8 şubatta Yeni Şafak gazetesinde Hilâl Kaplan’ın uyarıcı güzel bir yazısı vardı. Başlığı “Kürtçe Medeniyet dili midir?”, mevzuu ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir televizyon programında Kürtçe anadilde eğitim sorunu üstüne konuşurken kullandığı bir cümle. “Bir Medeniyet dili midir Kürtçe?” demiş Arınç.
Hilâl Kaplan’ın aktardığı Bülent Arınç’ın cümlesi şöyle: “Şartlar elverirse Kürtçe sadece seçmeli ders olabilir. Yoksa ilköğretimden üniversiteye kadar Kürtçe bir eğitim yapılması mümkün değildir. Kürtçe anadilde eğitimin önünde anayasal engel var. İkincisi, anayasal bir engel olmasa, Kürtçe bir eğitimin kaliteli bir eğitim olabileceğine inanıyor musunuz? Bir medeniyet dili midir Kürtçe? Böyle anadilde eğitimi düşünmüyoruz. Anadilde eğitimin Türkçe olması hem beraberlik sağlıyor hem de Türkçe bir medeniyet dilidir. Türkçeyle eğitimin her alanına hizmet edebilir.”
Bu sözleri Bülent Arınç gibi, muhafazakâr/İslamî gelenekten gelen biri değil de, bir “Türkçü” söyleseydi veya Güneş-Dil Teorisi’ne ya da Türk Tarih Tezi’ne hâlâ inanan birinin ağzından bu sözler çıkmış olsaydı üstünde durulmaya değer olmazdı.
Arınç’ın cümlesindeki bu sorunun analizi istenirse Milli Görüş fikriyatının analizine kadar da götürülüp, “zaten baştan beri öyleydi” de denebilir ama ben bu kanıda değilim. Bir siyasi süreci sonuçlarından bakarak analiz etmek yanıltıcı olabilir, zira bir süreç pek çok etmenin sonucu başlangıç çizgisinden sapabilir, yolunu değiştirebilir. Böyle bir durumda sürecin başında da varolan ama dominant olmayan çizgiler bu sapmayla birlikte üste çıkıp gelişme gösterebilir. Sonuçtan bakarak başlangıç nedenini açıklama mantıkçı pozitivizm olur. Yani “olan, zaten olması gerekendi” mantığı. Böyle bakmak dinamik değil statik bir değişim analizi mantığına işaret eder. Ama ne olursa olsun söz kaynağında bir varlığa yine de işarettir. Kafanızda olanı yanlış ifade edebilirsiniz ama kafanızda hiç olmayan bir düşünceyi yanlış da olsa ifade edemezsiniz.
Bana kalırsa bu sözler AKP’nin içine girdiği devletleşme eğilimin işaretlerinden biri.
Bülent Arınç’ın bu sorulu ve sorunlu cümlesinde Kürtçe dilinin bir medeniyet dili olup olmadığı meselesinden daha öncelikli bir mesele var. Kürtçe dilinin bir medeniyet dili olduğuna kuşku yoktur. Anadolu’da sayısız medeniyet var ve sayısız da dil. Ama Arınç’ın burada medeniyet derken kastettiği hâkim ulusun medeniyet anlayışıdır. Nitekim bu cümlede Arınç, okullarda anadilde eğitimin Türkçe olmasının beraberlik sağladığını söylüyor. Elbette beraberlik sağlıyor ama sorun bunun gönüllü beraberlik olup olmadığıdır. Olmadığına kuşku yok, sorun da burada, fakat artık çok bilinen bu konuya değinmek yerine asıl mesele olan “medeniyet anlayışına” değinmek istiyorum. Arınç’ın kafasındaki medeniyet anlayışı, Batıcı pozitivist modernist bir anlayış gibi görünüyor. Tek cümleden kalkarak yorum yapmaktan hep kaçınırım ama karşımızdaki cümle niyeti, düşünceyi oldukça net ortaya koyduğu için sanırım bu kuralımı bozmuş olmuyorum.
Batıcı modernizm alt kültür- üst kültür ayrımına dayanır ki, bu anlayış Kolonyalizm döneminden kalma ve halen de süren bir dünya tasavvurunun ürünüdür. Medeniyet denince de anlaşılan şey bu üst kültüre sahip milletler oluyor. Üst kültürün nişanesi ise ekonomik, teknolojik, bilimsel, kültürel gelişmişlik düzeyi. Böyle olunca üst kültürün simgeleri olan dilin ve hatta dinini alt kültüre taşınması buralara medeniyet götürme demek oluyor ve medeniyet götürme misyonu gerisindeki Kolonyalist sömürüyü de bir yandan gizleyip bir yandan meşrulaştırıyor.
Yıllar yılı Batı, İslam’ı, Müslüman yaşayış tarzını hep alt kültür olarak gördü. Bizdeki Batıcı modernist Kemalistler de öyle gördüler. AKP’yi ve onun iktidarını modern yaşam tarzına bir saldırı olarak nitelediler. Doğrusu içki ve benzeri meselelerde bu kuşkuyu doğrulayan emareler de yok değildi. Ama öyle de olsa asıl mesele halkı küçümseyen zihniyetti. Onlara göre Türkiye’nin batısı medeniydi; batı, diliyle (öz Türkçe), giyim tarzıyla (Batılı), içki sofrasıyla, dinlediği arabesk olmayan müziğiyle “Batılı olmayan” gayrı-medenilerden ayrılıyordu. Yani dışımızdaki Batı bizi, yani Türkiye’yi yakın zamanlara kadar nasıl gayrı-medeni görüyorsa, bizim Kemalistlerimiz de, “o biz değiliz” edasıyla kafalarını kendi Batılı olmayanlarına döndürüp “onlardır gayrı-medeni “ diyerek bakıyordu. Sayın Arınç’ın, “Bir medeniyet dili midir Kürtçe” sorusu işte böylesi bir ironi oluşturuyor.
Medeniyete özgü bir dil olmaz, her dilin bir medeniyeti vardır.
Öte yandan bu sözler yeni anayasa konusunda da hiç iyi kokular yaymıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.