• BIST 9154.54
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 20 °C
  • Diyarbakır 13 °C
  • Ankara 12 °C
  • İzmir 19 °C
  • Berlin 3 °C

Laikliği tartışma suçu

Nihal Bengisu Karaca

27 Nisan e-muhtırası olarak bilinen basın açıklamasının Genelkurmay Başkanlığı'na ait internet sitesinden kaldırılması epey heyecan yarattı.

Hatırlayalım. E-muhtırada yer alan ve laikliği feci şekilde dumura uğrattığı ileri sürülen faaliyetler birkaç ilde yapılan "Kutlu Doğum" etkinliğinde kız çocuklarının başını örtmesinden ibaretti. E-muhtıra Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığına seçilmesi sürecinde yayınlanmıştı ve bu kısım da şöyle yer alıyordu açıklamada:
"...Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir."

E-muhtırada geçen "Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun" hepimizin bildiği gibi Hayrünnisa Gül'ün başörtüsüydü. E-muhtırada geçen ve kabul edilemez olduğu ileri sürülen "laikliği tartışma suçu", Hayrünnisa Gül'ün "o şekilde" "o köşke" girip giremeyeceği tartışmasıydı. Mesele, laikliği tartışma aşamasına gelmek şöyle dursun, tümüyle "laiklik çerçevesinde" ele alınıyordu. "Çankaya Köşkü kamusal alan değildir kiiii?" "Hayır, ne demek, bal gibi kamusal alandır!" şeklinde.

Bugün söz konusu sorun, sorun olma cihetini hâlâ koruyor. Başörtüsü meselesi, yerli yerine konulmuş, çözülmüş bir mevzu değil.

Dahası laikliği tartışma suçu(!) da halen işlenebilmiş değil. Tepeden inmeci etki-refleks dizgesini tartışmak laikliği tartışmak değildir. Tek tük çıkışlar dışında kimsenin laikliği özü itibarıyla tartışabilme suçunu işleyebildiğini, bu tartışmanın dolaşıma girebildiğini düşünmüyorum. Gayet antidemokratik bir tavırla icat edilen "laikliği tartışmak!" suçu, muhayyilenin ve muhakemenin önüne dikenli bir tel çekti. Atatürk'ü Koruma Kanunu olduğu sürece konuşulamayacak olan ve laiklik adına yapılmış pek çok kabahat ve cürüm ile yüzleşilmedi, bunlar masaya yatırılmadı. Bu yapılmadığı için o masayı, "Tamam, bunlar olmuş, ama laikliğin esnek bir yorumu gerekli ve hayatidir" diyerek toplamak da söz konusu olamadı haliyle.

Darbelerle, muhtıralarla, e-muhtıralarla laikliği tartışmanın büyük bir suç haline getirilmesi, askeri-sivil bürokrasi eliyle takiyeye zorlanmış kitlelerin özellikle Batı tandanslı özgürlüklere karşı duyarsız kalmasına da neden oldu. Tartışılmayan ve yüzleşmesi tamamlanmamış bir ilke olan laikliğin, toplumsal barışı, farklı olanla iletişimi, hoşgörünün dinamiklerini topluma sirayet ettirmesi mümkün olmaz, olmamıştır da.
Söz konusu yüzleşmenin yapılmasından korkulmuştur ve korkanlar çoğunluktan daha farklı yaşayan/inanan/düşünen bir kesim, çoğunluğun dini/manevi donanımıyla örtüşmeyen özgürlüklerini ordunun toplum ve siyaset üzerindeki baskısına borçlu olarak yaşadıklarını bildiler hep. Bu farkındalık nedeniyledir ki, ne zaman din/diyanet/başörtüsü gibi meseleler kendini hissettirse, soluğu orduyu göreve çağıran mitinglerde, yürüyüşlerde aldılar. (Çankaya'da bir başörtülü mü oturacak?! Yoksa başörtülüler yakında memur, öğretmen, öğretim görevlisi filan da mı olacak?! Olamaz, olabilemez!) Darbelere karşı olanların, sosyalistlerin, hatta bazı liberallerin bile yakın dönemde hükümettense ordunun bekasının yanında hizalanmayı tercih etmelerinin altında da böyle bir neden yatar.

Bu gidişin kendini gerçekleştiren kehanete -kendini gerçekleştiren kaygıya- dönüşeceği çok belliydi. Nitekim tüm bu düşünce-davranış motifi, geniş kitlelerin, vaktiyle resmi ideolojiye/laikliğe/militarizme yaslanarak savunulmuş hatta dayatılmış "özgürlüklere" karşı negatif bir duyarlılık geliştirmelerine neden oldu. Heykeller yıkılırken milletin neden "Allahuekber" diye bağırdığını anlamayıp, meseleyi İslam'daki suret yasağına bağlayarak açıklamaya çalışanlar, bahsi geçen ve belki artık fayda da sağlamayacak olan yüzleşme gereğinin üzerini örtmüş oldular, örtmeye devam ediyorlar.

E-muhtıranın siteden kaldırılmış olması, güzel bir gelişme. Umarım zihinlerden de kalkmıştır, bilinç dışına itilmemiştir. Zira bir yekûn daha tartamayacak kadar şişmiş bir bilinç dışı var Türkiye'nin.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89