13 Temmuz tarihli “Srebrenitsa ve Halebce” başlıklı yazıda “Kürdlerin hak ve hürriyet mücadelesinin tek yolunun ve isminin ‘milliyetçilik’ olduğunu düşünenler yanılıyor. Kürdlerin müsbet hak mücadelesi, menfi bir inkârcılıkla aynı olmadığı için aynı adla anılmamalı. Milliyetçilikler eşit ölçüde kördür. Ezilenin de ezenin de milliyetçiliği bencildir. Biri bencilce tecavüz eder. Biri de bencilce kendini korumaya çalışır. Kendini korumanın bencilce olmayan yolu adalet ve hakperestliktir… Bu konuda daha detaylı çözümlemelere ihtiyaç var” demiş ve son birkaç yazıyı bu sorunun değişik veçhelerine ayırmıştım. Gazete yazılarına sığmayacak kadar çetrefilli bir konu olan milliyetçilik eleştirisine ilişkin bu son yazıyla bahsi şimdilik toparlayalım. Milliyetçiliğin getirileri ve götürüleri üzerine daha önce bu köşede yazdığım şu iki yazıya bakmanızı ayrıca tavsiye ederim: “İlkel milliyetçiliğin faydaları” (30 Nisan 2014) ve “Milliyetçilik: Bir gönüllü körlük” (3 Mayıs 2014).
Bencilliğin faydası sadece ben’e ait olan faydanın/hakkın temin edilmesinde serdengeçti bir enerji yaratmasındadır. Bencilliğin zararı ise ben’e ait faydayı/hakkı temin ettikten sonra bile içine girmiş olduğu gayrıya karşı duyarsızlık ve körlükten çıkamamasıdır. Bencillik gibi milliyetçilik de zehirli bir baldır. Müthiş bir enerji verir ve tatlıdır. Ancak zehiri sonradan ortaya çıkar. Gözlerini geçici olarak taciz ışıklarına kapatmaya ihtiyacı olanın gözlerini tedavi için kör eder. İlk başta ilaç doğru görünür. Ancak yanlış olduğu daha sonra gözlerini açamadığında ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle, haksız yere durdurulmuş ve motor kabiliyetleri gaspedilmiş bir kamyon düşünün. Milliyetçilik o kamyonu harekete geçirmek için frenlerini (gözlerini) söker ve onu yokuş aşağı salar. Böylece onu haksız yere derdest edildiği yerden çıkartır ancak hiçbir zaman nerede duracağını bilemez ve tarih şahittir ki duramaz. (Duramaz çünkü malikiyet duygusunun suiistimali, etik varlık olarak insandaki iştihanın sınırsızlığı yüzündendir ve insanı ta firavuniyete kadar götürür).
Milliyetçiliğin çirkinliği başkasındayken bize görünür. Bizdeki milliyetçilik ise bize görünmez. Çünkü içindeyken biz sadece kendimizi görürüz. Türk milliyetçisinin Kürd’ü yok sayması biraz da görmek istememesi ve görememesi sebebiyledir. Kürd’ün sorunu ise çeşitli tehditlerle kendi olmaktan korkacak şekilde korkutulması ve milliyetsizliğe zorlanmasıdır. Kürd’ün benliğini restore etmeye ve tedaviye ihtiyacı var. Ancak bunun yolu milliyetçilik değildir. Milliyetçilik çocukça bir bencillik olduğu için kişinin kendi hayatını muhafaza etmesinde faydalı olsa da hayatın sosyal/medeni olarak devamına engeldir. Milliyetçilik seni ayağa kaldırır ama sonra götürüp başkasına çarptırır. Yani milliyetçilik, milliyetçiyi kaba saba yapar. Görgüsüzdür çünkü kendinden başkasını göremez. Gördüğünde inkâr ve düşmanlığa yönelmesi de görmeme ısrarının bir ifadesidir.
Müsbet (pozitif, vücudi, yapıcı, bir şey ortaya koyucu) olan milliyet ile menfi (negatif, yokedici/yoksayıcı, ortadaki bir şeyi kenara itici, sürgüne gönderici) olan milliyetçilik arasındaki fark, benlik ile bencillik arasındaki farktır. Benlik ve milliyet insanın ve bir şahs-ı manevi olarak bir topluluğun kendi olması,kendi muhabbetiyle meşgul olmasıdır. Bencillik ve milliyetçilik ise insanın ve bir topluluğun kendi dışına düşman olması yani “aheri (ötekiyi) yutmak”la beslenmesidir.
Şu hâlde milliyetçi kimdir? Her kim başkasını inkâr ediyorsa milliyetçi odur. Her kim kendi dışındakini aşağılıyorsa milliyetçi odur. Kendi varlığını isbat (posit) eden milliyetlidir. Başkasının varlığını inkâr (negate) eden milliyetçidir. Alın size evrensel bir kural. Demek ki her kim muhtelif anlamlarıyla sınır ötesi harekât yapıyorsa milliyetçi odur. Her kim muhatabının sesini ve sözünü silahla susturuyorsa milliyetçi odur. Her kim hem kendi adına hem de başkasının adına mikrofonu elinde tutuyorsa milliyetçi odur. Milliyetli kendidir, namusludur; milliyetçi ise ihlalcidir ve tecavüz eder.
Benliğin yokluğu insanı bir nevi robot, hayvan ya da melek yapar. Benliği alınmış bir insan bitkisel hayattaki bir bedendir. İradesiz bir hayvandır. Tehdit kabiliyetini kaybeder. Kamusallığın ve siyasetin dışındadır. Bir insan tarafından evcil hâle getirilmesi normaldir (“ne istediler de vermedik?”). Dine muhatap değildir. İman edemez. Zira bir taşkınlık olan bencillik tehlikesi sadece insan için sözkonusudur. Ahlakilik onunla mümkündür. Bencilliğin alternatifi ne bensizlik ne de bir karşı-bencilliktir.Bencilliğin meşru ve erdemli alternatifi benlikliliktir. Benliğini ameliyatla almak isteyenlere yani benliğini alarak seni politik olarak insaniyetten düşürenlere karşı sahip çıkman gereken cevap bencillik değil benliktir. Bencilliğe bencillik ile cevap vermek duygusal bir cevaptır ve ahlaki olarak aynı seviyeye inmektir.
Aynı şekilde milliyetçiliğin alternatifi bir karşı-milliyetçilik değil, milliyetliliktir. Yani seni milliyetsizleştirmek isteyenlere karşı milliyetçilik yapmadan milliyetine sahip çıkmaktır. İster seküler ister dindar formlarda olsun Kürdlerin muhatap olduğu inkâr ve milliyetsizleştirmeye verilecek doğru cevap milliyetçilik değil milliyetliliktir.
Benliklilik ile bencilliğin birbirlerinden bir farkının görünmemesi aldatıcıdır. Milliyetçi yaklaşımın bencilce ama meşru hak talebinin, demokrat yaklaşımın benliğin hukukunu gözeten meşru hak talebiyle örtüşmesi de böyle aldatıcı bir benzerliktir. Mağdur durumdaki milliyetçinin milliyetçiliğindeki çirkinlik kendi dışına çıktığında görülür. Mağdur hakperestlik ise kendi dışına çıktığında da adaleti gözetir.
Özetle, her kim inkârı red ve hakkı teslim anlamında milliyetine sahip çıkıyorsa onun yaptığı şey adalettir, isbattır, varolmadır; milliyetçilik değil. Milliyet fertte ene’ye tekabül eder ve fıtridir. Çünkümalikiyeti tatmayan lehul-mülku (“mülk O’nundur”) diyemez. Ama lehul-mülku diyemeyen de adil olamaz. Milliyet fıtri ve gerekli, milliyetçilik ise menfi ve merduttur.
***
Kürdlük vurgusu İslam’a aykırı mı?
Bugün Türkiye’de bir Türk’ün Türklük vurgusu ile bir Kürd’ün Kürdlük vurgusunu aynı görmek, Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığını, Kürdlerin kamusallığın ve malikiyetin dışında bırakılmışlığını inkâr anlamına gelecektir. Bugün Kürdlük vurgusu adaletin tesisi için demokratik bir zaruret iken Türklük vurgusu herhangi bir adalet ihtiyacından neşet etmeyen safi bir milliyetçiliktir. Milliyetçiliği eleştiren yazılarımdaki Kürdlük vurgusunun sebebi Kürdlerin varlığının tanınma, kayda geçirilme ve Türkiye kamuoyunca bir ihsan değil bir vatandaşlık görevi olarak kabul edilmesini sağlamaktır. Kürdlük vurgusudemokratlığın lazımı olan bir vurgudur ve Türkiye’de devletin Türk olmasının sonucudur ve devlet Türk kaldıkça (veya tedavi ve tamirat ihtiyacından kaçmak için Müslümanlığa tutundukça) Kürdlük adaletin, eşitliğin tesisi için zorunlu bir vurgu kalacaktır.
***
NOT: Ülkeyi tekrar şiddet ve cinayet sarmalına geri döndürmek üzere silaha sarılanları ve terör eylemlerini kınıyor, bu kâbusun masumlara zarar vermeden bir an önce sona ermesini diliyorum.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.