Yahu, hiç mi farkınız yok sizin birbirinizden, Türk’ü Kürt’ü hiç mi fark etmiyor, emrinizde herkesi öldürtecek adamlar, silahlılar bulunduğu için mi böylesine kibirli, nobran, tehditkârsınız, o silahın size herkese hükmetme yetkisi verdiğini mi sanıyorsunuz, elinizde silahlarınız var diye bu halk sizin köleniz, yanaşmanız, tebaanız mı oluyor?
Sen kim olarak bütün Kürtlere emirler yağdırıp talimatlar veriyorsun, atası mısın, ağası mısın, efendisi misin?
“Bize akıl öğretmeyin” diyorsun, arkasından maşallah herkese akıl öğretiyorsun, bütün Kürt halkına, bütün Kürt Sivil Toplum Kuruluşlarına, Kürdistan’daki bütün barolara, medyaya ve tabii Taraf Gazetesi’ne.
Seni bizim hepimizden daha “akıllı” yapan şey ne?
Kimse sana ve arkadaşlarına akıl öğretmeyecek ama sen hepimize akıl öğreteceksin, bu ayrıcalığı neye borçlusun?
Yoksa seni hepimizden akıllı yapan elindeki silah mı?
Bir keresinde övünerek söylemiştin ya, “24 saat içinde istediğimiz herkesi öldürtürüz” diye, bu mu seni hepimizden akıllı kılan?
Sen “Hepiniz susun, sadece ben konuşacağım, ben akıllıyım” diyeceksin, biz de “Aman susalım yoksa bizi sokak ortasında öldürürler” deyip susacağız, sen de böylece herkesten akıllı olacaksın, öyle mi?
Bütün generaller böyle düşünür, öldürtürler de, öldürttüler de... Ama bir kere bu yola girdin mi artık iflah etmezsin çünkü haklılığını kanıtlayamadığın, haklı olmadığın için öldürdüğünde insanlar bunu niye yaptığını anlarlar.
Birini sustursan, öbürü konuşur.
“Ceylanların, Uğurların katillerinin peşine düştünüz mü, o katilleri deşifre ettiniz mi” diye soruyorsun, bu soruyu bize soracak babayiğit daha doğmadı.
Ceylan’ın katilini sen mi deşifre ettin, senin örgütün, partin mi deşifre etti, senin medyan mı deşifre etti, o zavallı çocuğun katillerinin peşine düşen biziz, o katilleri deşifre eden biziz.
Biz bu ülkede öldürülen her Kürt çocuğunun, her Türk çocuğunun sahibiyiz, elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince hesabını sorarız.
Sizin hepinizin canını sıkan da, bizi sırayla tehdit etmenize yol açan da bu zaten, çocukların hepsine sahip çıkmamız, o çocukları birbirinden ayırmamamız, Ceylan’a sahip çıktığımız gibi halı sahada vurdurttuğunuz genç kadına da sahip çıkmamız, Uğur’a sahip çıktığımız gibi Ankara’da öldürülenlere de sahip çıkmamız.
“Kandil’de öldürülen yedi sivil olayında niye sus pus oldunuz” diyorsun, o soruyu ben sana sormalıyım.
“Kandil’de yedi sivil öldürüldü” dediniz Türk medyasında sadece biz sürmanşetten duyurduk, Genelkurmay cevap verdi, onu da koyduk, karşı çıktınız, Roj TV’nin görüntülerine geniş bir yer açtık, Genelkurmay açıklamasını yaptı, onu da resimleriyle yayımladık.
Size de, “Buna cevap verin” dedik, sesiniz çıkmadı, sus pus olan biz değiliz, sensin, biz sus pus olmayız, bugüne kadar hiç olmadık, bundan sonra olacak da değiliz.
KCK bildirisiyle ilgili “BDP’ye muhtıra vermedik” diyorsun, “asparagas” diyorsun, “o muhtırayı kendi kurumlarınıza” gönderdiniz, neden açıkça “öyle bir bildiri göndermedik” demiyorsun?
Batman’da öldürülen hamile kadına gelince, ne sana inanıyorum, ne devlete... Gerçeği araştırıyoruz, bulduğumuzda açıklayacağız.
Aslında bütün bunlar “kenar süsü”, senin tehditlerinin altındaki dert başka.
PKK-MİT müzakerelerinin kayıtları açıklandı ve Kürt halkı “Neden müzakereleri kestiler, neden yeniden savaşmaya başladılar” diye sormaya koyuldu.
Susturmak istediğin soru bu, “Neden müzakereleri yarım bırakıp savaşı şiddetlendirdiniz?”
Buna verdiğin cevapta, “KCK operasyonları olduğu için müzakereleri bıraktık” diyorsun.
KCK operasyonları iki yıl önce başladı, siz son müzakereyi daha üç ay önce, temmuzda yaptınız, iki yıl boyunca o operasyonlar müzakereleri kesmenize yol açmadı da, tam anlaşmaya varmak üzereyken, devlet, “Özerklik vereceğiz, anadil hakkı vereceğiz, Apo’yu serbest bırakacağız” deyince, Apo “Anlaşıyoruz, durun” diye açıklama yapınca, barış kapıya dayanınca mı kesme nedeni oldu?
Taraf’ın ve Kürt halkının çoğunluğunun sorduğu soru bu işte.
Cevap veremediğin soru da bu.
Senin için mesele, Kürt halkının bu soruyu ilk kez bu kadar net biçimde sorması, Taraf Gazetesi olduğu için sormuyor halk bunu, bizim olup olmamamız hiç fark etmez, akıllı olduğu için soruyor.
Hiçbir halk aptal değildir, onları aptal zannedenlerdir aptal olanlar.
“Taraf elini Kürt halkının yakasından çeksin” diyorsun.
Bizim kimsenin yakasında elimiz yok, biz kimiz ki bir halkın yakasından tutalım, askerlerimiz mi var bizim, silahlarımız mı var, adam mı vurdurtuyoruz, insan mı öldürtüyoruz?
Ama bu halkın iki eli var ve o iki el “barışı” engelleyenlerin yakasına yapışıyor, hepinizin ödünü patlatan da o eller işte.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.