Son günlerde Türk medyası “Misak-ı Milli”yle yatıp kalkıyor.
Onlar böyle oyalanıp dururken ben de bu yazımda Kürdistan’ın yeni şekillenmeye başlayan halinin bir analizini yapmaya çalışacağım. Kürtlerin kendi aralarındaki durum ve ilişki üzerinde duracağım.
Böyle giderse, kısa zaman içinde, Kürdistan’ın her parçası, kendi koşullarında, belirli bir statüye (özerklik, federasyon vb...) ya da özyönetim biçimine kavuşacak gibi görünüyor.
Şimdi böyle bir haritayı gözlerinizin önüne getirmeye çalışın...
Belirli “Kürdistanlar” ve aralarından geçen farklı devletlerin sınırları...
Bu sınırların alışılagelmiş ulus-devlet sınırlarının tüm işlevlerini yerine getiremeyeceği açık. Geçişgen, akışkan, silikleşmiş, hatta giderek daha yapay bir özellik taşıyacaklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Nehirler özgürce akacak kendi yataklarında, sınırlar yine uzayıp gidecek dikenli tellerle birlikte kuşkusuz ama sınırlar ardında yaşayan toplum da aşacak onları...
Şimdi doğa bilimlerinden yararlanalım biraz... Fikir jimnastiği gibi...
Biliyorsunuz, geçenlerde yeni bir deney yapıldı CERN’de. Buna ilişkin teorilere göre, Büyük Patlama sonrasında bir Higgs Bozonu oluştu. Bu bir alan ve bu alanın içinden geçen salt enerji yüklü parçacıklar kütle kazandılar.
Kütle, yani madde...
Dünyanın yapıtaşları böyle oluştu...
Dünya böyle meydana geldi...
Sözünü ettiğim Kürdistan manzarası bana bu Higgs Bozonu alanını çağrıştırıyor.
Her parçadaki (politik, ekonomik, sosyal, kültürel, vb.) Kürt enerjisi bu kendine özgü alanda kütle kazanmaz mı diye düşünmeden edemiyor insan.
Enerjinin kütle kazanması ne demek? Hayatın yapıtaşlarının oluşması demek. Bu ne demek, yeni bir gerçekliğin, bu örnekte dünyamızın, ortaya çıkması demek.
Enerji, kütle, madde, yaşam... Yeni bir evren... Yaşanılacak dünya...
Durun daha bitmedi doğanın dersleri...
Maddenin bir de halleri var... Katı, sıvı, gaz, plazma...
Bu Kürdistan manzarası, bir merkezi-bileşik devlet odağı içermediğinden, maddenin hallerinden katı hale benzemiyor. Sınırlarının geçişgenliğiyle maddenin sıvı; belirsizlikleriyle, sınırlarının silikliği, mesafelerin boşluklarıyla da gaz halini andırıyor.
Kimya biliminden biliyoruz ki, maddenin bir halinden ötekine geçişler mümkün. Bir madde katı halden sıvı hale geçebiliyor; sıvı katılaşabiliyor ya da gazlaşabiliyor; yoğunlaşan gaz sıvılaşıyor...
Sıvının katı hale dönüşmesine donma; katının erimesine sıvılaşma, gazın sıvılaşmasına yoğunlaşma; gazın doğrudan katılaşmasına kırağılaşma deniyor...
Su, buhar, yağmur, kar...
Madde oluşuyor, madde dönüşüyor, hayat dönüyor...
Doğanın diyalektiği böyle söylüyor.
Atomlar arasındaki mesafenin en uzak ve gevşek olduğu gaz halinden atomların birbirlerine en yakın durduğu, daha sıkı bağlanıp kenetlendiği katı hale geçiş mümkün diyor...
Ya toplumların diyalektiği?..
Düşünmek gerekmez mi?..
Marks’ın dediği gibi, toplumsal yapılarda da örneğin “katı olan her şey buharlaşıyor” devrimsel dönüşümlerle...
Misak-ı Milli bir ulusal and, milli yemin, demek. Kürtler de kendi aralarında bir söz bağı, bir ulusal sözleşme, oluşturamazlar mı?
Kürdistan’ın maddi zeminini burada bulup kendini yeniden inşa etmesi mümkün olmaz mı?..
Toplumun halleri de değişemez mi?..
Neden olmasın?..
Bunun halkların kardeşliğine de faydası olmaz mı?.. Güzel örnek olmaz mı?..
Kürtler açsın yolu; buradan çıksın öne kardeşlikler...
Sonra da Ortadoğu sözleşmesi... Halkların kardeşliğinin misakı...
Önemli olan, arabayı atın değil, atı arabanın önüne koşmak...
Türkler, Araplar, Farslar bunu anlamalı, içlerine sindirmeli önce...
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.