• BIST 9379.83
  • Altın 3707.979
  • Dolar 37.8409
  • Euro 41.3004
  • İstanbul 11 °C
  • Diyarbakır 15 °C
  • Ankara 8 °C
  • İzmir 13 °C
  • Berlin 4 °C

Kürtler, dindarlar, sekülerler

Altan Tan

Yüzyıldan fazla süredir bir türlü neticeye kavuşturulamayan Kürt Sorunu’nun çözümü geciktikçe her geçen gün sorun daha da griftleşmekte bu doğrultudaki polemik ve tartışmalar da derinleşmektedir.

Son günlerin polemik konusu ise AKP’nin, AKP’nin şahsında İslamcıların çözüm sürecinin partneri olmaktan çıktıkları ve çözümün ancak seküler güçlerin devreye girmesi ile sağlanabileceği ile ilgili çağrıdır.

Çağrıda zikredilen ‘Seküler çevreler’den neyin ve kimlerin kastedildiği tam olarak ifade edilmemekle birlikte akıllara CHP’den Orduya; Beyaz Türklerden, Sol-Marksist örgütlere kadar geniş bir yelpaze gelmekte ve bunlar üzerinden tartışmalar sürmektedir.

Açıkça ifade etmek isterim ki ‘Kürt meselesi siyasal İslamcı, ‘gerici’ güçlerce değil, ancak bunların dışındaki tüm laik,seküler (sol-sosyalist, Marksist- liberal…) çevrelerce çözülebilir’ şeklinde özetlenebilecek fikre katılmıyorum.

Elinden geldiğince Ortadoğu ve Türkiye yakın tarihini okumuş örgüt ve partilerini incelemiş ve halen de bu çabasını sürdürmeye çalışan biri olarak yine açıkça ifade etmek isterim ki Kürt sorununda laik sekülerlerin ‘dosyasının’ İslamcılardan daha ‘temiz’ olduğuna da inanmıyorum.

Kemalistlerin (Şeyh Said, Ağrı, Zilan, Dersim, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Çevik Bir…) politikalarının karşısına Roboski’yi; Lenin, Stalin ve Kruşçev ile Baas Partisi’nin iki kolu olan Hafız Esed ve Saddam Hüseyin rejimlerinin karşısına İran İslam Cumhuriyeti’nin Kürt siyasetini, Zekeriya Sertel, Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar…’ın karşısına Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Şeyh Mehmet Zahit Kotku…’yu koyarak İslamcı ve sekülerleri yargılamanın (üstelik Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Son Devrin Din Mazlumları’ adlı eserinde Şeyh Said ve Dersim olaylarındaki Katliamları o dönemde hiçbir babayiğidin cesaret edemediği bir açıklıkla en yalın ve doğru bir şekilde dile getirmiş olmasına rağmen) en azından bu aşamada sorunun çözümüne yarar sağlayacağını düşünmüyorum.

Kısaca ‘siz KARA biz AK’ tavrını da ‘tencere dibin kara, seninki benden kara’ yaklaşımını da doğru bulmuyorum.

Dindar-İslamcıların içinde de; laik-sekülerlerin içinde de ‘iyilerin-kötülerin’, ‘dürüstlerin-sahtekarların’, ‘adillerin-zalimlerin’ olduğuna inanıyorum.

Aynı zamanda Kürt sorununun çözümünü de sağlayacak olan demokratik bir Türkiye ve Demokratik bir Ortadoğu mücadelesinde İslamcıları ve sekülerleri ayrıştırarak çatıştırma yerine tüm ‘ehli insaf ve hakperestleri’ barış için çoğulcu bir toplum modeli etrafında yanyana getirecek siyasi ittifakı en kestirme yol olarak görüyorum.

İslamı ‘Siyasal İslam-Kültürel İslam’ olarak ayrıştırmanın ise modası geçmiş seküler ve oryantalist bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.

Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu’nun tamamında çoğunluğu (birçok ülkede ezici çoğunluğu) oluşturan İslamcıların katkısı ve desteği olmadan toplumsal huzurun sağlanabileceğini mümkün görmüyorum.

Hele hele Kürtlerin Ortadoğu’nun en dindar halkı olduğu gerçeğini gözardı ederek, asla.

Kıyamete kadar sürecek dini, mezhebi ve etnik savaşlar istemiyorsak Türkiye’nin de Ortadoğu’nun da kurtuluşu ancak çoğulculuğu benimsemiş İslamcılarla, Demokrat sekülerlerin anlaşmaları ile sağlanabilir.

Siz buna isterseniz kısaca Müslüman Demokratlarla Seküler Demokratların ittifakı da diyebilirsiniz. (T24)

  • Yorumlar 4
  • Facebook Yorumları
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
    ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    • abay14 Kasım 2014 Cuma 16:17katılıyorum

      Sayın Tan'ın tespitlerine harfiyen katılmakla birlikte, Türkiye islamcılarının Kürt Sorununa bu güne kadar seküler ve laiklere oranla gerek ümmet birliği bozulmasın diye gerekse kendilerinin de sistem mağduru olmaları münasebeti ile daha mesafeli durdular. seküler ve laiklerin islamcılara karşı ittifak adına zaman zaman Kürtlerin ağzına bir parmak bal çalıp işleri bitince unuttukları da başka bir realite

      Yanıtla (0) (0)
    • Sertaç15 Kasım 2014 Cumartesi 12:51.....

      Sosyalist biri olarak harfiyen katılıyorum.

      Yanıtla (0) (0)
    • veysel.saka@hotmail.com15 Kasım 2014 Cumartesi 13:57kürtler dindarlar seküler..

      Evet gercekten bu tespiti önemli diye düşünüyorum sayın tanın buradaki izlenen yola bakmak gerekli demokratik bir ortadoğu bir türkiye anlayışına giden yolda sivil cumalar kutlu doğum haftasında newroz lanına yürünmesi demokratik islam ve burası en önemli noktası MEDİNA VESİKASI.. ÇÖZÜMÜN BÖYLE GELİŞMESİ saygılar kolay gelsin çözümün yolunu cizmişsin

      Yanıtla (0) (0)
    • Abdullah Kırgıl15 Kasım 2014 Cumartesi 19:31İstisnası Var

      Değerli yorumları ile yazıyı kritiğe alan arkadaşların geliştirdikleri ; "Islamcılar, devlet refleksifinin yanında kalarak Kürt Meselesine sessiz kaldılar, çözüm adına bir perspektif ortaya koyamadılar." tezini "istisna"ları zikredip, takdir ederek ancak kabul edebiliriz. Istisnadan kastım; bugüne kadar hiç bir parti ve örgütün safında bulunmamış ve politize olmamış bir hareket olan Zehra Hareketi ve bugün Kürt yayın hayatının ana gövdesini teşkil eden Nûbihar'dır. Yine bugün devlet denetimi ve kontrolü altında belli yönleriyle tartışılan konuları 1992 yılında etraflıca tartışıldığı ve bunlara çözüm önerilerinin gündeme getirildiği Yeni Zemin Dergisi'ni çıkaran da bu çevredir. Kanımca, baştaki tez; ancak bu istisnalar sayılarak daha uygun bir zemine oturtulabilir.

      Yanıtla (0) (0)
Yazarın Diğer Yazıları
ÖNE ÇIKANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İlke Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0532 261 34 89