Batı medyasında birbiri ardına çıkan ve Türkiye’nin IŞİD yerine PKK’ya yüklenmesini eleştiren yazılar Batı ve Türkiye arasında derinleşen güven sorununun geldiği son noktayı göstermesi açısından önemli.
Birkaç gün evvel New York Times’ın başmakalesi, Erdoğan’ın PKK’yı vurmaktaki asıl amacının 1 Kasım seçimlerini kazanmak olduğunu savundu.
Türkiye’nin IŞİD ile savaşmaya niyetinin olmadığını, onun yerine Kürtleri vurarak IŞİD’e karşı mücadeleyi zayıflattığını öne sürdü.
Benzer bir yazı bir hafta evvel Amerika’nın Ankara eski büyükelçisi Eric Edelman tarafından New York Times için kaleme alındı.
Edelman, Türkiye ile varılan İncirlik mutabakatının, Türkiye’ye Kürtleri zayıflatmak için fırsat verdiğini, bunun IŞİD ile mücadeleyi sekteye uğratacağını ve Türkiye’yi istikrarsızlaştıracağını savundu.
24 Ağustos’ta McClatchy’de çıkan bir haber, eğit-donat kapsamında Türkiye’de eğitilen Suriyeli muhaliflerin Nusra cephesi tarafından kaçırılmasına yer verdi.
Haberde muhaliflerle ilgili istihbaratın Nusra cephesine Türkiye tarafından verildiğinden bahsediliyor. Ankara’nın amacının Amerika’nın eğit-donat programını küçük düşürmek ve Washington’ı kendi politikasına yaklaştırmak olduğu söyleniyor.
McClatchy’nin haberinin doğruluğu tartışılır fakat bu tür haberlerin ve yorumların neredeyse her gün Batı medyasında yer bulması bile Batı’nın Türkiye’ye duyduğu güvensizliğin son göstergesi.
Batı’nın gözünde Türkiye uzun zamandır güvenilir bir ortak, model bir ülke, inisiyatif alan, sorunlara yapıcı çözümler üreten bir aktör değil.
Gezi eylemleriyle Batı’nın Türkiye imajında oluşan derin çatlak, Türkiye’nin IŞİD politikasıyla, Kürt meselesinde geleneksel devletçi reflekslere dönmüş olmasıyla ve Kobani eylemlerine verdiği tepkiyle iyice derinleşmişti zaten.
Avrupa ve Amerika’ya göre Türkiye IŞİD’e destek vererek palazlandırmış ve büyümesinde rol oynadığı sorunun çözümüne katkı sunmayı reddeden güvenilmez bir müttefik, nerede ve ne zaman patlayacağı bilinmeyen serseri bir mayın.
İncirlik konusunda anlaşmanın sağlanmasının ardından Türkiye’nin PKK’ya karşı giriştiği operasyonlarla bu güven sorunu tavan yapmış durumda.
Washington’a göre Türkiye IŞİD ile mücadeleye yeterince katılmadığı gibi köstek olmaya devam ediyor.
Birkaç ay öncesine kadar Obama yönetiminin Ortadoğu ve Türkiye politikasının belirlenmesinde çok önemli bir rol oynamış üst düzey bir yetkiliye Türkiye ile ilişkileri, Ankara ile kırılma noktasının ne olduğunu sordum.
Şunları söyledi:
‘Türkiye ile bir tane kırılma noktası yok. Yıllarca biriken gerginliğin ardından gelindi bugün gelinen noktaya. Türkiye’nin bize göre makul olmayan talepleri oldu. Her zaman NATO üyeliğini kullanıp bizden birşeyler talep etti ama kendisi NATO üyesi bir ülke olarak müttefikliğinin gerektirdiklerini yerine getirmedi.
Ankara Patriotları talep ettiğinde bize anlamsız geldi. Esad’ın füzelerle Türkiye’yi vurma ihtimali yok. Bunu Türklere söyledik defalarca ama ısrar ettiler. IŞİD konusunda izlediği politikadan bahsetmeye bile gerek yok. İncirlik müzakerelerinde takındığı tutum, ayak sürümesi, tam anlaştık derken Erdoğan’ın son dakika müdahaleleri ilişkileri gerdi. ‘
Her ülke kendi çıkarlarını korumak için sıkı pazarlıklara girer fakat konuştuğum yetkili Ankara’nın yaptığı şeyi ‘sıkı pazarlık’tan ziyade ‘arsızca isteme’, ‘sahadaki dengeleri görmezden gelerek gerçekçi olmayan politikalarda ısrar etme’ olarak görüyor.
Ve bunun hem Ankara’nın hem de Amerika’nın çıkarlarını tehdit ettiğine inanıyor.
Tüm bunların Washington’da ‘Türkiye’nin güvenilmez bir aktör olduğuna’ dair algıyı güçlendirdiğini söylüyor. Patriotları çekme kararının altında bu algının ve yıllardır Türkiye ile çalışmanın yarattığı yılgınlığın ve baş ağrısının etkili olduğunu belirtiyor.
6 yıl içinde ‘model ortaklık’tan geldiğimiz nokta bu…
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.