Washington’da Obama karşıtı çevrelerde bir kaç haftadır devam eden bir tartışma var. Obama’nın Irak ve Suriyeli Kürtlerle yeni girdiği angajmanla Kürt politikasını bütünüyle değiştirdiği söyleniyor. Bu yeni politikanın Obama’nın bugüne kadar yürüttüğü Irak ve Suriye politikasının altını oyduğu iddia ediliyor .
İlk bakışta gerçekten öyle görünüyor.
Suriye’de çatışma başladığından bu yana Washington, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini savundu. Kürtlere hep özerklik taleplerinin Esad sonrası dönemde diğer gruplarla tartışılarak alınması gereken bir karar olduğunu söyledi. Yıllarca PKK’nın Suriye kolu olduğu söylenen PYD ile direkt kontak kurmayı reddetti.
Son birkaç hafta içinde bugüne kadar sürdürdüğü politikasıyla çelişkili görünen adımlar attı.
PYD ile resmen görüştüğünü ilan etti. Daha da ileri giderek PYD’ye silah yardımı gönderdi, üstelik NATO müttefiki Türkiye’nin itirazlarına rağmen.
Obama son haftalarda attığı adımlarla Irak’ta da benzer bir imaj çizdi.
Yıllarca ‘Irak’ın toprak bütünlüğünü tehdit eder’ diyerek, Barzani-Türkiye ilişkisine karşı çıktı, iki tarafı Bağdat’ı bypass etmekle suçladı, Barzani’nin Türkiye üzerinden sattığı Kürt petrolünün uluslararası piyasalarda önünü kesmeye uğraştı, potansiyel alıcıları diplomatik bir dille uyardı.
Sonra birden, Ağustos ayında, Bağdat’ı kendisi bypass edip Barzani’yi silahlandırmaya karar verdi.
Bu ani değişim Batı medyasında her gün yükselen Kürt sempatisi, Amerikan Kongresi’nde, Washington’daki düşünce kuruluşlarında Barzani’nin bağımsızlık hayaline desteğin artması ile birleşince ‘Washington’ın Kürt stratejisinde yeni bir döneme girildi’ tartışmaları başladı.
Tüm bu tartışmalar, Kürtlerin profilinin Batılı başkentlerde hızla yükselmesi, Batı medyasında birbiri ardına çıkan ve PYD savaşçılarının kahramanlıklarını anlatan yazılar, Washington’ın önemli düşünce kuruluşlarının ‘PKK’yı terör örgütü listesinden çıkaralım’ söylemleri Ankara’yı da endişelendirmiş olmalı ki her fırsatta hükümet PKK’nın ve PYD’nin en az IŞİD kadar büyük bir tehdit olduğunu vurgulamaya başladı.
Obama’nın PYD’yi silahlandırma kararı ise işin tuzu biberi oldu.
Fakat Amerika’nın Irak ve Suriye’de Kürtlerle girdiği yeni angajman ‘Kürtlerle yepyeni bir dönemin habercisi’ değil, sadece bir taktik değişikliği. Obama’nın Suriye ve Irak stratejisinde değişiklik yok, en azından şimdilik.
Obama Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmaya devam ediyor.
O halde Obama’nın PYD’i ve Barzani’yi silahlandırma kararını nasıl okumak lazım?
Amerikan yönetiminin PYD’ye silah yardımı kararının altında yatan sebeplerden bahsetmiştim geçen hafta.
IŞİD hızla büyüyen bir tehdit. Fakat Amerikan hava saldırıları örgütün ne Irak’taki ne de Suriye’deki ilerleyişini durdurabiliyor. Amerika’nın sahada birlikte çalışabileceği, IŞİD’e karşı etkili saldırılar yürütebilecek, disiplinli müttefiklere ihtiyacı var. Batı destekli Suriye muhalefetinin gittikçe zayıfladığı göz önüne alındığında Amerikan yönetimi için Suriyeli Kürtler iyi bir seçenek gibi görünüyor.
Obama bu nedenlerle aldı PYD’ye askeri yardım kararını. Ve PYD’ye askeri destek vermenin Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit edeceğine inanmıyor. PYD’yi Suriye muhalefetine entegre ederek Suriyeli Kürtlerin bağımsızlık hayalini dizginleyebileceğini düşünüyor.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne verdiği askeri desteği de Kürtlerin bağımsızlığına destek vermek olarak görmüyor Obama. Tam aksine bunun Irak’ı bir arada tutacak bir formül olacağına inanıyor. Erbil’i silahlandırmanın Bağdat’ın güvenliğini sağlayacağını, ülke bütünlüğünü IŞİD tehdidine karşı koruyacağını düşünüyor.
Obama’nın Erbil’e askeri yardım kararını Kürtlerden Irak’ın içinde kalma ve Bağdat’la birlikte IŞİD’e karşı mücadele etme sözünü aldıktan sonra verdiği söyleniyor.
Kısacası Obama’nın Kürt politikasında, Irak ve Suriye stratejisinde bir değişiklik yok. Dışişleri bakanı Kerry’nin söylediği gibi, ‘Amerikan yönetimi sadece acil yanıt gerektiren bir tehdide cevap veriyor.’ Kürtlerle Irak’ta, Suriye’de girdiği yakın ilişkinin sebebi bu.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.