Bir ilahiyatçı dostum kısa bir zaman önce bana son derece içtenlikle ‘biz hayata Müslüman olan ve olmayan ayrımı üzerinden bakarız’ dedi.
Dine ‘insan’ üzerinden değil...
‘İnsan’a din üzerinden bakmak...
Belki de ‘hukuk’ ve ‘temel hak ve özgürlük’ ilkelerinin yerine sürekli ‘Müslümanca’ ölçüsünü koymak bundan kaynaklanmakta...
***
Maalesef son zamanlarda Müslüman coğrafyasına yaptığım gezilerde duyduklarım çoğu zaman dostumun samimi ‘itirafıyla’ çok fazla örtüşüyor...
Mogadişu’da da buna benzer lafları fazlasıyla duydum...
Müslüman olmayanların ‘insanlık’ bilmediği için Somali’ye yardım etmediklerinden, çoluk çocuğu parçalayarak iç organlarını sattıklarına kadar; dini eksen alarak, insana dini üzerinden bakarak bol bol yapılan ‘onlar’ ve ‘biz’ ayrımı...
***
Bir ikinci konu da Müslüman dünyasının zaafları için genellikle bir başka ‘suçlu’ aramak ve nihayetinde ‘Müslüman olmayan dünyayı’ işin faili olarak ilan etmek...
Ve katiyen hiçbir şekilde ‘özeleştiri’ yapmamak...
Somali, nüfusu tümüyle Müslüman olan bir ülke, iradesi ve mecali kalmamış başkentteki yönetim ile ülkenin geri kalan bölgesinde hâkimiyetini dörtnala sürdüren El Şebab Örgütü çatışıp duruyor.
Ülke kendi kendini yiyip bitirmiş...
Müslüman kabilelerin birbirlerinin canına kast eden ‘devlete kim hâkim olacak’ kavgası, Afrika’nın en uzun kıyılarına sahip bu güzelim ülkeyi cüzamlı bir hasta haline getirmiş...
Son yirmi yıldır kendi kendini imha eden bir ülkede akılcı bir özeleştiri olsa, bugün hepimizin içini karartan o hazin ve çaresiz resimler olmayacaktı...
***
‘Müslümanca’ her şey tartışılıyor da nedense ‘Müslümanca özeleştiri’ pek gündemde değil...
Hâlbuki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Kuran’ın indirilmeye başlanmasının yıldönümünde’ yaptığı konuşma, bu özeleştiri eksikliğini gidermek açısından tarihsel bir öneme sahipti:
“Bakınız, sadece Başbakanlığım döneminde, 8 yıl içinde 100’e yakın ülkeye defalarca ziyarette bulundum. Gerçekten de yoksulluğun had safhada olduğu, gelir dağılımındaki uçurumun büyüdüğü, hoşgörüsüzlüğün arttığı, savaşların, çatışmaların, terörün artık alın yazısına, yaftaya dönüştüğü bir çağı yaşıyor İslam ülkelerinin geneli. Hiç kuşkusuz bu manzara bizi var eden öğretilerin eseri değil. Hiç kuşkusuz, bugünkü manzara, medeniyetimizin temellerini oluşturan kaynaklardan yola çıkarak vardığımız bir nokta olamaz.
Bu manzaralara şahit olunca, Kuran’ın mesajı etrafında tarih boyunca nice faziletli şehirler, nice yüce devletler, nice büyük imparatorluklar, büyük medeniyetler kuran Müslümanlar, bugün neden insanların hayranlığını kazanan eserler, görkemli şehirler inşa etmekten uzaklar diye düşünmeden edemedim. 10, 11, 12, 13 ve 14. yüzyıllarda altın çağını yaşayan İslam coğrafyası, 20 ve 21. yüzyılda neden bu etkinliğini devam ettirmiyor diye düşündüm. Tıptan astronomiye, cebirden geometriye, fizikten coğrafyaya kadar hemen her bilim dalında insanlığın önünü açan, çağının ötesinde fikirler ve buluşlar ortaya koyan İslam dünyası, bugün neden tarihe, geleceğe yön verecek fikir ve buluşların altına imza atamıyor diye düşündüm.”
Bu manzara sadece ‘Müslüman olmayanları’ suçlu ilan ederek ya da suçlayarak ve insana ‘din’ üzerinden bakarak açıklanabilir mi?
***
Erdoğan’ın bu tespitine rağmen Mogadişu’da, ‘Kenya ile Somali’yi kıyaslayınca ‘aradaki bu korkunç fark acaba neden’ sorusunu bile soran olmadı...
Somali dönüşü, bu ilk Pazar günü fikrim odur ki ‘Müslümanca özeleştiriye’ de büyük ihtiyaç var...
Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan ama dünya üretiminin sadece onda birini yapan 57 Müslüman ülkenin her zaafının nedeni de hep ‘başkaları’ olamaz çünkü...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.