Seçimlere altı ay kala baraj tartışması gittikçe alevleniyor. Ancak her ne kadar anti-demokratik olsa da 2015 seçimlerine mevcut barajla girileceği neredeyse kesin. Esas kritik soru şu. Kürt Siyasal Hareketi’nin ne yapacağı. Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eş-başkanı Selahattin Demirtaş Kürtlerin baraja rağmen seçimlere ilk kez parti olarak gireceklerini söylüyor. Partisinin yüzde 10 barajı aşacağını iddia ediyor. Ya aşmazsa?
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş 27 Kasım tarihinde yayımlanan köşesinde konuya ilişkin çarpıcı tespitlerde bulunuyor. Aydıntaşbaş’a göre HDP, “Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 9,5’lerin üstüne çıkıp Meclis’e gümbür gümbür” girecek ya da yüzde 8- 9 gibi bir rakamla barajın altında kalacak. Kürtlerin Meclis dışında kalması AK Parti’ye yaramayacağı gibi Türkiye’yi bir “kaos” ortamına sürükleyebilir. “Kürtler, Rojava’da yaptıkları gibi ‘kendi yoluna gitme’ kararı alır… iktidarı son derece ürküten 6-7 Ekim olayları, seçim sonrası 6- 7 aya yayılır.” “Baraj mutlaka inmeli” diyor Aydıntaşbaş. Haklı.
Ancak meseleye farklı bakanlar da var. Kimliğinin açıklanmaması koşuluyla konuşan deneyimli bir Kürt siyasetçi bakın neler dedi: “HDP seçimlere parti olarak girerse bunu sadece Öcalan istiyor diye yapar. Öcalan barajın altında kalma riskine göze alıyorsa mutlaka bir hesabı var. O da şu: Tayyip Erdoğan’a başkanlık yolunu açmak için AKP’ye anayasayı tek başına değiştirecek kadar milletvekili çıkartmasını sağlamak. Çünkü bu durumda AK Parti 400’e yakın vekil çıkarır. Bunun karşılığında Öcalan’ı yeterince tatmin edecek bir şeyler verilirse, HDP baraj altında kalsa dahi sorun çıkmaz. Rojava’da PKK’den başka güç yok, ama Türkiye Suriye değil. Bir kaç hafta bağırılır çağırılır sonra da unutulur.”
Öcalan’ın iktidara sunduğu taslak böylesi bir pazarlığın parçası olabilir mi peki? Yoksa HDP’nin parti olarak seçime girme “tehditleri” pazarlıkta elini güçlendirmek için geliştirilen bir taktikten mi ibaret? Öcalan’la düzenli görüşen HDP heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder AK Parti’nin kilit isimlerinden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la çarşamba günü biraraya geldi. Ardından “Taslakta özerklik de var” dedi. Ancak Akdoğan HDP’li milletvekilini Twitter hesabı üzerinden yalanlayınca Önder bu kez “Taslakta özerklik diye bir başlık yok” açıklamasında bulundu.
Taslakta ne var peki? Süreç şeffaf yürümediği ve hakemlik yapan “üçüncü göz” olmadığı için gerçekler asla bilinmiyor. Kimi iddialara göre CHP, iktidarın oyununu bozmak için Kürtlere seçim ittifakı teklif etti. Dün görüştüğüm CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu iddiaları yalanladı. HDP’nin içinde seçimlere yeniden bağımsız katılmak için bastıranlar olduğu biliniyor.
Zaten Öcalan’ın HDP’nin baraj altında kalma riskini göze alacağına pek ihtimal vermiyorum. HDP’liler her ne kadar kendi parlamentolarını kursalar da HDP’li vekillerin oyun dışı kalacaklarını, Türkiye’de ve dünyada aynı ağırlıklarını koruyamayacaklarını, kendileri çalıp kendileri oynayacaklarını gayet iyi biliyordur. Ayrıca kuralları bilerek seçime girmek, sonra da ama “hile var” diye bağırmak ne denli tutarlı bir tavır olur.
Diyelim tüm bunlara rağmen HDP seçimlere parti olarak girdi, baraj altında kaldı ve gerçekten kaos çıktı. Aydıntaşbaş’ın dediği gibi bu AK Parti’ye yaramaz ama Kürtlere de yaramaz. Hele Irak Kürdistan’ında Rojava’da IŞİD gibi bir düşman ile uğraşılırken.
Batı ise ancak ucu kendine dokununca insan hakları aklına geliyor. 11 Eylül saldırılarından beri bu böyle. CIA’in bulaştığı son işkence skandalında tescillendiği üzere hak ihlallerinin kralını Batı kendisi işliyor. Tanrıkulu “Başkanlık rejiminin bu koşullarda gelmesi Türkiye’de demokrasinin sonu olur,” diyor. Ama muhalefetin bu denli beceriksizliği karşısında görünen o ki Başkanlık yetkileriyle donatılmış Erdoğan’a Türkiye de alışır. Dünya da. Ya Kürtler?
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.