aramak gerekir.
Nedir bu anlam?
Arap Baharı her şeyden önce 'oryantalist bir düstur ve düzenin altüst olması'dır.
Bu düstur İslam ülkelerinde, demokrasinin 'seçim marifeti'yle İslamcılara yarayacağı, 'İslami rejim tehlikesine' kapı açacağı fikri ve bu nedenle despotik rejimlerin kaçınılmaz olduğu fetvası üzerine kuruludur. Bu fetvada da, şüphe yok ki, diktatörlükler ve as- keri rejimlerle kuvvetli çıkar ilişkisi kuran Batı güçlerinin büyük etkisi ve katkısı vardır.
Arap Baharı önce işte bu düzene itirazdır. Diktatörlük-istikrar denkleminin reddidir. İslam ve demokrasinin birlikte yaşabileceğine dair bir anlam ve taleptir.
2011'de başlayan Tunus'tan Mısır'a uzanan, ardından bölgeyi kuşatan dalga yeni bir dönemi başlatmıştır.
Arap Baharı'nın 'ikinci de- rin anlamı' da bu yeni dönem çerçevesinde ortaya çıkacaktır: 'Siyaset ve İslam arasında yeniden temas, din-siyaset ilişkisinin yeni ve kaçınılmaz formları'...
Demokratik dalga İslami enerjiyi, dindar varoluşu siyasi alana ittiği oranda, din-siyaset ilişkileri yeniden yapılanma safhasına girmiş, bu çerçevede 'siyasi mo- del' tartışması hem öne çıkmış, hem İslami alan içinde yeni bir farklılaşmanın işareti, hatta hızlandırıcısı olmuştur.
Nitekim Türkiye'nin de etkisiyle, 'İslam-demokrasi ilişkisi' ve 'din-siyaset teması' üzerinden, özellikle Mısır ve Tunus'ta 'çoğulcu bir model arayışı'na girilmiştir.
Bu arayışın karşısında ise pek çok farklı güç ve model, itirazı ve direnci dillendirmiştir. İran mer- kezli Şii örgüsü, Vahabi tipi ya da diğer Selefi akımlar, El Kaide vari yapılar bunlar arasında yer almaktadır.
Arap Baharı: İslami alanda yaşanan bir farklılaşma ve bu farklılaşmada başı çeken 'demokrasi iddiası'…
Değil mi, 2011 Tunus ve Mısır, 1989'daki Berlin Duvarı'nın yıkılışına benzetilmiştir?
Önemlidir.
Zira yaşananlar, 21. Yüzyıl'ın önemli gelişmeleri arasındadır.
Zira gelişmeler din ve demokrasi arasında başlayan zor ancak uzun soluklu bir arayışın ilk adımlarıdır.
Ve bunlar 'bakalım olacak mı denemeleri' değil, geri dönüşü olmayan adımlardır…
Evet yol zor alınıyor…
Demokratik kültür ve kurumlaşmanın zayıf olduğu, keskin toplumsal farklılıkların bulunduğu, zihniyet dönüşümünün yıllar alacağı, ordunun hala etkin güç olmaya devam ettiği, Batı'nın elini çekmediği örneğin Mısır'da yol elbette zor alınıyordu, demokrasi eksiklikleri, hak ihlalleri, baskılar, itirazlar artıyordu.
Tahrir Meydanı onbinlerle bu yüzden doldu.
Ancak yol yine de alınıyor, çıkış aranıyordu, siyaset mekanizması çalışıyordu…
Ne zamana kadar?
Darbe koalisyonunun harekete geçmesine, askeri darbeye kadar…
Askeri darbe temel olarak, Arap Baharı'nın başarısızlığının bir sonucu değildir.
Onu başarısızlığa itecek, hastalıklı bir siyasallaşmadan Batı güç ve çıkarlarından bağımsız olmayan bir müdahaledir.
Esas budur…
Ve sonuç eski denklem ve iç çatışmadır.
Bizim memlekette, 'Arap Baharı başarısız olduğu için darbe geldi. Mursi demokrasiyi beceremediği için darbe geldi. Mursi'nin başarısızlığı ile darbe birlikte ele alınmadan olmaz. Müslüman demokrat olmaz' gibi pek çoğu Türkiye göndermesi taşıyan değeri kendinden menkul uzman görüşlerini bir kalemde geçiniz…
İlke erozyonuna uğrayanları, uğradıkça Türkiye'deki yeni iktidar seçkini için Arap Baharı'nın taşıdığı iddiayı görmekten uzak düşenleri, 'darbe darbedir' diyenlere dudak bükenleri de öyle…
Ve Türkiye'nin modelinin değerini anlayınız…
Bugün mesele bunu geliştirmekte, derinleştirmektedir.
Örselenmesi, kötüye seyretmesini engellemektedir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.