Kürt sorununu, Kürtlerin yaşadığı ülkelerin bir ‘iç sorunu’ olarak gören ve dolayısıyla çözümü de sözkonusu ülkelerin ‘demokrasi standardı’na endeksleyen anlayışın sonuna gelindi…
Ne Türkiye ne Irak ne İran ne de Suriye, her bir devletin a priori olarak toprak bütünlüğünü esas alan uluslararası sistemin kendilerine sunduğu fırsattan yararlanmayı becerebildi…
Bugün artık Kürt sorunu, Ortadoğu’da yaşanan yeni egemenlik paylaşımı savaşına içkin bir ‘bölgesel sorun’ ve bu haliyle çözüm de, en azından öngörülebilir bir zamanda zor, hatta imkansız…
Piyasa deyimiyle, ‘bu riski çoktan satın alan’ Kürtler ise yarının ne getireceğinden çok bugün nasıl hayatta kalacaklarını hesaplayarak hareket ediyor…
Ne geçmişe duyulan bir özlem ne de geleceğe ilişkin bir umut var…
En özet ifadeyle, Kürtler ve Kürdistan ‘araf’ta…
Hal böyleyken, geleceğe dönük siyasal projeksiyonları toplumsal dinamiklere atıfla ‘Kürtler ne istiyor?’ sorusunun yanıtına dayandırmanın mevcut koşullarda bir karşılığı yok…
Bu durumun nedenleri tartışılabilir, ama erken dönem sonuçları aşikar: Kürtlerin yalnızca yaşadığı her bir ülkeyle değil, Kürt tabanını uzun yıllar mobilize etme yeteneğine sahip Kürt partileriyle de bağları kopuyor…
Zira bugün ne KDP ‘bağımsızlık’ ne de PKK ‘halk devrimi’ çabalarının arkasından gelen milyonları bulabiliyor…
Bu bağlamda, geçmişte sıklıkla başvurulan ‘halkımız henüz devrime hazır değil’ ya da ‘emperyalist güçlerin oyunu’ argümanlarının da hemen herkes tarafından artık bir mahcubiyet ifadesi olarak görüldüğünü söylemeden geçmeyelim…
En son tahlilde, Kürtler ve Kürdistan ‘araf’tan ne zaman ve nasıl çıkar kestirmek güç…
Ancak, o güne kadar hayatın ‘reset’te kalmayacağı da muhakkak…
Ve bir ‘iç sorun’ olmaktan çıktığı, ‘iç dinamikleri’ resesyona girdiği ölçüde de Kürt sorununun seyrinde bugün uluslararası aktörler dünden daha fazla etkin olacağa benziyor…
Örneğin, Irak’ta Kürtlerin bağımsızlığı Kürtlerin kararlılığından çok Batı’nın kararı olarak tezahür edecek gibi görünüyor: Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani de zaten bağımsızlık fikrine karşı çıkan Kürdistan Yurtseverler Birliği ya da Goran yerine ABD’li ve Avrupalı liderlerle görüşerek rıza üretmeye çalışıyor…
Suriye’de Kürtlerin federalizm ilanı ise neredeyse YPG’nin IŞİD’le mücadelesinde ne kadar başarılı olacağına göre belirlenecek. Herkes nefesini tutmuş, YPG Rakka’dan IŞİD’i ne zaman çıkaracak diye bekliyor…
Neden?
Rakka’da Kürtlerin ne işi var?
Eğer mesele ‘Kürdistan savunması’ ise, Rakka Kürdistan’ın neresine düşüyor?
Ya Türkiye?
Ertelenen/ıskalanan iç barış çoktan Ortadoğu’daki gelişmelere ipotek edildi…
Kürtler referandumda ‘evet’ ya da ‘hayır’ dese, ne fark eder?
‘Evet’ dese, AKP Kürtlere federal haklar mı tanıyacak?
‘Hayır’ dese HDP ‘ortak vatan, demokratik cumhuriyet’ mi kuracak?
Nihayetinde, referandumun sonucundan bağımsız Türkiye’de Kürt sorununun seyrini Irak ve Suriye Kürdistanı’nda olanlar belirleyecek…
Son günlerde yine ‘Kürtlerden umut yeşertme’ye niyetlenenlerin aklında olsun. (Artı Gerçek)
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.