• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 18 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 1 °C

Mukabil intihar: KCK operasyonu

Etyen Mahçupyan

Silvan saldırısından sonra Başbakan Erdoğan bunu haklı olarak PKK'nın intiharı diye yorumlamıştı. Çünkü PKK'nın gücü askerî maharetine değil, toplumla kurmuş olduğu manevi bağlara ve 'doğru' bir davanın taşıyıcısı haline gelmesine dayanmaktaydı. 

Silvan bu duygusal yakınlık halini bizzat Kürtlerin nezdinde sorguya açtı ve PKK bir anda 'çözüm istemeyen', bu yönde kasıtlı davranan taraf olarak göründü. Ne var ki söz konusu ortam hükümetin yeniden silahı bir çare olarak düşünmesiyle sonuçlandı ve AKP elindeki prestij üstünlüğünü kolayca harcamış oldu.

Sorun Hakkari civarındaki kampların dağıtılması değil. Devletin bugüne kadar bu alanı boş bırakması zaten yanlıştı, çünkü PKK bu türden boşlukları askerî potansiyelini beslemek için kullanmayı tercih ediyor. KCK operasyonunun yeniden başlatılması da 'yanlış' olarak değerlendirilemez, çünkü böyle bir oluşumun hukuk içinde yer aldığını iddia etmek mümkün değil. Ancak bu operasyonların Terörle Mücadele Kanunu'nun içerdiği gizlilik ilkesine sığınması, savunulması mümkün olmayan bir durum. Söz konusu uygulama her şeyden önce adil yargılanma hakkını zedelediği için bizatihi hukuki değil. Öte yandan böylesine geniş çaplı tutuklamalara yol açan bir operasyonda ve her şeyin medyadan takip edilebildiği Kürt meselesinde 'gizli' ne kalmış olabilir? Bazı tekil tutuklamalarla bağlantılı olarak, kamuoyundan şimdilik saklı kalması kamu yararı olarak görülen bilgiler olsa bile, bunun yüzlerce insan için aynen geçerli olduğunu ileri sürmek mantıklı mı? KCK operasyonlarının halen yürütülme biçimi, şeffaflıktan uzak kalmak isteyen bir siyasi iradenin varlığını akla getiriyor. Aksi halde hükümetin yapacağı basit bir değişiklikle operasyonun şeffaf hale gelmesi ve kamuoyunca en azından sapla samanı ayıracak şekilde takip edilebilmesi mümkün kılınabilirdi. Dolayısıyla aslında tam da bundan çekinildiği, çünkü sapla samanın gerçekten de birbirine karıştığı tahmini gerçekçi bir değerlendirme haline geliyor. Eğer bu görüntü izale edilemezse, buradan çıkacak sonuç kolluk kuvvetlerinin önyargılı davranmakta ve gizlilik ilkesine sığınarak bu önyargıyı 'hukukileştirdikleri' şeklinde olacaktır.

Aslına bakılırsa bu kanaat çoktan zihinlerde tomurcuklanmış olup hızla yayılmakta... Nitekim 'önyargı' kavramının gönderme yaptığı iki yön var ve bunların kesişmesi hükümeti hiç de akıllıca olmayan bir konuma doğru sürüklüyor. Bunlardan biri önyargının pasif bir algıdan ziyade, proaktif bir değerlendirmeyi ifade etmesi. Yani önyargının sadece bir düşünce olarak kalmayıp, aynı zamanda bir eyleme de dönüşmesi. Hele buradaki aktör kolluk kuvvetleri ve onun devletle olan bağlantıları olunca, bu eylemin sistematik olmakla kalmayıp bir 'siyaseti' hedefleyeceği de kolayca öne sürülebilir. İkinci yön, önyargının sadece karşıdan gelen etkilere bir tepki olmayıp, kendini besleyen bir özellik arz etmesi, diğer bir deyişle 'ötekini' düşmanlaştıran kurucu bir nitelik kazanması. Kısacası önyargı denen şeyin aslında bir 'kötü niyet' tutumu olması... Siyaset üretimi ile kötü niyetin buluşması ise, KCK operasyonunun AKP hükümeti tarafından yönlendirilen bir kasıtlı tahrik stratejisi olduğunu ima ediyor.

Gerçeğin bu olmadığını iddia etmek durumu değiştirmiyor... Çünkü ortada bir gizlilik ilkesi ve buna sığınılarak yapılan yaygın tutuklamalar var. Kamuoyunun bilgisiz bırakıldığı bir ortamda, hükümetin veya kolluk kuvvetlerinin kendi 'iyi niyetlerinden' emin olmamızı istemeleri gülünç olur ve ancak otoriter rejimlerde karşılık bulabilir. Dolayısıyla bu operasyonlar hükümetin Kürt meselesindeki açılımcı tutumunu anlamsızlaştırma tehlikesi taşıyor ve AKP'nin eline geçmiş olan manevi üstünlüğü hızla eritiyor.

Bütün bunların KCK'nın ne olduğuyla ilişkisi yok... Nitekim Türkiye dünyanın en ileri hukuk rejimini de yaratsa, KCK bağlamında yapılanlar suç olacak. Çünkü KCK sözleşmesi Karayılan'ın söylediğinin aksine, gelecekte kurulması olası bir dünyaya ilişkin bir metin değil, bugünü biçimlendirerek yeni bir devlet yapısının kurulmasını hedef alan açıkça ayrılıkçı bir yasal zemin. Dahası KCK sadece metin düzleminde kalmayıp, söz konusu devlet yapısını hemen bugün kurmak üzere oluşan bir örgütlenme... Kendi içinde yasama, yargı ve yürütmesi bulunan, yurttaşlığı KCK'ya bağlılıkla tanımlayan bir 'devletleşme' modeli. Bu yapının tümüyle totaliter nitelikte bir zihniyeti yansıtması ise işin cabası...

Ancak KCK operasyonu açısından bakıldığında bunlar giderek anlamsız hale geliyor... KCK'lıların tutuklanmasıyla KCK'nın bitmeyeceği apaçık. Öte yandan devletin bu yapılanmayı görmezden gelmesi de beklenemez. Ama bu işi nasıl yaptığınız, kafanızdaki 'çözümün' ne olduğuna dair bir işarettir ve şu ana kadarki uygulama, hükümetin bütün iyi niyet yansıtan söylemine karşın bu meseleyi eşitlik temelinde şeffaf bir duruşla karşılamaya hazır olmadığını söylüyor. PKK Silvan'da bir hamlede intihar etmişti... Devlet de KCK operasyonlarının gizliliği sayesinde kendisini her gün zehirliyor...

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89