Lenin’in bu ünlü sorusuna, “Suya atlayalım, gerisine sonra bakarız,” diyebilir miyiz? Sanmıyorum. PKK’li gerillaların sınır dışına çıkarken bundan sonra nasıl bir yol haritası çıkarılacağı önemli. Hiçbir şey zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü değil. Şimdi artık barış zamanı.
Hafta sonu Ankara’da toplanan Demokrasi ve Barış Konferansı katılım ve değerli katkılarıyla ev ödevlerimizin saptanması açısından çok önemliydi.
“Kürtlerin olmadığı her yerdeki inisiyatiflerin içinde oluruz” hallerine karşı, Kürt siyasi hareketinin olmadığı yerde sadece boş gevezelik yapılır diyenler, önümüzdeki süreçte inisiyatiflerini artırma, barış cephesini genişletmek için mücadele kararlılığını ortaya koydular.
Ortada kendiliğinden oluşabilecek bir durum yok, barış bir inşa süreci ve AKP iktidarını seçimlere doğru giderken tüm topluma güven verici adımlar atmaya zorlamak gerekiyor. Konuya “Saldım çayıra mevlam kayıra,” diye bakılamaz. Zamana karşı yarışırken, ağır çekim davranışların bir anlamı yoktur.
Edgar Allen Poe, “Aşırı kurnazlık en büyük akılsızlıktır,” diyordu. Ne aradığını bilmeyen bulduğunun da kıymetini anlayamıyor.Yerleşik siyasetin yatağının değişmesi birçok özneyi kum üstünde kendi başına bırakacaktır.
Anayasanın % 75’inde uzlaşma yok, seçim barajı, hazine yardımında direniş sürüyor, ama beklenti hep Kürt siyasi hareketine yönelik. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok. Dışarıdan seyirlik bir durum da söz konusu değil.
Sürecin hızlanması emek, demokrasi ve barış güçlerinin ortak mücadelesini gerektiriyor. 2015’e kadar olan yakın takvim boyunca birlikte örgütlenmeli, bir arada yaşamı savunanlar birlikte siyaset yapabilmeli, geçmişi bir yana bırakıp, helalleşerek yeni bir sayfa açabilmelidir.
Hegemonya kuralları koyma inisiyatifinin adıysa, ya kuralları birlikte oluşturmalı ya da bir karşı hegemonya yaratabilmeliyiz. Kamuoyu, en kötü barışın bile savaştan iyi olduğunun farkındadır.
Bir şey yapmanın en büyük düşmanı, bir şey yapıyor gibi davranmak oluyor.1998 yılında seçim öncesi 38 kitle örgütü ile Gökkuşağı Buluşması’nı gerçekleştirebilmiştik, Bugün bu zemin genişleyeceğine daralıyorsa, kabahatın büyüğünü de kendimizde aramamız, Türkiye’nin dönüşümü ile toplumsal muhalefetin dönüşümünü birlikte ele almamız gerekiyor.
Can Yücel’in dediği gibi “askeri müştereklerde değil, asgari müştereklerden yana olmak,” hemhal olmak yeterli.
Siyasette yaşanan bazı sorunların yapay olduğunu düşünüyorum; yeter ki bu yapay sorunları siyaseten sahici hale getirmeyelim. Kişisel saplantılara saplanıp kalmayalım. Kapalı devre siyaset dönemi bitti artık. Siyaset, dar kafalılığı da, dar kadroculuğu da kaldırmıyor.
Geleceğin yeni siyasetlerini örmenin arifesindeyiz. Tarihten ders çıkararak kendi tarihimizi yeniden yazıyoruz. Örgütsel ihtiyaçları toplumsal ihtiyaçların önüne koymuyoruz. Suyu tutan ve kokutan sarnıç olmak yerine, taştan fışkıran pınar olmaya kararlıyız. Yoksulların mücadelesi ile kimliğinden yoksun olanların mücadelesinin ortaklaşması zaten hayatın içinde oluyor. Bunun siyasi karşılıklarını yaratarak yeni bir cumhuriyeti hep beraber kurabiliriz.
Arabayı atların önüne koymalım yeter. Artık sadece kendi kendimize değil, başkalarıyla da konuşmayı becermenin zamanıdır. Barışı kendi kendimize yapmayacağız herhalde. Sürekli akıl verenleri, biraz da emek vermeye, özgürlük mücadelesinin organik bir parçası olmaya çağırıyoruz.
Bir politikanın geleceğini taşıyıcılarının yaratıcılığı belirliyor. Hareket, eylem ve pratik asla yalan söylemiyor. Tek başına söze değil, örgütlü söze ihtiyacımız var. Kökleşmiş sorunları ancak toprağa kök salmış örgütlenmelerin çözebileceğini yaşam bize kanıtlıyor. Kuraldır, örgütlüler örgütsüzleri yönetiyor. Emeğiyle geçinenler ile sırtımızdan geçinenlerin ayrıştığı bu dünyada alın terlerimizi birleştirmenin, barışı toplumsallaştırmanın dışında başka bir seçenek yok.
Ancak bu yolla barışı ve adaleti bir özlem olmaktan çıkaracağız; Nazım’ın dediği gibi, “Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayacağız.”
Bu davet bizim, artık takdir de sizindir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.