İzmir milletvekili Birgül Ayman Güler geçen hafta çok tartışılan sözleri, CHP'nin Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda umut vadetmediğinin son göstergesi oldu. CHP içinde herkesin Güler ile aynı fikirde olmadığını biliyorum, ama bunun kimseye faydası yok, muhalefet partisi istikametinin ne olduğunu bir türlü belirleyemiyor.
Başbakan'ın CHP'yi topa tutmak için her fırsatı fazlasıyla değerlendirdiği doğru, ama bu CHP için bir mazeret olamaz, zira tablo apaçık ortada, Başbakan bu konuda haklı. CHP, tek parti dönemi gündeme getirilmek suretiyle eleştirilmeyi haksız buluyor, ama haksızlıktan söz edebilmek için önce dönem zihniyeti ile yüzleşmek zorunda, bunu yapmadığı/yapamadığı gibi, o zihniyetin devam ettiğine dair işaretler vermekten kurtulamıyor.
Ama sorun, ana muhalefet partisi ile sınırlı değil, bu ülkede hiçbir siyasal çevre geçmişi ile yüzleşip, hesaplaşma niyetinde değil. Tam da bu nedenle, şu anda içinde bulunduğumuz açmazları bir türlü aşamıyoruz. Dışlayıcı 'Türk milliyetçiliği', muhafazakarların iddia ettiği gibi sadece Kemalist/CHP zihniyetinin mirası değil, sağ-muhafazakar siyaset geleneği en az Kemalist gelenek kadar dışlayıcı-inkarcı bir milliyetçilik tarihine sahip ve bu tarihin izdüşümlerinden kurtulabilmiş değil.
Bakın, bugün iktidarda olanların içinde yetişmiş olmaktan övündükleri Milli Türk Talebe Birliği'nin, 'İşte Doğu Anadolu' başlıklı bir kitapçığında ( Ankara: Kardeş Matbaası, 1969) neler söylenmiş;
"1200 yılından beri devam eden Türk devletinin son bağımsız kalesi olan Cumhuriyetimizin doğusunda hainane maksatla milli bütünlüğümüzü parçalamaya yönelmişlerdir. Doğu'da Oğuz boylarının bir parçası olan halklarımızı kürt göstererek, bunları aşırı solun amaçları ile birleştirmeye çalışmaktadırlar.... Artık kesinlikle isbat edilmiştir ki, Türkiye'de Kürt denilebilicek bir unsur yoktur. Kendilerini Kürt ayrı ırk zannedenlerin Türk asıllı Oğuz boylarından biri olduğunu iyice bilmeleri gerekir. Bu bir tarihi gerçektir. Türkiye'de yaşayan herkes Türk'dür."
Türkiye'de sağ siyaset çalışanlar bu türden çok sayıda örneğe aşina olmalıdır. Ben sadece bir örnek daha vereyim; yine başta Başbakanımız olmak üzere tüm iktidar çevresinin sıkça yadettiği üstadları Necip Fazıl'ın yayınladığı Büyük Doğu dergisinin 22 Aralık 1950 tarihli sayısı, Cemiyet'in Diyarbakır şubesi açılışında Umumi Katip Abdülrahim Zapsu'nun yaptığı konuşmayı yayınlaşmış. Zapsu diyor ki; "İdeolocyamızın hassas köşelerinden biri olan Anadoluculuğumuz, Diyarbakır'a nazar ederken, onda sayısı iki üçü geçmeyen tarihi Anadolu sitelerinden ve Türk-İslam medeniyetinin fışkırtıcı ve etrafı besleyici pınarlarından bir tanesini görüyor... Türk vatanının en kesif ve lekesiz kaymak tabakasını teşkil ettiğine inandığımız Şarki Anadolu'yu, Diyarbakır vesilesi ile selamladığımız şu anda ...saadet duymaktayız ".
Büyük Doğu'nun özellikle bu sayısından örnek vermek istedim, zira bu sayı, Star gazetesinin tıpkı basımını yeniden ek yayınladığı sayılardan biri olarak birkaç ay önce çıktı. İktidar çevresinin göklere çıkarmakla yetinmeyip, yeni nesillere tanıştırmak üzere tekrar yayınladığı bu yayın, sağ-muhafazakar çevredeki Türk- İslam sentezi fikrinin erken örneklerinden biri. O zamandan bu zamana çok şey değişti, ama daha fazla şey değişmeliydi, öyle olmadığı için siyasette geri tepmelere mahkum olduk. Hala, Kemalist çevrede, 1930'ları referans alan ulusalcılık, sağ-muhafazakar çevrede, dönüp dolaşıp Türk-islam sentezciliği demokratikleşme ve Kürt meselesinin barışçıl çözümü önünde kocaman engeller olarak önümüze çıkıyor.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.