Bir oğlu dağda, bir oğlu askerlik yolunda olan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, “Asker anneleri gibi, ben de oğlumu özlüyorum” dedi. Demirbaş, çözüm için Kürtlerin hükümetten 4 ‘beklentisi’ni sıraladı
Diyarbakır
Abdullah Demirbaş’ı tanımıyorsanız, tanıyın. Diyarbakır Sur İlçesi Belediye Başkanı, Kürt siyasi hareketi içinde önemli bir isim.
Ama aynı zamanda Kürt meselesinin bütün çetrefil boyutlarını kendi içinde barındıran bir ses.
İmralı’daki görüşme sonrası, BDP’liler ve Diyarbakır halkının fazlasıyla temkinli bir sessizliğe büründüğü bir ortamda, Sur Belediye Başkanı’nın kapısını çaldım. Demirbaş, aslında hem KCK davasında yargılanıyor, hem de Sur Belediyesi’nde ‘çift dilli tabela’ uygulaması başlattığı için geçen dönemde görevden alındı, 6 ay cezaevinde yattı, yeniden seçildi.
Hikâyenin sadece siyasi değil, kişisel dram içeren bir boyutu da var. Dört yıl önce belediye hizmet tabelalarında Türkçe yanında Kürtçe ve İngilizce de yazıldığı için görevden alındığı gün, 16 yaşındaki oğlu aileden gizli olarak ‘dağa çıktı’. Yani PKK’ya katıldı. 4 yıldır evlat hasreti ve sağlığını etkileyen amansız bir hastalıkla yaşayan baba, şimdilerde diğer oğlunu askere göndermeye hazırlanıyor.
* Neden Diyarbakır’da bu kadar karamsar herkes?
Çünkü geçmişte umutlandık ama umutlar kırıldı. Ama şimdi karamsarlık kendini temkinli bir umuda evirdi. Kimse barışı bizim kadar isteyemez. Ama acaba yeniden kullanılacak mıyız korkusu var. Altından ne çıkacak? Bu sefer yapılanlar çözüm için mi, çözmemek için mi? Hem Türk hem de Kürt tarafında çözüm istemeyen güçler, süreci sabote eder mi? Madem çözüm konuşuyoruz, neden yılbaşı gecesi Lice’deki operasyonda hiçbir şey yapmayan 10 kişi öldürüldü? KCK operasyonları devam ediyor... Dün 48 kişi, bugün 8 kişi gözaltına alındı.
* Yani?
Müzakereler varsa bu nasıl oluyor? Acaba görüşmeleri istemeyen, sabote etmek isteyen bir kanat mı var? Yoksa görüşmeleri yapıp oyalayarak Kürtleri bitirmek isteyen bir strateji mi var?
* Beklentileriniz nedir? İlk aşamada Kürt hareketinin hükümetten bekledikleri nedir?
Devlet, hükümet somut adım atmalı. Öncelikle, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki değişikliğin yasallaşması (4. yargı paketinden söz ediyor) lazım. İkinci olarak, anayasa süreci hızlandırılmalı. Anadilde savunma yasası çıkmalı ve hükümet, bir iyi niyet göstergesi olarak, Ceza İnfaz Yasası’nda bir değişiklikle, 20-25 yıl gibi uzun süredir hapiste olanları ve hasta hükümlüleri serbest bırakmalı.
* Şu anda kaç BDP’li hapiste?
Tam rakam vermek zor çünkü operasyonlar sürekli devam ediyor. 6-7 bin toplamda girip çıktı sanırım. Dün Şırnak’ta 3-4 kişi bırakıldı ama 48 kişi de gözaltına alındı.
* PKK’ya katılımları etkiliyor mu?
Dağa çıkışların durumunu bilmiyorum ama ben çok ana gelip evladımıza nasıl ulaşırız diye soruyor. Ben de ulaşamıyorum..
* Ne kadar zamandır görmediniz oğlunuzu?
Dört yıl. Şimdi 20 yaşında. Bir gerilla annesinin evladına olan hasreti asker annesinin hasreti arasındaki oydaşlarsa bu iş çözülür. Bu süreçte en önemli aktör kadınlar olmalı. Ben oğlu askerde olan bir annenin hasretini hissediyorum. Onlar da bizim oğlumuza hasretimizi anlarsa, bu iş olur.
* Uzun vadede Kürt tarafının beklentileri nedir?
Türkiye’de halkın ve Kürtlerin talepleri arasında bir denge bulunmalı. Nasıl bilemiyorum? Cumhuriyet’in demokratikleşmesi. Bölünme fobisi olmadan net olmalı. Bu ülkeyi birlikte demokratikleştireceğiz. Bunun da yolu, demokratik ve özgürlükçü bir anayasadan geçer. Yeni anayasa çalışmalarında kimlik tanımı ‘anayasal vatandaşlık’ üzerine olmalı, ikinci olarak da yeni anayasada eğitimde ‘çokdillilik’ (anadil demiyorum) esas alınmalı. Bütün eğitim süreçlerinde çokdilli müfredatın önü açılmalı.
* Silahlar nasıl susacak?
Bir yol haritası çıkmalı. Önce eller tetikten çekilmeli. Askeri operasyon da gerilla eylemi de durmalı. Bunun için dağdakilerin göreli olarak eylemsizlik içinde olması, askerin de operasyonları durdurması gerekiyor. Yoksa müzakereler sabote olur. Artık bir dakika bile durma lüksümüz yok. Müzakereler açık yürütülmeli ki, herkes ne konuşulduğunu bilsin, sabote edilmesin.
* Oğlunuzun geri dönme ihtimali sizi heyecanlandırıyor mu?
Vicdanı olan herkes, bu umudu pozitif kullanmalı. Oğlumun gelmesinin yolu, onurlu bir barıştır. Bu çocuklar piknik için dağa çıkmadı. Bizlerin özgürlüğü için kendi hayatlarını feda etmeye karar verdiler. Onursuz bir barışı kabul etmezler. Bizim gibi siyasetçilere olanak tanınmadığı için oğullarımız dağa gitti. Siyaset kanallarının yeniden açılması gerek. Silahı bırakın deyince, silaha sarılmamıza neden olan sebeplerin de ortadan kalkması lazım.
* Son söz?
Geleceğimizi kaybetmektense, koltuklarımızı kaybedelim...
İLK AŞAMADA HÜKÜMETTEN 4 BEKLENTİ:
1- 4. yargı paketi geçmeli
2- Anayasa süreci hızlandırılmalı
3- Anadilde savunma yasası çıkmalı
4- Bir iyi niyet göstergesi olarak Ceza İnfaz Yasası’nda bir değişiklikle 20-25 yıl gibi uzun süredir hapiste olanlar ve hasta hükümlüler serbest bırakılmalı
ÖCALAN: DERİN KÜRTLER VE DERİN TÜRKLERE DİKKAT!
İmralı’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Abdullah Öcalan arasında PKK’nın silahsızlanmasına yönelik görüşmelerin içeriği ve Öcalan’ın kendisini ziyaret eden BDP heyetine ne dediği konusunda, basına sızan pek az bilgi var. BDP’li milletvekillerinin çoğu, henüz ne konuşulduğunu bilmiyor bile. Bilenler, İmralı’da tembihlendikleri için, basına açıklama yapmıyor.
Bilinen tek cümle, Abdullah Öcalan’ın ”Elimizi çabuk tutmalıyız, kaybedilecek tek bir saniye bile yok” dediği.
Duyduğum kadarıyla Öcalan’ın ikinci bir cümlesi de bu süreçle ilgili ”Derin Türkler ve derin Kürtlere dikkat edin” uyarısı. Öcalan, bundan bir önceki süreçte gerçekleşen Silvan saldırısının, PKK içindeki ‘derin güçlerin’ emriyle yapıldığı görüşünde. Hükümet zaten bu görüşte.
‘Derin Türkler’ derseniz, zaten şubat ayında Hakan Fidan’a yönelik soruşturma, Oslo sürecini neredeyse baltaladı.
Belli ki Öcalan’ın uyarısı, hiç de yabana atılacak cinsten değil.
İMRALI’DAN KANDİL’E TELEFON
Duyuyoruz ki, İmralı’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Abdullah Öcalan arasındaki müzakereler, oldukça ileri bir aşamada. Bunun nedeni, görüşmelerin sıfırdan başlamıyor oluşu. Yeni süreç, Oslo müzakerelerin üzerine inşa ediliyor.
Burada bir sıkıntı, diğer siyasi aktörlerin İmralı’daki hıza yetişip yetişemeyeceği...
Diğer siyasi aktörler derken, sadece Tayyip Erdoğan, BDP ya da Meclis’teki partileri kast etmiyorum. Bir de işin PKK cephesinde Kandil, cezaevleri ve Avrupa’daki PKK liderliği var.
Bir önceki Oslo sürecinin Silvan saldırısıyla baltalanmasının ana nedeni, Kandil ve Öcalan arasında mutla bir iletişim oluşamamış olması, iki tarafın da gizliden gizliye birbirinden kuşkulanır hale gelmiş olmasıydı. Öcalan ve Kandil arasında iletişim kurmak amacıyla MİT eliyle ulaştırılan mektuplar da, bu kopukluğu gidermeye yetmedi.
Bu sefer PKK cephesinde benzer bir koordinasyonsuzluğu engellemek için, anladığımız kadarıyla devletin niyeti İmralı sürecinin bir noktasında PKK üst düzey komutanların da Öcalan’la iletişim kurmasına imkan vermek.
Ama nasıl? Aslında Kandil’e ulaşmak, sanıldığı kadar zor değil. Geçmişte devlet gerektiği durumlarda bunu telefonla yaptı. Bu kez de süreç silahsızlanmaya doğru evrildiğinde, Öcalan’ın Kandil’le doğrudan görüşmesine olanak tanınacak. Muhtemelen yine telefonla. Çünkü tek çare bu...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.