2005 yılı Ağustos ayında, foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile Pakistan’a gittik. Amacımız 7 Temmuz günü Londra’da patlayan bombaların izini sürmekti. İlk görüştüğümüz kişilerden biri, 1981yılından beri bu ülkede yaşayan Filistin asıllı gazeteci Cemal İsmail idi. El Kaide yöneticileriyle birçok kez röportaj yapmış olan İsmail’in şu sözleri beni epey şaşırtmıştı: “Batı El Kaide ile veya onun destekçileriyle masaya oturmak zorunda kalacak.”
Şüphesiz geçen süre zarfında, dünyanın birçok köşesinde, farklı Batılı devletler şu ya da bu düzeyde El Kaide veya onun destekçileriyle bazı sorunlar hakkında görüşüp pazarlık etmişlerdir. Ama bunların hiçbirinin “masaya oturma” tanımını hak ettiği söylenemez. Ne var ki Musul’da yaşananlarla birlikte işin rengi değişiyor ve İsmail’in öngörüsü gerçekleşiyor gibi.
Memnuniyet kuyruğu
İlk andaki şokun ardından Musul’un Bağdat’ın denetiminden çıkmasından memnun olanların sayı ve özgül ağırlıklarının bundan rahatsız olanlardan fazla olduğu görülüyor. Öncelikle, Maliki yönetiminden haklı olarak rahatsız olan Sünni Arapların gelişmelerden memnun oldukları ortada. Bağdat ile aralarında çok sayıda sorun bulunan Kürtler de fazla şikayetçi değil: Musul krizini bir fırsata çevirip başta Kerkük olmak üzere ihtilaflı bazı bölgelerde hakimiyetlerini pekiştirdiler ve zaten hep gündemde olan “bağımsız Kürdistan”ı gecikmeden ilan etmeyi düşünüyorlar.
Bölgede İran’ın nüfuzunu artırmasından endişe eden Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt gibi ülkeler de, Bağdat’ın kayıplarının Tahran’ın hanesine eksi olarak yazıldığının farkındalar. Hatta Irak’taki yeni durumun Suriye’deki dengeleri yeniden muhalefetin lehine değiştirebileceğini de umuyor olabilirler. Şu ana kadarki tepkilerden, daha doğrusu tepkisizlikten Ankara’nın da bir panik havasında olmadığı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tabiriyle Irak’ta kaotik bir durum endişesi taşımadığı anlaşılıyor.
El Kaide’nin üstünü örtme gayretleri
Bu gidişle Irak’ın Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürtler arasında paylaştırılması için yeni bir masa kurulacağa ve bunun baş köşesinde olmasa bile bir yerinde, Sünnileri temsil edenler arasında El Kaide de yer alacağa benziyor.
Tabii ki kimse bunu alenen telaffuz etmeye yanaşmıyor. Tam tersine bu olgunun üstü şu iki argümanla örtülmek isteniyor:
1) “IŞİD’in El Kaide ile ilgisi yok”: Daha önceki yazılarımızda da değindik, IŞİD’in El Kaide’nin merkezi yöneticileriyle ihtilafa düşüp yolunu ayırmış olması, onu El Kaide hattından çıkartmıyor. Hatta gerek Irak, gerek Suriye’deki icraatına baktığımızda, sivillere yönelik acımasız tavırları, Şii düşmanlığı gibi açılardan IŞİD’in bildiğimiz El Kaide’den daha katı olduğunu görüyoruz.
2) “Bu sadece IŞİD’in değil tüm Sünnilerin isyanı”: Doğru, ama inisiyatifin IŞİD’de olduğu da açık. Öte yandan İslami öğeleri kullansın ya da kullanmasınlar, diğer gruplar bundan sonra ne yapacaklarını bilmezken, IŞİD, adı üstünde, bir devlet inşa etme, hatta etmiş olduğu iddiasında. Üstelik bu devlet kendini Irak topraklarıyla sınırlı görmüyor, tüm Doğu Akdeniz’i hedefliyor. Nitekim Suriye’nin bazı bölgelerinde de bu “devlet” bir süredir varlık gösteriyor.
Büyük gaflet
Çok özneli bir gaflete tanık oluyoruz. Hızla birkaç not düşelim:
1) Sünni Araplar kendi devletlerine kavuşsalar bile huzura kavuşamayabilirler. IŞİD’in empoze edeceği yaşam biçimi toplumun tümü tarafından kabulü mümkün görünmüyor. IŞİD ve diğer gruplar arasındaki iktidar mücadeleleri yeni tür bir iç savaşa yol açabilir.
2) Hemen yanıbaşında bir “İslam devleti” ilan edilmesi muhtemel Kürdistan devleti için, kendi bünyesindeki İslamcı potansiyel nedeniyle, önde gelen stratejik tehdit olacaktır.
3) Usame bin Ladin’in en büyük hayallerinden biri Suudi Arabistan’daki rejimi devirmekti. İran’ı dengelemek için, bin Ladin’in takipçilerinin önünü açan Körfez ülkeleri kısa süre içinde düşmanlarının düşmanının hiç de dost değil, tam tersine düşman olduğunu görebilirler.
4) Benzer bir şey Türkiye için de geçerli. El Kaide’nin en büyük açmazı, hedeflerinin gerçekleşemeyecek kadar iddialı olmasıydı. Eğer Irak ve Suriye’de, bin Ladin’in takipçileri bir şekilde devletleşip kurumsallaşırlarsa, daha önce yazdığımız gibi gözlerini muhakkak, “esas büyük lokma”ya, (http://rusencakir.com/El-Kaide-icin-esas-buyuk-lokma-Turkiye/2689) yani Türkiye’ye dikeceklerdir.
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.