Kenya-Somali hattı ertesinde Türkiye’ye döner dönmez, PKK’nın Kuzey Irak ve Kandil’deki kamplarına yönelik düzenlenen hava harekâtıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı’nın basına dağıttığı görüntüler karşıladı beni, kendimi ‘bir savaş ülkesine gelmiş gibi’ hissettim...
Zaten son birkaç günün medyasını tararken ‘savaş dilinin’ de ön aldığını gördüm...
***
PKK ise hedefine AK Parti’yi oturtmuş, kendi analizlerine iltifat etmeyen ‘demokrat, liberal, solcu’ aydınları da ‘AK Parti’nin’ güdümüne girmekle suçluyordu...
‘Daha şimdiden Başbakan ve çevresi, bu yazarlara gerekli yönü gösteriyor: Ordu tamam, PKK’ya karşı yola devam’ diyordu.
PKK’nın yazılı organlarının kıstası da basitti; eğer barış sürecini ‘Çukurca Baskını bitirdi’ dersen ‘hükümet yanlısı’ idin...
Yok eğer, ‘daha da önemlisi, iki yıla yakın bir süredir Kürt Özgürlük Hareketi’nin halk iradesine dayanarak Demokratik Özerkliği aşağıdan yukarıya doğru inşa etmeye başlamasıyla birlikte AKP hükümeti bu demokratik süreci yok etme kararı veriyor’ dersen ‘vicdanlı aydın’ sayılıyordun.
***
Yaklaşım, bu topraklara yabancı değildi...
Siyasetten başka bir ölçü bilmeyenler için her şeye ve herkese ‘siyaset’ yön verirdi...
Birey, özerklik, bağımsızlık gibi kavramlar boştu.
Bu topraklarda siyasete bulaşmış herkes, askeri de, sivili de, Kürdü de, Türkü de herkesi kullanabileceğine inanır.
Zaten eğer işler istendiği gibi gitmez ise askeriye, siyaset ya da PKK aynı yöntemlerde birleşiyordu...
Aydınlar ‘kendileri gibi’ olmaya devam ediyorsa, onlara karşı kullanılacak yöntem ya çürütmecilik ya sinsi bir sansür ya da tasfiye oluyordu.
‘Düşünürlerin, akademisyenlerin, yazarların, çizerlerin’ özerk ve bağımsız kimliklerine saygı göstermeyen, ‘adam kullanma’ inancındaki ‘siyaset’ anlayışının her türünün aynı derecede çirkin olduğu görülüyordu.
***
Acaba dedim, Türk’ü, Kürt’ü ile ‘siyaseti’ birinci sıraya koyanların, ABD’li psikolog Abraham Maslow’dan, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisinden habersiz olmaları yüzünden mi Türkiye’deki Kürt sorunu çözülmüyor?
Maslow’un kişilik kategorileri, kendi aralarında bir dizilim oluştururlar ve her ihtiyaç kategorisine bir kişilik gelişme düzeyi karşılık gelir. Birey, bir kategorideki ihtiyaçları tam olarak gideremeden bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine, dolayısıyla kişilik gelişme düzeyine geçemez.
Maslow, ihtiyaçları şu şekilde kategorize eder:
1. Fizyolojik ihtiyaçlar
2. Güvenlik ihtiyacı
3. Ait olma ve sevgi ihtiyacı
4. Saygınlık ihtiyacı
5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı
Davranış ve düşünce biçimlere bakınca, ortalıktaki tavırları anlamak kolaylaşıyor; ikinci basamakta olanın, beşinci basamakta olanı anlaması mümkün mü?
***
Şunu da söyleyeyim, hayatı dinmeyen acılar içinde geçen Maslow’un ‘ihtiyaçlar hiyerarşisi’ Kanada’da yaşayan Yerliler üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu.
Buradaki gözlemleri, ‘kültürel farklılıkların’ esasen yüzeysel olduğu kanaatine varmasına yol açmış...
Din, ırk, mezhep siyaseti yapma ve herkesin kullanılabileceğini düşünme noktasında yolları kesişen her ırktan siyasetçiye baktıkça, ‘Maslow yanılmış’ denebilir mi?
Aslında herkes kendinin hangi basamakta olduğuna baksa ve varlığının anlamını dürüstçe buna göre değerlendirse, ne kadar rahatlarız.
Bu içtenlikle yapıldığı an, kanlı siyasal oburluğun da çocukları öldürmekten vazgeçeceğine emin olabilirsiniz.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.