• BIST 8946.58
  • Altın 3033.718
  • Dolar 34.2777
  • Euro 37.0994
  • İstanbul 15 °C
  • Diyarbakır 10 °C
  • Ankara 7 °C
  • İzmir 16 °C
  • Berlin 13 °C

Mucize kapısı

Ahmet Altan-

Deli bir nehir gibi akıyor bu ülke.

Ama bu sefer “olumluya” doğru çağıldıyor.

Aniden bir barış seferberliği başladı sanki.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bazı şartlar gerçekleşirse “Apo’nun ev hapsine çıkabileceğini” söyledi.

Arınç’ın sözlerini Leyla Zana’nın ve Şerafettin Elçi’nin açıklamalarıyla birlikte okuduğunuzda “silahların susması” yönünde çok önemli adımlar atılmakta olduğunu hissediyorsunuz.

Silahlar susar, Apo ev hapsine çıkarılırsa, “haklar” konusunu daha rahat bir ortamda tartışma imkânı da doğar sanırım.

En azından Kürtlerin “haklarını” inkâr edenlerin elinden “silah” mazereti alınır.

Daha “normal” bir zeminde konuşabiliriz.

En önemlisi insanlar ölmez.

Ölümlerden yoruldu bu millet.

Tabii, “silahların susması” bir “son” olmayacak, aslında bir “başlangıç” olacak.

Ekonomisini başarıyla götüren, silahları susturmuş bir ülkede, yıkılan Kemalizm’in yerine ne kuracağımız gündeme gelecek.

Temel soru da “devlet-birey” ilişkisi olacak.

Yeniden şekillenen bir ülkede hangisi daha önemli olacak, devlet mi yoksa insan mı?

Erdoğan ve AKP, “insanı devletin önüne çıkaran” bir ülke kurmaya söz vermişlerdi.

Son bir yılda Erdoğan bu sözünden döndü.

Kendi denetimindeki devletin herkese ve herşeye karışmasını, Kemalizm’in din vurgulu bir versiyonunun hayata geçirilmesini savunan bir çizgiye geriledi.

Kendi partisinin içini de karmakarışık eden saçma sapan işler yaptı.

Parti programında olmayan tuhaf konuları gündeme soktuğu için partinin yöneticileri de bilmiyor alacakları pozisyonu.

“Koltukları ile vicdanları”
arasında sıkışıyorlar.

Erdoğan yirmi yıl daha bu ülkeyi yönetmek istiyor.

O bir politikacı ve sonsuza kadar yönetmeyi isteme hakkına sahip, burada soru, nasıl yönetmek istediği.

“Barış virajını”
döndükten sonra nereye sapacağız?

Özgürlüklerin genişlediği, herkesin kendi meşrebine göre rahatça yaşayabildiği, hukukun gerçekten hukuk olduğu bir ülke oluşturma yoluna mı sapacağız yoksa “Türk-İslam sentezinin” yasakçı, baskıcı, ırkçı sarmalına mı gireceğiz?

Son zamanlarda Erdoğan “Türk-İslam sentezinin” tarihin derinlerinde kalmış uygulamalarını canlandırmak istiyor.

Eğer bunda ısrar ederse, silahlar sussa bile bu ülke çeşitli kesimlerin sürekli olarak birbirleriyle “hak savaşına” girişeceği bir çatışma ve kırılma dönemi yaşar.

Eğer demokrasi ve özgürlük yolunu tercih ederse, barışın gerçekten tadını çıkartırız.

Herkesin eşit olduğu, eşit haklara sahip bulunduğu, herkesin çocuğunu “devletin istediği” gibi değil kendi istediği gibi yetiştirdiği, özel hayatlara kimsenin müdahale etmediği, faşist yasaların adalet sisteminden ayıklandığı, hukukun normalleştiği, her türlü vesayetin sona erdiği, gösteri yapanların yıllarca hapse atılmadığı, kadınların haklarının sınırlarının erkekler tarafından çizilmediği, devletin şeffaflaştığı, devletin içindeki her suçun hesabının verildiği, her inancın ibadetini rahatça gerçekleştirdiği, her inancın saygı gördüğü bir ülke düşünsenize.

Muhteşem bir hayatı olur buradaki insanların.

Erdoğan böyle bir hayatın kurulmasına yardımcı olsun, isterse bin yıl yönetsin ülkeyi.

Bana sorarsanız, onun ülkeyi yönetebilmesinin temel şartı da bu demokrasiyi getirmesi.

Aksi takdirde, yaşanacak çatışmalardan, huzursuzluklardan Erdoğan’ın taraftarları da bıkacak.

Taraftarlarını “Türk-İslam sentezinin” parantezi içine sıkıştırırsa, taraftarları gittikçe azalacaktır, göreceksiniz.

Türkiye bu paranteze sığmaz çünkü.

Kürt’ü Türk’ü, moderni muhafazakârı, Alevi’si Sünni’si, solcusu sağcısı nasıl hep birlikte “Türk-İslam sentezi” kutusuna sığdırılacak?

Bu insanlar ancak demokrasi ve eşitlik içinde birlikte yaşayabilirler.

Bunu gerçekleştirirse Erdoğan herkesten oy alır.

Ekonomiyi iyi yöneten, herkesin hakkını savunan, demokrasiyi getiren bir insana neden oy verilmesin?

“Apo’ya ev hapsi”
ihtimalini dile getirmeleri, “ırkçı, milliyetçi” oyları Türkiye’deki “tek oy biçimi” olarak görmekten vazgeçmeye hazırlandıklarını da gösteriyor.

Ülkenin diğer vatandaşlarının, ırkçılardan daha kalabalık olduğunu fark etmeye başlıyor gibiler.

Bunaltıcı geçen bir yıldan sonra bu çok sevindirici bir gelişme olur.

Bizim ülkenin mucizesi boldur, bakarsınız yeni bir mucizenin kapısı açılır ve biz demokrasiye geçeriz.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÖNE ÇIKANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0532 261 34 89