• BIST 9341.2
  • Altın 3764.253
  • Dolar 38.0102
  • Euro 41.982
  • İstanbul 9 °C
  • Diyarbakır 21 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 14 °C
  • Berlin 15 °C

Kuzu postundaki kurtlar

Mesud Tek

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu Kürtçe eğitim talebini “şeytana uymak” olarak değerlendiriyor ve “çünkü bu memleketi böler” diye buyuruyor.

Görüşlerinin doğruluğunu ispat etmek için de ABD’de yaşandığını söylediği bir gelişmeyi anlatıyor: “Amerika bunu bir kez denedi, Bir eyaletinde denedi, İspanyolcanın yoğun olduğu bir yerde iki sene uyguladı baktı ki eyalet elden gidiyor hemen İngilizce eğitimine tekrar döndü.”

Ne kadar inandırıcı bir örnek değil mi?

Prof unvanlı Kuzu, İsviçre, İspanya, Belçika ve bazı diğer Avrupa ülkelerinde anadil eğitimi yapıldığını, bu ülkelerin bölünmediğini, aksine anadil eğitiminin söz konusu ülkelerin birliğinin temel taşlarından biri olduğunu bilmez mi?

Bilir elbette…

“Bu kadar cehalet ancak tahsil ile olur” diyeceğim, ama Burhan Kuzu cahil biri değil ve kendi söylemi ile üniversitelerde anayasa dersi veriyor.

Eğer sebep cehalet değilse, Burhan Kuzu’nun gerçekleri böylesine inkâr etmesinin, onları demokrasi karşıtı görüşlerine uygun hale getirmek amacıyla eğip bükmesinin nedeni ne ola ki?

Kuzu niçin partisinin yönetimindeki Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerinin durumunu ortaya koyan, Roboski katliamı, işkenceci polis şefi S. Selim Ay’ın terfi ettirilmesi ve benzeri uygulamaları nedeniyle hükümete kırık not veren AB Raporunu “çöpe” atıyor?

Kanımca tüm bunların nedeni Burhan Kuzu’nun kuzu postuna bürünmüş bir kurt olması.

Kuzu postundaki kurt Burhan’ın rengi “boz” mudur?

Bilmiyorum.

Ama bu söyledikleri nedeniyle sadece onu suçlamanın da haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Çünkü başkanı ve başbakanı da aynı düşünüyor; Burhan Kuzu Erdoğan’ın söylediklerini tekrarlıyor.

Bilindiği gibi, Başbakan Erdoğan son olarak partisinin grup toplantısında, "Ana dilde eğitim diye bir şey yoktur. Bu bir hak değildir” demişti.

Birçok uluslararası belgede yer alan anadilde eğitim hakkı için, “böyle bir hak yoktur” diye buyuran Erdoğan, Kürdler söz konusu olduğunda temel bir insan hakkını yok saymanın yanı sıra, neyin hak olup olmadığına karar verme yetkisini de kendinde buluyor.

Bugün “anadilde eğitim diye bir hak yok” diyen Erdoğan, yurtdışında, örneğin Almanya’da yaptığı konuşmalarda asimilasyonu insanlık suçu olarak niteliyor, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türklere anadilde eğitim hakkının tanınmasını istiyordu.

Erdoğan, “Yaradılanı yaradandan ötürü severiz” sözünü sıkça kullanıyor.

Ama “yaradılan” Kürdler olunca sevginin yerini, onların haklarının inkârı, eski inançlarından nefret etmek alıyor.

Son dönemlerde dünyanın en eski dinlerinden biri olan İranî Zerdüştlük ve Kürdlerin en eski dinlerinden Êzidi inancını diline dolayan Erdoğan, bu inanç sistemlerine karşı düşmanlığını saklama gereği bile duymuyor.

PKK’yi Zerdüştlük ile suçlayan Erdoğan Kürdleri PKK ile aralarına mesafe koymaya çağırıyor.

Erdoğan, Bunların yanı sıra on binlerce Kızılbaş’ı kılıçtan geçiren Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’den, Alevilerin katlinin vacip olduğunu söyleyen Şeyhülislam Ebu Suud’dan bahsediyor.

Bazı batılı ülkelerde İslam inancına yönelik nefret suçlarının artmasına haklı tepki gösteren, İslamifobinin BM nezdinde nefret suçu olarak kabul edilmesi için çaba sarf eden Erdoğan, Türkiye’de İslam ve Türk olmayan kesimler söz konusu olunca nefret suçu işlemekten geri kalmıyor.

Êzidilik ve Zerdüştlük kitap sahibi ve milyonlarca kişinin inançla bağlandığı dinler. İran’da Zerdüştlük bir inanç sistemi olarak resmen kabul ediliyor.

Başbakan Erdoğan tüm bunları bilmez mi, bilmemesine imkân var mı?

Elbette biliyor, ama çıktığı Türk-İslam Sentezi tornası, bilmezden gelmesini gerektiriyor.

AK Parti Hükümeti, 12 Haziran seçimlerinden sonra demokratikleşme ve AB sürecinde frene bastı.

Eski devlet reflekslerine, Kürd sorunu konusunda hiçbir sonuç vermeyen, aksine sorunu daha fazla çıkmaza sokup içinden çıkılmaz hale getiren güvenlikçi politikalara yöneldi.

Başbakan Erdoğan’ın söylemleri ve dili de, bu değişikliğe paralel olarak biçimlendi. Başbakan ve başta İçişleri Bakanı olmak üzere bazı bakanlar, her fırsatta Türk ve İslam olmayan toplum kesimlerine karşı inkârcı, nefret kusan, düşmanlığı körükleyen söylemlerde bulunuyorlar.

Cemevlerinin ibadethane olduğunu reddediyorlar, Alevileri ibadet etmek için camilere çağırıyorlar.

Yani Alevilerin nerede ve nasıl ibadet edeceğini belirliyorlar…

Ki, bu anlayış, Kemalist devlet sisteminin temel taşlarından biridir.

Erdoğan, son Elazığ konuşmasında, “sınırsız demokrasi ve özgürlük yoktur” da dedi.

Elbette öyledir.

Ama sınırı kim ve nasıl belirleyecek?

Kuzu raporunu çöpe attığına, AB Bakanı Egemen Bağış’ın “kırık ayna” diye nitelediğine, hükümetin bir başka ağır topu Zafer Çağlayan’ın da “dünyanın en riyakar örgütü” olarak gördüğü ve son raporuna güldüğüne göre, demokrasinin sınırlarını belirleyecek olan AB ve kriterleri değil.

Türkiye’nin özellikle Kürd sorunu ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile yakından ilgili maddelerine çekinceler koyarak imzaladığı uluslararası anlaşmalar da sınırın belirlemesinde rol oynamayacak.

Ve sınırı “Ankara Kriterleri”, Başbakan ve şürekası belirleyecek.

Ki, bu da AK Parti’nin bundan böyle demokratikleşme konusunda yapacaklarının çok sınırlı olacağını, bu işe zorlanması gerektiğini ortaya koyuyor.

Hükümeti demokratikleşme ve Kürd sorununun çözümü doğrultusunda adım atmaya zorlamanın yolu ise, silahlı mücadele veya ‘Devrimci Halk Savaşı Stratejisi” değil, legal, barışçıl, demokratik mücadele ve şiddete yönelmeyen sivil itaatsizlik eylemleridir.

Söz konusu mücadele biçimi ve eylemler, kuzu postuna bürünmüş kuzuların gerçek yüzlerini açığa çıkartacağı gibi, heveslerini de kursaklarında bırakacaktır.

  • Yorumlar 9
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • riya teze26 Ekim 2012 Cuma 14:41keske

      dogrusu mesut tekin yazisini iyi idrakedip analiz yapmak gerekiyor.cünkü hem rejimin hemde onun iktidarinin artik maskesin nasild üstüyünü basta kütdler ve diger demokrasi gücleri bundan sonra yapilmasi gerekli adimlari atarlar. ve insallah sayin kemal burkayda bundan nasibini alir.

      Yanıtla (0) (0)
    • keko26 Ekim 2012 Cuma 11:06kuzuların ulaması

      mesut tek burhan kuzuyu eleştırıyor ebe kardeşım senın şefın her gün erdoğona övgüler düzüyor ve kürt hareketıne her gün hakaret ediyor mesut tek sende başlamısın kuzuyu güya en sonunda sende şefın gibi başlamışsın kürt özgürlük hareketını sizın derdınız akp yi eleştırmek değıl akp nın arkasına saklanarak kürtlere saldırmak kimse bu bayatlamış süzlere inanmiyor yeter artık.

      Yanıtla (0) (0)
    • ADIYOK26 Ekim 2012 Cuma 13:46post

      kuzu portunda seytanlar

      Yanıtla (0) (0)
    • Serdar27 Ekim 2012 Cumartesi 00:19Kuzu ile Kurtlar

      Sayın Tek, Kuzu kılıklı kurdu 80 yıldır az-buz tanıyoruz. O konuda haklısınız.
      Bir de kendi ağacının kurtları vardır, bilirsiniz...
      Lideriniz de hep söyler-durur; 'Ben kırk yıldır hep aynı şeyi savunuyorum.' diye.
      Yönteminiz doğruysa eğer; amacınıza kaç adım yaklaştınız, sayın Tek?
      Rakiplerinizi şikayet edip, küçük çocuklar gibi davranarak, 'Ama ben yapacaktım da, şunlar-bunlar bırakmadı! ' demeden cevaplayın lütfen.

      Yanıtla (0) (0)
    • HUseyin27 Ekim 2012 Cumartesi 22:21Yine butun hata Kurtlerde

      Hapishanelere doldurulan Kurtlerin kacinda ne kadar silah yakalandi da icerdeler simdi. Alin sizin istediginiz sivil eylemleri iste. Hepsi hapisteler. Ne uydurmadir (Kemal Burkay'in uydurmalaridir bunlar) bu. Devlet bu kadar mi aklanmaya calisilir. On yillardir Kurtlere sadece hapishaneyi layik goren bu devleti bu kadar hos gorup, binlerce sivil siyasetciyi, aclik grevindekileri nasil bu kadar hor gorursunuz. Butun dunya anladi da bir tek su Kurt "aydinlari" anlayamadi kimin haksiz oldugunu.

      Yanıtla (0) (0)
    • Hüseyin K29 Ekim 2012 Pazartesi 10:48Tek mi Burkay mı?

      Sayın Tek'in akp tahliline katılmamak mümkün değil. Akp yi sayın Tek çözmüş ama sayın Burkay hala tanıyamamış. Sayın Tek akp'nin Kürt sorununu çözmeye niyetli olmadığını gördüğü halde, Burkay'ın akp ye olan güveni devam ediyor. Sayın Tek aslında Kürtlerin bütün barışcıl yöntemleri denediğini, her ateşkeste onlarca kayıp verdiğini, barışcıl ve demokratik mücadele yürüten binlerce bdp'lilerin cezaevlerinde olduğunu aslında çok iyi biliyor. ben

      Yanıtla (0) (0)
    • Mir Tatosi29 Ekim 2012 Pazartesi 12:22katilmadigim nokta

      Bence silahli mücadele olmasaydi ak partinin aslinda kara parti oldugu gercegi ortaya cikmazdi Sayin Tek bu konuda cok daha derinlikli düsünmesi gerektigine inaniyorum saygilar Sayin Tek e

      Yanıtla (0) (0)
    • derya29 Ekim 2012 Pazartesi 14:29ülkeye dönün

      Sayın Tek. Partinizi ya kapatıp kadrolarınız ile birlikte ülkeye dönüp eski genel sekreterinizin başına geçeceği hak-para geçiş yapın. Yada partinizi ismi ile birlikte Amede gelip Kürdistan Sosyalist Partisini legal şekilde kuruluşuna teşebüste bulunun. Her iki durumda mevcut durumdan daha ileri bir durumdur. üç beş kişinin tehditine aldırmazsanız bu halk sizi sahiplenir.

      Yanıtla (0) (0)
    • mamoste29 Ekim 2012 Pazartesi 16:34keko ya

      sn keko çamur atmadan önce öcalan ın m.kamal e övgülerini araştırsan daha iyi olur. lideriniz geldiği gün hizmete hazırım demişti hizmet te kusur etmediğini siz de biliyorsunuz ama ona yöneleceğinize başkalarına yöneliyorsunuz.. çok kurnazsınız..

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89