Türkiye’nin trajik seçimi: Madem demokrasi yolu hepten tıkalı, bari Kürtlerle barış tehlikeye girmesin
Başbakan cumhurbaşkanı adayını açıklayacak, AKP seçmenleri ve belki başka muhafazakarlar oyunu ona verecek; buna karşılık ortak bir adayda anlaşanlar da Ekmeleddin İhsanoğlu’na oy verecek. Olay bu.
Bana AKP’nin adayı, mevcut koşullarda birinci turda seçilir gibi görünüyor. Durum bu kadar açıkken, nedir bu Ekmeleddin İhsanoğlu düşmanlığı, anlayabilmiş değilim.
AKP’yi destekleyen muhafazakarların beğenmedikleri İhsanoğlu’na oy vermelerini bekleyen yok. CHP seçmeninin bir kısmı da farklı nedenlerlle ona oy vermeyeblir. Bu durumda ikinci aday birincinin gerisinde kalacak, hepsi bu.
CHP soldan ziyade merkez partisi
Böyle olduğu halde, kıyamet kopuyor. AKP destekçileri ısrarla CHP’ye sol aday çıkarması gerektiğini hatırlatıp duruyor; oysa onlara ne CHP’nin sola mı sağa mı kaydığından?
Kendini solda konumlayan CHP seçmeni daha zor bir durumda kalmış olabilir, ama onların da, artık CHP’nin sol olmaktan ziyade Cumhuriyet’in merkez partisi olduğunu bilmeleri gerekmez mi? Daha sol bir siyaset için canı isteyen başka bir politik parti etrafında örgütlenmeli değil miydi? Solun başarısızlığından CHP’yi sorumlu tutmanın sonu ne zaman gelecek belli değil.
Taktik bir karar
Diğer taraftan, CHP’nin muhafazakar adaya destek vermesi belli ki taktik bir karar. Tek başına cumhurbaşkanı seçtiremeyecek bir partinin taktik karar vermesi beğenilmeyebilir ancak anlaşılabilir bir seçim. Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi tablo bu.
İktidar partisi mensupları, belli ki, ilk turda zorlanmamak için muhalefet partilerinin ayrı aday göstermesini tercih ediyor. Ama madem ki, İhsanoğlu’nun CHP’nin tabanında da tepkiyla karşılaşacağını düşünüyorlar telaşlanmalarına gerek yok. Tekrar ediyorum, durum buysa nedir bu Ekmeleddin Bey düşmanlığı?
Dün AKP’ye ABD-Batı projesi deniliyordu, bugünse AKP’liler Ekmeleddin İhsanoğlu’nu böylesi bir projenin adamı olarak takdim etmekte sakınca görmüyor. Bir karar versek diyorum, bu ülkede siyasete yön veren Batılı güçler mi, toplumsal-siyasal dinamikler mi?
Batı AKP’yi niye destekledi?
İhsanoğlu’nun Batı dünyasının tercih edeceği bir aday olduğu söylenebilir, tıpkı AKP’nin, eski statükoya karşı Batı dünyasının tercih ettiği bir siyasi güç olması gibi. Ancak, Batı dünyası AKP’yi gizlice ve karanlık niyetlerle desteklemedi; eski statüko toplumsal meşruiyetini yitirdiği ve Türkiye’yi idare edemez hale geldiği için, kendileri açısında daha fazla istikrar vadeden bir müttefik ve muhatap arayışında oldukları için destekledi.
Şimdi, gerekçe farklı olabilir, zira (şahsından bağımsız olarak) İhsanoğlu isminde anlaşan muhalafet cephesi ciddi bir siyasi alternatif sunmuyor. Sadece Türkiye’nin giderek daha fazla istikrarsızlaşması tehlikesine karşı bir denge olarak görülüyor olabilir. Ama ne olursa olsun, tercihi başkaları değil seçmen yapacak.
Siyasi değil dini bir tercih olarak AKP
Diğer taraftan, muhafazakarların İhsanoğlu takıntısının en önemli nedeni AKP’nin artık siyasi bir tercih değil, dini bir tercih olarak düşünülmeye başlaması. Başbakan artık partisinden siyasi bir parti olarak değil, bir ‘dava’nın temsilcisi olarak bahsediyor. Hal böyle olunca, kendini İslam dininin mensubu sayan herkesin AKP’de anlaşması bekleniyor.
Bu anlayışa göre ve Başbakan’ın da sıklıkla tekrarladığı gibi, AKP’nin başarısı sadece Türkiye’de yaşayanları değil, dünyanın her yerinde yaşayan Müslümanların kaderini etkileyecek derecede önemli. Yani durum bu kadar ciddi. Yani, bu büyük davaya karşı duran her tercih sıradan bir düşünce ve telakki farkı değil, münafıklık işareti.
Hayra alamet değil
O nedenle, Ekmeleddin Bey’in ruh dünyası bile sorgulanır hale geldi. Hemen söyleyeyim, bu hiç de hayra alamet bir durum değil.
Öyle olmadığı için iktidar partisi, demokrasi anlayışından giderek uzaklaşmakta beis görmüyor. Hemen seçim öncesi YÖK kanunu, iskan kanunu ve yargının yürütmeye tabi hale getirilmesine yönelik adımlarını hızlıca atıyor. ‘Dava’ büyük olduğu için farklılık, denetim falan katlanılır işler olarak görülmüyor…
Son virajı çoktan geçtik
Tüm otoriter rejimler böyle gerekçelerle kurulur ve yaşatılır. Cumhurbaşkanlığı seçimi bu nedenle çok tarihi bir eşik olarak görülüyor ki gerçekten de tarihi bir dönüm olacak. Ama aslında demokrasi istikametinde son virajı biz çoktan geçmiş vaziyetteyiz.
Türkiye’de daha fazla demokrasi isteyenler için yapılacak fazla şey yok. Ortak aday İhsanoğlu’nun Kürt meselesinin çözümünde, AKP’nin gerisinde bir seçenek olduğu belli, zira ismi üzerinde anlaşanların bu konudaki tutumunu biliyoruz. Kürtlerle barış konusunda AKP’nin ilerisinde olmayan bir demokratik seçenek, demokratik bir seçenek olamaz. AKP seçeneği zaten demokratik bir seçenek değil.
HDP’liler yine kızacak ama…
Dahası bir üçüncü seçeneğin varlığından bahsetmek zor. HDP’liler yine kızacak ama, biz HDP’yi, Kürtler AKP’yle müzakere ederken, elleri güçlensin diye desteklemek durumundayız. Doğrusu ben öyle yapmaya karar verdim. Yoksa, Kürt meselesinin çözümünde AKP’nin gerisinde bir yere savrulacağız.
AKP’li çözümün geleceği ne olacak belli değil, ama daha fazla demokrasi olmayacağı artık belli. HDP’nin, YÖK başta olmak üzere, otoriter siyasetin katmerlenmesi demek olan son yasal düzenlemelere ciddi bir muhalefet sergilememesi, mevcut müzakere sürecinin seyrinde demokratikleşmeyi ister istemez, ikinci planda tutacağının göstergesi.
Bari Kürtlerle barış tehlikeye girmesin
Kürt siyasi hareketi, barış ve demokrasinin birbirinden bağımsız olmayacağı, olamayacağı konusunda ısrarcı. Keşke öyle olabilseydi, ama mevcut koşullar ilkelerimizi fazlasıyla zorluyor. Doğrusu ben, madem daha fazla demokrasi yolu hepten tıkalı, bari Kürtlerle barış tehlikeye girmesin diye düşünüyorum.
Nerden baksanız, trajik bir seçim, ama gerçekler ortada. Artık bilmezden gelip daha fazla birbirimizi zorlamayalım. (diken.com.tr)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.