• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 5 °C
  • Diyarbakır 10 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 8 °C
  • Berlin 3 °C

Öcalan’dan, 10 maddelik demokratikleşme paketi

Sinan Çiftyürek

28 Şubat tarihinde izleyiciler gün boyu tv ekranlarında bir haber-görüntüye kilitlendiler: Hükümet ile HDP temsilcilerinin ortak açıklamasına! Üzerinden beş gün geçti; halen hangi haber kanalını açsan aynı görüntü, aynı haber; aynı kavramlarla izleyiciye sunuluyor. Okunan metin, yapılan sözlü açıklamalar, sunulan görüntülerle izleyicilerde taraflar “uzlaşmış” izlemini yarattı ya da yaratılmak istendi; fakat ortak açıklama sonrasında tarafların farklı hatta karşıt açıklamaları kafaları karıştırıyor. Hükümet ve HDP, aynı fotoğraf karesindeki ortak açıklamayı bile farklı yorumluyor; hatta denilebilir ki tarafların her biri açıklamanın bir ucundan tutarak kendine doğru çekiyor.

Hükümet Üç Maymun Rolünü Sürdürüyor

Açıklamanın hemen ardından Türk basını ısrarla; “tarihi açıklama”, “silahlara veda”, “çözüm sürecinde kritik aşama aşıldı”, “tarihi eşik geçildi” derken; başbakan bunu tamamlayan tutumla “bu açık bir silah bırakma çağrısıdır, niyet beyanıdır, özü silah bırakmadır” diyerek çözüm meselesini ve yapılan ortak açıklamayı yine silah bırakmayla sınırlandırmaya çalışıyor.

Hükümet cephesinden bakıldığında, ortada tarafların varlığı ve tarafların Kürt meselesi için bir araya gelerek 10 maddeyi görüşme-müzakere etme vb. bir şey görünmüyor. Yüzyılı aşkın Kürt, Kürdistan meselenin varlığına rağmen Türk rejim ve hükümeti, “duymadım-görmedim-bilmiyorum” tutumunu ısrarla sürdürüyor.

Hükümet/AKP ve HDP yetkilileri, ortak “tarihi” açıklama yapıyor, Kürdistan bir yana en azından Kürt meselesine çözüm aranıyor; ama ilginçtir hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, tek kelime ile çözmek istedikleri mesele olan Kürt kelimesini bile ağzına almıyor. Ne diyor Akdoğan:

Aslında gök kubbe altında konuşulmadık bir şey kalmadı…. Biz de milletimizin hayır duası ve desteğiyle süreci nihai sonuca ulaştırmakta kararlıyız. Yeni anayasayı birçok köklü ve kronik sorunun çözümünde önemli bir fırsat olarak görüyoruz” demekle niyetlerini açıklamış oluyor! Ulaşmak istedikleri nihai çözüm; PKK’nin tez elden silah bırakması, gerisi zaten “gök kubbe altında” her şey konuşulmuş mesele büyük oranda çözülmüş, deniliyor.

KCK ve HDP ise haklı olarak, önce bu 10 madde üzerinde yapılacak müzakerelerde “yol alalım ikinci adımda PKK’nin silahsızlanması gündeme gelecek” vb. diyorlar. Her şey bir yana, Kürt ulusal özgürlük talepleri meselesinde Türk devlet ve hükümetleri;  hangi “tarihi eşiği aştılar” ki, Kürt halkının ulusal talepleri konusunda neler konuşulup tartışıldı ki, hangi somut yasal, anayasal adımlar atıldı ki Yalçın Akdoğan “gök kubbe altında konuşulmadık şey kalmadı” diyebiliyor!

Gerek 10 maddelik paket gerek açıklamanın içeriği ve ardında yaşanan bu tür gelişmeler nedeniyle, Kürt halkı ve siyaset kurumlarında, “açıklamada Kürt meselesinin çözümü dışında her şey varken meselenin kendisi yok, bu işte bir gariplik, bir terslik var” kaygısı hâkimken; hükümet yanlıları, hatta CHP bile açıklamayı sevinçle karşıladılar. Ulusal basındaki köşe yazarları ise çoğunlukla zevkten dört köşe!

“Demokratik Çözüm” Tamam da Neyin Çözümü?

Öcalan’ın sunduğu 10 maddelik çözüm paketine gelince hemen hemen tamamı demokrasi kavramı etrafında şekillenmiş. Sunulan 10 maddenin beşinci ve yedinci maddesi hariç geriye kalan sekiz madde demokrasi kavramı üzerine kurgulanmış. Örneğin; “Demokratik siyaset tanımı”, “Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutları”, “Özgür vatandaşlığın yasal demokratik güvencesi”, “Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisi”, “Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi”, “Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçülerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem.., “Bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri hedefleyen yeni anayasa” diye öneriyor Öcalan.

10 maddelik açıklama Öcalan’ın “demokratik cumhuriyet” tezi ile uyumlu olup öneriler yeni de değildir. Yeni olan,  hükümetin bu maddeleri tartışıp görüşmeyi kabul etmesidir. Hükümet kabul etmiş fakat ne zaman, nasıl, hangi içerikle ve kiminle bu maddeleri görüşecek, bu belli değildir. Seçim sonrasında şayet AKP yine iktidar olursa,  “bu 10 maddeyi Meclise taşıyorum ‘demokratik siyaset’ gereği gelin tartışalım” diyerek topu Meclise atarsa bu durum Kürt halkının lehine mi aleyhine mi olur? CHP’li, MHP’li Meclis’te Kürt halkı ve ulusal özgürlük talepleri lehine bir şey çıkar mı? Bu soruların yanıtları seçim sonrası daha net görülecektir. Şayet AKP hükümet kuramayacak olursa zaten söz konusu paket tozlu raflara kaldırılacak demektir.

Yakından bakıldığında, Öcalan’ın sunduğu 10 maddelik paketin demokratikleşme paketi olduğu görülür. Hükümetin Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesi için sunması gereken paketi Öcalan HDP üzerinden sunmuştur.

Şunu da belirtelim; sunulan 10 maddenin içerisinde yer alan; “1) Demokratik siyaset tanımı ve içeriği”, “4) Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşmasına dönük başlıklar” gibi maddeler; Kürt meselesinin çözümüyle ilgisi olmadığı gibi genel demokratikleşmenin maddeleri de olamazlar. Bu maddeler, olsa olsa her ülkede üniversitelerde birey- toplum-devlet-özgürlük konuları çerçevesinde ders konusu olabilir.

Bu paket üzerinde hükümet ile HDP görüşüp anlaşmaya varırsa, maddelerin içeriği somutlaştırılırsa bu, Türkiye’de burjuva demokrasisinin gelişimi açısından olumlu bir adım olur. Zaten HDP’nin Meclis’te İç Güvenlik Yasa tasarısına karşı demokrasi mücadelesini geliştirmesi; hatta HDP grubu adına “muhtemelen geçen maddeler değişecek” açıklamalarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Türkiye’de demokrasinin gelişmesi Kürt ve Kürdistan meselesini doğrudan çözmez; sadece bu meselenin çözümünü kolaylaştırabilir. Daha önceleri de belirttik; Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı, doğrudan ilhakçı/sömürgeci rejimin demokrasisinin gelişim düzeyi ile bağlantılı çözülemez. Demokrasi, her halk her ulus gibi Kürt halkının da kendi kaderini tayin meselesi değil, iç siyasal mücadele alanıdır. Bunun üzerinde daha önce Londra-Hindistan, Paris-Cezayir ve Washington-Vietnam ilişkisi çerçevesinde durmuştuk. Kürt meselesinde barışçıl bir iklim, Türk rejiminin demokratikleşmesine elbette katkı yapar; ama Kürt meselesi ve esas Kürdistan meselesi, demokrasinin sınırları içerisinde çözülmez.

Dolaysıyla Kürt halkının, Kürdistanlı siyasal dinamiklerin; Türkiye demokrasinin gelişimine katkı koymaları ile demokrasi yükünü belirleyici olarak omuzlamaları ayrı şeylerdir. Birincisine Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte katkı koyabilir, koymalıdır da; fakat yükün esasını Kürtlerin sırtına yüklemek yanlış olur, Kürtler bu yükü taşıyamaz.

Barışçıl demokratik çözümü destekliyoruz, silahların susması ve meselenin demokratik zeminde çözülmesi elbette olumlu bir adımdır. Elbette çözüm, dahası demokratik barışçıl çözüm tamam da neyin çözümü? Çözmek istenilen olgunun bir adı yok mu, konulmayacak mı? Kürdistan’da, Türkiye’de hiç kimse çözüme karşı değil; herkesin ilgili olduğu, çözüm paketinde neyin olup olmadığıdır. Kısacası meselenin özü, çözümün şekli değil içeriğinde neyin/nelerin yer aldığı, alacağıdır. 10 maddelik “demokratik çözüm” paketi eğer gerçekleştirilirse Türkiye’de demokrasi meselesinin çözümüne katkı koyar; ama Kürt meselesini çözmez!

Bir başka açıdan, Türkiye’de gelişecek demokratikleşme çerçevesinde Kuzey Kürdistan meselesinin çözümlenemeyeceği gerek Güney Kürdistan gerekse Rojava üzerinden de okunabilir. Öyle ki günümüz bölgesel siyaset koşullarında Kuzey’de Kürt meselesinin çözümüne dönük her adım Rojava’yı içermek durumundadır. Hatta  hükümet kendi açısından bunu zorunlu görüyor; çünkü biliyor ki Kürdistan parçalarındaki her gelişme diğerini etkiliyor. Rojava ile Kuzey parçaları ise hem coğrafik konumları hem de siyaset dokuları itibarıyla en fazla birbirini etkileyen konuma sahipler. Bu nedenle Türk hükümetinin, görüşmelere Rojava’yı da dahil etmek isteyeceği açık.

Hangi “Ortak Millet”, “Demokratik Ölçülerle Tanımlan”acak?

Öcalan’ın sunduğu 10 maddenin dokuzuncu şıkkı “9) Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçülerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistemde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması” diyor. Maddedeki “Demokratik cumhuriyet, ortak vatan” kavramları da sorunlu; ama esas “ortak vatan ve milletin demokratik ölçülerle tanımlanması” önermesi sorunludur. Ortak millet ile hangi millet tarif ediliyor? Kürt, Türk milletleri ile Arap, Çerkes, Laz, Ermeni, Rum vb. bir dizi azınlık milletler hangi “ortak millet” üzerinden tanımlanacak?

Demokrasi mi güvenlik mi?

Gelelim demokrasi meselesine! Türk rejimi Kürt meselesini Kürdistan meselesinden kopartarak demokratikleşme çerçevesiyle sınırlı ele almak istiyor. Belirttiğim gibi bu hem mümkün değil hem zaten Türk demokrasisi de baştan aşağı sorunlu.

Eee, nasıl olacak? 10 maddenin yarısı demokratikleşmeden bahsediyor; ama AKP hükümeti tepeden tırnağa otoriterleşmenin de ötesinde Doğu despotizmini güçlendiriyor. AKP, İç Güvenlik Yasasıyla Doğu toplumlarına özgü polis devletini kurmayı hedeflerken Kürt/Kürdistan meselesinin çözümü bir yana aynı süreçte Öcalan’ın sunduğu 10 maddelik demokratikleşme hedefi nasıl karşılık bulacak?

Hem İç Güvenlik Paketi’ni Meclis’te geçirme ısrarı hem demokratikleşme, demokratik çözüm bir arada nasıl olacak?

Devlet ve AKP Kürt meselesini demokratikleşmeye indirgeme çabasında fakat demokratikleşme de sorunlu. Ergün Babahan bile, “herkes biliyor ki, medyayı kıskaç altına almış, yolsuzluklarla yıpranmış, muhalefetin sesini polis baskınları ve yargı eliyle kesmiş bir iktidardan Kürtlere, değil demokratikleşme paketi, su bile çıkmaz” demek durumunda kalıyorsa hükümetin demokrasi-güvenlik dengesinde güvenliği esas aldığı, alacağına kuşku yoktur. Üstelik Kürdistan meselesi nedeniyle olduğu kadar Türkiye genel muhalefeti açısından da AKP demokrasiyi değil güvenliği esas almaktadır. Kanıt mı: işte iç güvenlik yasası!

Şunu da belirtelim; Türk devleti Avrupa Yerel Yönetimler Şartına koyduğu şerhi kaldırsa bile bu Kürt meselesinin çözümüne derman olmaz. Kaldı ki bu şartı bile kaldırmaya yakın duran işaretler vermiyor. AKP ve özelde Erdoğan; ekonomik, siyasal ve kültürel olarak merkezileşmeyi savunarak “tüm yetkiyi kendisinde toplamak istiyor, inşaat ruhsatından gazete muhabirine kadar her detayı takip eden bir şahsiyetin özerklik bir yana, Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nı kabul etmesine imkan ve ihtimal yoktur.” (Ergün Babahan)

Hükümet demokrasi-güvenlik dengesini güvenlik üzerine kurduğu içindir ki; dün PKK, HDP’ye; “silah bırak konuşalım” dayatmasını bugün genişleterek “silahı bırak, kamu güvenliğini bozma; konuşalım” demeye başladı. Dahası “kamu güvenliği bozulursa HDP barajı geçemez” şantajını doğrudan ve dolaylı sürdürüyor.

Sonuç olarak;

1- AKP hükümeti bir kez daha seçimi kurtarma derdinde, seçim bitince evli evine köylü köyüne misali olacak. Dolayısıyla Kürt halkı, Türkiye halkları Haziran seçimleri sonrasında siyasal gerilimlere hazır olmalı; çünkü ortak açıklama toplantısında hükümet adına konuşan Yalçın Akdoğan’ın “Yeni anayasayı birçok köklü ve kronik sorunun çözümünde önemli bir fırsat olarak görüyoruz” diyerek çözümü ne zaman, kimin tarafından ve nasıl çıkarılacağı belli olmayan yeni anayasaya havale etmiştir. Dolayısıyla Kuzeyli Kürtleri uzun ve sancılı bir yol bekliyor. Kürt muhalefeti belli başlı ulusal özgürlük talepleri etrafında mücadeleyi uzun soluklu geliştirmekle yüz yüze.

2- Kürt siyaseti özelde HDP aynı süreçte; hem Türk devletiyle Kürt meselesini çözmek için uzlaşma-görüşme hem de hükümete karşı radikal demokrasi mücadelesini geliştiremeyeceğini “HDP; Diyarbakır’da Sinn Fein, Ankara’da SYRİZA işlevini üstlenemez” başlıklı yazımda belirtmiştim. Son gelişmeler bunu doğruluyor.

3- 10 maddelik paket belki PKK’nin silahsızlanmasını getirebilir fakat bu; Kürt,  Kürdistan meselesinin çözümü değildir. Devletin PKK’nin silah bırakıp bırakmaması meselesinde PKK ile masaya oturması doğru fakat Kürt halkının kendi geleceğini belirleme meselesi ne kadar güçlü olursa olsun tek başına PKK ile çözümlenemez. Bunu taraflar biliyor. Bu durum, Kuzey Kürdistanlı tüm ulusal demokratik güçleri kapsayan bir ulusal meclis ya da kongre benzeri bir yapılanmanın zaman geçirilmeden yaratılmasını dayatır! 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89