Eskiden Kürd inkâr edilirdi. Şimdi inkâr edilmiyor ama mutlaka “görünmez”leştiriliyor. Bu operasyon için kullanılan iksir ise İslamiyet. (İslamiyeti devletin bekası veya parti ideolojik menfaati için kullananlar İslamiyete kurban olsunlar. Âmin mi?)
İstanbul’da yol, köprü, kanaldan, İzmir’de demokrasi ve eşitlikten dem vuranlar Diyarbekir’de Hakkâri’de Qur’an meali ve din kardeşliği ile siyaset yapıyorlar. Batıda ticaret satan İslamcı, doğuda İslam satan tüccar oluveriyor. Kürdistan’daki dindarlık siyaset simsarlarınca istismar ediliyor. Kürd sadece Müslüman olabildiği ve olmaya mecbur sayıldığı için Kürd’e ancak İslamiyetle hitap ediliyor. Tüm Kürdlere, Türk olmamanın bedeli dindar olma mecburiyetiyle ödetiliyor. Tayyip Erdoğan, Kürd illerine içinde Kürd’ün kurucu/ egemen unsur olduğu kayda geçen bir Anayasa götüreceğine, Kürdce Qur’an meali götürüyor. Hâlbuki, Qur’an’ın adaletine kulak verseydin, Kürdlere din kardeşliği ile değil demokratik bir Anayasa ile giderdin.
Kürdistan’daki şehirler demokrasi, özgürlük, anadilde eğitim ve kalkınma ile değil peygamber şehri olmakla, sahabe kabri sayısıyla, Kürdce Qur’an mealiyle taltif ve terbiye ediliyor. Hâlbuki Kürdistan’da eksik olan şey özgürlük, eşitlik, güvenlik iken Kürd’e diyanet satmak niye? Kürdistan, Anadolu’dan diyanet konusunda eğer daha ileri değilse geri değildir. Zaten mesele Kürdlerin din- diyanet ihtiyacı değil, Kürdlüğün Müslümanlık içinde görünmezleştirilerek bir maliyet olmaktan çıkarılmasıdır.
“Madem hepimiz Müslüman milletiyiz, Kürd, Arap vs. demek ayıptır” diyen zihniyet işte buradan çıkıyor. Evet, Kürd’ün varlığı artık inkâr edilmiyor. Anayasa’da resmî olarak hâlâ “yok” olan, Kürd’ün varlık statüsü görünmezliktir. Kürd görünmez olduğu için gölgesi yoktur. Kimsenin üstüne düşen bir ağırlığı yani varlığının bir maliyeti de yoktur.
Kürd’e, “ey Kürd, Müslüman ol, Kürd olma!” deniyor. Dini siyasi metaya çevirip ticaret yapanlar bir de utanmadan “bizi anlamıyorsunuz” diyorlar. Varlığı keyfinize tabi olanlar sizi nasıl anlasın. Kürd’e en yakın olmaya çalıştığınız noktada İslamdan en uzaktasınız. Kürdlerin hukuku sözkonusu olduğunda Müslümanlık vurgunuz İslama en aykırı tarafınızdır. Devleti kendine saklayıp, Kürdlere dönünce akide şekeri olarak din kardeşliğiyle Kürdleri kandırmaya çalışmaktır bu. Kendi menfaatleri sözkonusu olduğunda kırmızı kitabı kutsal sayanlar, Kürdler için yeşil kitabı teselli sayıyor. Zira Kürd, savaşta terörist, barışta ise Müslüman kardeş olmak dışında bir seçeneğe sahip değildir. Ya Türklüğün kırmızısına kanacak ya İslamın yeşilinde görünmezliğe razı olacak.
Maalesef bugün Kürdlerin temel hakları, Türklerin oylarına esir edilmiş. Türk milliyetçileri iktidar partisine oy versin diye, düne kadar kutsanan çözüm süreci ile bile dalga geçiliyor. Kürd kökenli Türkiyeli siyasi partiye iftiralar atılıyor. Zerdüşt ithamı küfür ve hakaret anlamında ve muhatabını dine düşman göstermek için kullanılıyor. Ve buna dindarlar tepki göstermiyor.
Din hürriyetini savunan ve dindar olmayan demokrat bir siyasetçi mi Qur’an’a daha uygun bir siyaset takip ediyor yoksa dini siyasete alet ederek rakibini sıkıştırmak için onu nahak yere dinsizlikle suçlayan dindar siyasetçi mi? Dini seven, onu siyasete alet etmez.
MİRAÇ NEDİR?
Miraç, bir insan olan Muhammed’in yürünebilecek tüm yolları açtığı keşif ve temsil yolculuğunun adıdır. Miraç, insanlık adına en seçkin insanın, kâinat metnini baştan sona okuyup metnin yazarıyla buluşmasıdır. Miraç, insaniyetin Muhammed-i Arabi formunda Allah’a direkt muhatap olacak şekilde tüm perdelerden geçmesidir. Miraç, zamanın ve mekânın tüketilmesi durumunda ulaşılacak noktaya insanlığı temsilen Hazreti Muhammed’in varmasıdır. Yani Peygamberin kâinatsal (evrensel) yolculuğudur Miraç, insanın kâinatla dolarak yani kâinatı arkasına alarak evrenselleşmesidir. Miraç, Peygamberin bir insan olarak tarih’te ve varlık’ta yaptığı yolculuğun adıdır. “Tarihin sonu” fikrinin hakikati Miraç’tır.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.