• BIST 9368.07
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 9 °C
  • Diyarbakır 9 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 17 °C
  • Berlin 2 °C

Kürtlerin Ortadoğu öyküsü ve Türkiye

Ali Bayramoğlu

Ortadoğu kimi yönleriyle dünyanın merkezidir. Pek çok çatışma, pek çok iddia, pek çok varoluşun karşı karşıya geldiği, toprak altından enerjinin fışkırdığı, dünya güçlerinin yaşam alanı gördükleri bir bölge Ortadoğu.

İsrail politikaları, mutlakiyetçi Körfez rejimleri, İran'ın alan genişletme stratejisi gibi geleneksel bölge meselelerine, son dönemde iki yeni mesele daha eklendi.

- Bunlardan birisi 'Kürtlerin siyasi öyküsü'dür, diğer ifadeyle Kürt meselesidir.

Bu öykü, dört ayrı ülkede yaşayan Kürtlerin bulundukları ülkelerde siyasi uyanış içinde olmalarına, bunun yanında birlikte oluşturdukları 'ulusal sınırlar ötesi Kürt alanı'nda, aralarında tüm çelişkilere rağmen ortak bölge bilinci ve aidiyeti içinde yol almalarına işaret ediyor.

Bizi de yakında ilgilendiren, Suriye kaosuyla açığa çıkan toplumsal ve siyasi bir enerjiye işaret eden Rojava bu açıdan çarpıcı bir örnektir. Öykünün hem siyasi hem toplumsal boyutlarına işaret etmektedir.

Rojava Türkiye'de sıkça dile getirildiği gibi, sadece PKK'nın bir yayılma ve yaşam alanını oluşturmuyor. Aynı zamanda Kürtler açısından ortak duygunun, belki 'vatan' fikrinin eş değeri işlevini görüyor, örgüt, hatta Öcalan için onlardan daha güçlü, onların da üzerinde baskı kuran bir unsur olmaya yönelmiş görünüyor. Türkiye'nin Kürtlerinde Rojava'nın tüm sorunların önüne geçmesini açıklayan da aslında budur.

Bu tür hareketlilikler ve oluşan 'yerel etnik aidiyet ötesi bir siyasi varoluş' ve bunu kuşatan siyasi hareketler, bunlar yanında bölgeki sınır değişim süreci, sarsıntı ve kaos, 21. yüzyılın Ortadoğu'sunda bir yönüyle bir Kürt yüzyılı olacağına işaret ediyor. Ufukta Kürtlerin şu veya bu formda, şu ya da bu çerçevede, parçalı ya da bütün olarak kendilerini yönetecekleri siyasi bir form görünüyor...

Tarihin akışı bu istikamettedir.

- Diğer taraftan Arap Baharıyla birlikte Mısır'dan Tunus'a Körfez ülkelerinden, Irak ve Suriye'ye uzanan geniş alanda ortaya yeni bir dinamik çıktı. Bu dinamik gerek siyasi gerek sosyolojik boyutlarıyla yeni Sünni hareketliliği olarak tanımlanabilir.

Bu hareketliliği iki kaynak besliyor.

(Mısır, Tunus gibi) Sünni ülkelerde toplumsal nitelikli bir siyasi değişim baskısının harekete geçmesi ilk kaynağı oluşturuyor.

İkinci kaynak ise bölgedeki tüm Sünni alanlarda İslam-siyaset temasının yoğunlaşması, bu çerçevede Hamas, İhvan, El Nusra, IŞİD farklı Sünni kökenli siyasi hareketlerin dolaylı karşılaşmasından meydana geliyor.

Siyaset-İslam arasındaki bu temas kuşatıcı bir nitelik taşırken, mesele bu şemsiyenin altında hangi formun galebe çalacağıdır.

Her iki kaynağın birlikte işaret ettiği husus şudur: Daha önce Şii alanda yaşanan, İran devletinden Lübnan Hizbullahı'na kadar değişik biçimlerle meydana gelen zıplama, şimdi Sünni alanda harekete geçmiş görünüyor.

Sadece siyasi hareketler açısından değil, siyaset sosyolojisi açısından da bölgenin (Sisi darbesinin açtığı paranteze rağmen) 1970'lerin sıkça diktatörlüklerle iç içe geçen seküler evresinin tarihsel açıdan kapandığı ortadadır. Tunus, Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerde yaşananlar, Körfez'deki mutlakiyetçi rejimlerin tedirginliği bu tablonun açık göstergeleridir.

21. yüzyıl bölge için diğer temel meseleleri yanında, bu değişimin de sonuçlarıyla iç içe yaşanacaktır.

Tarihin akışı bu istikamettedir.

Türkiye'nin politikaları bu noktada esas olarak demokrasi, çoğulculuk istikametindedir ve doğrudur. Bu esas Türkiye'yi şu ya da bu aşamada haklı ve kazançlı çıkaracaktır.

Sorun şüphe yok ki Kürt meselesinde karşımıza çıkıyor. Özellikle Rojava'yı Türkiye Kürtlerinden uzak tutmak, PKK'nın Türkiye dışında siyasi bir alanın oluşmasını engellemek arayışı, Türkiye'nin zaman zaman tarihin akışını görmesini de engelliyor. Dahası Kürt sorununu sadece PKK'ye indirgemeye, siyasalın ardındaki toplumsal faktörü azımsamaya itiyor.

Son gelişmeler Davutoğlu-Demirtaş görüşmesi, Salih Müslim'in Türkiye'ye gelişi, Davutoğlu'nun Kobeni'nin düşmesine müsaade etmeyiz sözleri farklı bir kapının açılabileceğine de işaret etmektedir.

Dün gece Kobani'den gelen haberler uyarıcı ve ürkütücüdür.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89