• BIST 9275.5
  • Altın 3765.937
  • Dolar 37.9427
  • Euro 41.6487
  • İstanbul 6 °C
  • Diyarbakır 14 °C
  • Ankara 2 °C
  • İzmir 9 °C
  • Berlin 8 °C

Kürtlerin Stalingrad’ı Kobanê...

Orhan Miroğlu

Bazı okurlar abartılı bulacak biliyorum, ama Kürtler’in ekseriyetinin gözünde bugün Kobanê’de yaşananların Stalingrad savunmasını hatırlattığı da bir gerçek.

IŞİD’e karşı koyan PYD güçlerinin şehirlerini kahramanca savunduklarına, yaşlı kadınların ve erkeklerin bile bu savunmaya katıldıklarına tanık oluyoruz. ( Bu arada, Kobanê de savaşmak için yaş mevzubahis değil, yaşı bahane eden romancılara ve siyaset erbabına hatırlatmakta fayda var)

Sınırda gözlerimle gördüm ve tanık oldum. Tel örgülere dayanan insanlar, dumanların yükseldiği, bomba seslerinin dağlarda yankılandığı topraklarına hüzün içinde bakıp duruyor ve insanı derinden sarsan hıçkırıklara boğuluyorlardı.

Kobanê Kürtler’in tarihinde kuşatmaya uğramış ilk şehir değil elbette.

Bugün Kürt federe bölgesinin başkenti olan Erbil (Hewler) dahil, Kürt milliyetçiliğinin merkezi sayılan bir çok şehir tarih boyunca kuşatmalara uğradı ve Kürtler’e karşı savaşan düşmanların eline geçti.

Kimsenin doğru dürüst haberi olmuyordu yaşananlardan. Mahabat Kürt Cumhuriyetinin ikinci dünya savaşından sonra İran tarafından yıkılması, Gazi Muhammed ve arkadaşlarının Çarçıra meydanında asılmasının hikayesinden bile, Kürt milliyetçi hareketleri ve direnişleriyle ilgili belli başlı Kürt aydınları Canip abinin anlattığına göre, yıllar sonra Fransa’da haberdar olmuşlardı. ( Hevsel Bahçesinde Bir Dut Ağacı-Everest yayınları, Orhan Miroğlu)

Kürtler Mahabat’tan sonra, bütün dünyanın ve sınırda yaşayan insanların gözleri önünde, bir şehirlerini ölesiye savunuyor ve direniyorlar. Küresel düzeydeki iletişim ağları Kobanê direnişini dünyanın dört bir yanına taşıyor. Savaş ve direniş an be an kayıtlara geçiyor.

Kobanê’nin ortaya koyduğu gerçekler bundan ibaret değil elbette. Türk-Kürt barışını istemeyip, çözüm sürecine başından beri ateş edip durmuş olanlar , çözüm sürecini sona ermesi için Kobanê’yi bir fırsat gibi görmeye başladılar.

IŞİD ve PYD’nin silahlı güçlerinin ilk karşılaşmasından başlayarak, çözüm süreci çöktü, çökecek diye yazılar yazdılar, aslı astarı olmayan tamamen dezenfermasyon ürünü haberlerle, Türkiye’nin Kobanêyi düşürmek için IŞİD’e yardım ettiğine insanları inandırmaya çalıştılar.

Ama bölgeye giden herkesin görebileceği gibi, bu algı operasyonu başarıya ulaşamadı. Kürt halkı, IŞİD katliamından kaçan Suriyeli Kürtler’e Türkiye’nin yadımlarını, dostluğunu görmezlikten gelecek kadar nankör bir halk değil. Bu saatten sonra kötü propaganda ancak cürmü kadar yer yakar!

Sayın Davutoğlu’nun şu söyledikleri elbette tarihe geçecek, gereğinin yapılması koşuluyla:

‘Kobanê’nin düşmesini istemeyiz. Kobanê’nin düşmemesi için elimizden ne geliyorsa yaparız.’:

Bu çerçevede, çözüm sürecinin ve daha geniş manada Kürt-Türk siyasi ilişkilerini belirleyecek olan Ankara’nın izleyeceği politikalardır.

Bir çeşit halk diplomasisi yoluyla Kürt kamuoyunu kazanarak, çözüm istemeyenlerin bütün hesapları boşa çıkarılabilir.

Yani, bugün, Kobanê ve civarında kalan Kürtleri IŞİD’e karşı korumak, IŞİD yarın Afrin ve Haseki’ye saldırırsa, orada da aynı tutumun içinde olmak.

Türkiye şunu görmeli ki, Ortadoğu halklarına bu savaşı dayatanların en önemli amaçlarından biri de şudur:

Kürtler’i ve Kürdistan’ı Anadolu’dan koparmak.

Erbil, Diyarbakır ve Rojava’da yaşayan Kürt halkının yüzünün Anadolu’ya yani Türkiye’ye dönmesi, ve çözüm süreciyle beraber, Erbil’le kurulan ilişkilerle bu tarihsel ilerlemenin güçlenmesi, başta Amerika olmak üzere Batı’yı rahatsız ediyor. Geçen yüzyılda, Ortadoğu’da sınırlar çizilirken, İngiliz sömürge siyasetini yönetenlerin kendi aralarında tartıştığı temel konulardan biri buydu: Kürdistan Anadolu’da mı yoksa Arabistan’da mı kalacak?

Bir kesim, sınırlar öyle çizilmeli ki, Kürdistan, Anadolu’da yeni gelişen milli hareketin içinde yer alsın diyordu, bir kesim de, bunu ret ediyor, Kürdistan’ın dört ayrı ülkede kalmasının Batı çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünüyor ve Kürdistan’ı Arap yönetimlerinin sınırları içinde tutmak istiyorlardı. Sınırlar bu ikincilerin düşüncesi doğrultusunda çizildi. Yüzyıldan sonra aynı yere geldik.

Kürdistan ve Kürt halkı tarihsel yürüyüşünde kimlerle beraber olacak? Dostlarını ve düşmanlarını seçerken hangi tarihsel hafıza ve siyasi tecrübelere bakarak karar verecek?

Öcalan’ın zihnini bugün bu iki soru meşgul ediyor diye düşünüyorum ve sanırım bu sorulara vereceği cevaplarla Kürt siyasetinde de, bir restorasyon dönemi başlayabilir, siyaseten ve düşünsel bakımdan.

Haşim Kılıç için bir not: Sayın Kılıç, Türkiye’de korku iklimi olduğunu, bunun gazetecileri etkilediğini, ama temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele edilmesi gerektiğini söylemişsiniz. Yanlış anlamayın lütfen ama keşke bu kadar çok konuşmasanız!. Konuşun konuşun, ama bilin ki, her konuşmanızda, sizin verdiğiniz kararların mağduru olan binlerce insana kendinizi yeniden hatırlatıyorsunuz! Yukarıdaki yazıyı okuyun ve açık yüreklilikle söyleyin lütfen : Bu yazı, siyasi ortamın, özgürlüklerin ve fikir beyan etmenin sizin verdiğiniz siyasi kararlarla belirlendiği dönemlerde yazılsaydı ve ben o kapattığınız partilerin mensubu olsaydım, siz bana bir beş yıl daha siyaset yasağı koymayacak mıydınız? Hangi düşünce ortamından söz ediyorsunuz? ‘PKK bu ülkenin gerçeğidir, onu sınır ötesinde aramayın’ dediğim için bana beş yıl siyaset yasağı verdiniz. Bireysel başvuru hakkı çıktı da, yasağa itiraz ettim birkaç ay önce ve kararınızı değiştirmenizi istedim. Hala bir cevap vermediniz. Siyaset yasağımın infazı bu yılın Aralık ayında bitiyor oysa. Kalkmış, direnişten filan söz ediyorsunuz bir de! Evet ben direniyorum, ama sizin kararlarınıza karşı direnmeye devam ediyorum ve soruyorum, mahkemenize verdiğim dilekçeye neden cevap vermiyor ve gereğini yerine getirmiyorsunuz? Kusura bakmayın ama, özgürlükler için direnmekten söz edecek bu ülkede son kişi bile olamazsınız, oturun oturduğunuz yere ve hatıralarınızı yazıp, verdiğiniz kararlarla bu ülkenin siyasi tarihinde yol açtığınız belalar için Türkiye’den özür dileyiniz!

  • Yorumlar 7
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • ökkeş05 Ekim 2014 Pazar 11:37inadına yorum yapmaya devam..

      Böylesi ..... sayfanızda ağarlamaktan sakınca görmüyorsunuz ama ona uygun cevap yazan yorumları siliyorsunuz... Sizi de anlamış değilim... Bunca açık kanıta rağmen Devletin yanında yeralıp o cepheden Kobani direnişine saldıran bu aciz adamı protesto ediyorum... Editörün Notu: Sitemizde (kim olursa/kime yapılırsa) hakarete müsaade etmiyoruz.

      Yanıtla (0) (0)
    • xerzitli05 Ekim 2014 Pazar 11:41para para para

      sayın miroğlu tarihe baktığınızda hep kürtlere ihanet eden kürtler görürsünüz sebebide para para para ben tarihe değilde size baktığımda tarihi görüyorum

      Yanıtla (0) (0)
    • Can Karakocan05 Ekim 2014 Pazar 22:14Yanardoner

      Miroglu lutfen Kurdleri(Kurd Halki) o emellerinize alet etmeyin,sizin yolunuz size olsun (golge etme baska ihsan istemem) birakin Kurdler kendi onurlariyla yasasin ve bu gune kadar nasil yasamislarsa (yani donmeden).

      Yanıtla (0) (0)
    • kadir cantürk06 Ekim 2014 Pazartesi 04:11sayın miroğlu doğru söylüyor

      kürt milleti artık kafasını kuma gömen apolitiklerden bıktı yeni bir siyaset anlayışı olması lazım sayın miroğlunun söz ettiği bu

      Yanıtla (0) (0)
    • bozo06 Ekim 2014 Pazartesi 09:19hangi yazar

      Sevgili editör tamam hakaretlere yer verme ama rekor derecede hakaret alan bir kişinin yazılarınızda yayinlama.

      Yanıtla (0) (0)
    • Sidar Elci06 Ekim 2014 Pazartesi 10:31Yazik

      Konumu ve ilkesizligi herkes tarafindan mulum olan bu zatin bu sitede yer bulmasi anlasilir ve kabul edilebilir bir sey degildir. Bu sayede bu site de cok yipraniyor ve inandirici olmaktan uzaklasiyor.

      Yanıtla (0) (0)
    • Mir09 Kasım 2014 Pazar 01:21O

      İyi başlayan her iş iyi amaç gütmeyebilir. Sınırda gözlemlerimiz ve AKP hükümeti ve TC başının İŞİDe verdiği destkekelr bu kadar açıkta iken Miroğlunun bunları savunmaya kalkışmasının izahı nedir? Bu ne yalakacılık ve yalancılık? Evet sınıra giden birçok insan kendi gözleri ile görür ki, tek bir develt yardımı yok suruçta? Bırakalım devet yardımalrını AKP li tek belediyeden tek bir destek yok. Asker açıktan İŞİD ile işbirliği içinde ki bunlardan bazıları canlı yayınlarda verildi. Gece gözlemcileri çok iyi bilirler ki, Türk askeri defala Birincisi, bu sitenin böyle bir kimliksize ihtiyacı olmadığı görüşüne ben de katılıyorum. Ha ille de yayınlarsanız sizin takdiriniz. Ama demek değerli buluyorsunuz der sitenizi de o şekilde değerlendiririz ki bu güne kadar itbarlı site algısı ile yaklaştık.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89