Çözüm süreci başladığı günden itibaren karalar bağlayanlar oldu. Süreç başlamadan ‘halk karamsar’ raporu yayınladılar. ‘Erdoğan çözemez, Doğu’ya demokrasi, Batı’ya faşizm olmaz, AKP Kürtleri kandırıyor, Cumhurbaşkanlığı seçimi rüşveti’ dediler. Fikir hür, yorum serbest. Ancak bazı insanların çözüm sürecini destekleyen isimleri toptancı bir dille ‘propagandist, yandaş’ olmakla ithamları artık abes kaçıyor.
Konunun muhatapları belli. Bir tarafta Kürt siyaseti hareketi ve onun bileşenleri var. Abdullah Öcalan, son görüşmede ‘süreç devam edecek’ diyor. HDP, sürece dair kritiklerini sıralıyor ancak müzakereler sürmeli pozisyonunda. PKK ‘Öcalan’ın yürüttüğü müzakereye saygı duyuyoruz. Arkasındayız’ diyor. Kürtler sürece dair memnuniyetlerini dile getiriyor. Hükümet ise tüm ajitasyonlara karşı politik bir kararlılık ve irade gösteriyor.
Tandoğanizm’e sapanlar!
Geldiğimiz noktada son durum şu. Öcalan, PKK, BDP, Kürtler sürece dair desteklerini belirtirken bazı isimlerin ‘kraldan çok kralcı bir tavırla’ konuşmalarını anlamak mümkün değil. Bu bir anlamda ‘Kürt sorunu çözülecekse biz çözeriz’ şeklinde Tandoğanist bir sapma içeriyor. Hangi adım atılırsa atılsın mutlu olmayan bir psikoloji sözkonusu. Bu insanlara göre adım atıldığında da, atılmadığında da sorun var.
Milliyetçilere Gül atıyor, Kürtlere rüşvet veriyor!
Adım atılmadığı zaman ‘AKP zaten yapmayacaktı, taktik hareket ediyor, Kürtleri kandırıyor’ diyen isimler reformlar açıklandığında ‘paket ölü doğdu, AKP seçime eylemsizlikle girmek istiyor, AKP küçük adımlarla Kürtleri kandırıyor, rüşvet veriyor’ diyorlar. İzahı zor bir nihilizmle karşı karşıyayız.
Süreç ‘de facto’ biçimde ilerlediğinde ‘mesele Erdoğan’ın keyfine bırakılmaz, yasal düzenleme yapılmalı’ tezini savunuyorlar. Yasa çıktığında uygulamaya bakalım diyorlar. Yasadan önce ‘hükümet seçimde milliyetçi oyları almak için adım atmaz’ diyenler şimdi ‘Kürtlerin oyunu almak için rüşvet veriyor’ noktasına savruldular. Bütün bunları söyleyenler aynı isimler.
Öcalan heyete tarihsel bir misyon biçiyor
Diyarbakır’da yapılan çalıştayda Beşir Atalay’ın ‘...sürecin yeni yol haritasının hazırlandığını’ söyledikten sonra bu yasanın gündeme gelmesi oldukça önemli. Ankara, Türkiye’yi/Ortadoğu’yu demokratikleştirmenin ve ülkeyi bölgesel/küresel güç haline getirmenin yolunun Kürt sorunun çözümünden geçtiğini görüyor.
Irak ve Suriye’de yaşanan iç savaş Türkiye’nin elini çabuk tutmasını zorunlu kılıyor. Hal böyle olunca hem HDP heyetinin hem de Hakan Fidan’ın ada ziyaretleri sıklaştı. Fidan, Öcalan’la görüşmelerini ikiye çıkardı. Görüşme notlarından bilindiği gibi Öcalan devlet heyetine tarihsel bir rol biçiyor ve heyetin entelellektüel aklını takdir ediyor.
Müzakere yasası ne getiriyor?
1. Yeni 7 Şubat krizlerinin olmaması için süreci ve aktörleri güvence altına alıyor.
2. Hükümetin politik irade ve kararlılığını gösteriyor. Süreç bitti diyenlere tarihi bir cevap veriyor.
3. Güven artırıcı adımla diyalogdan müzakereye geçildiği, oluşan poizitif havayla bilahare dağdan inişin olacağı anlaşılıyor.
4. Öcalan’la görüşmek için gazetecilere kapı aralıyor. Yakında bir heyet adaya gidecektir.
5. Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözüleceğini ve dönüş olamayacağını söylüyor.
6. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi gündeme gelmesi E.İhsanoğlu’nun olumsuz bir açıklama yapmasını engelleyecektir.
7. Kılıçdaroğlu DİTAM’daki kendini bağlayıcı konuşmasından sonra yasaya karşı çıkamayacaktır.
8. Yasa hakkında CHP ve E.İhsanoğlu’nun yapacağı olumlu açıklama MHP’yi; olumsuz açıklama Kürt seçmeni küstürecektir. Böylece muhalefet bloğu kilitlenecektir.
9. Kürt sorununun, siyaseti dönüştürdüğü bu yasa teklifi vesilesiyle bir kez daha görüldü.
10. Yasanın dilinden çok ilk defa böyle bir düzenlemenin yapılıyor olması onu tarihsel kılıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.